Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2017 yılının Aralık ayında Sudan’a bir ziyaret gerçekleştirmişti. Hartum Üniversitesi’ndeki konuşmasında Sudan yönetimine seslenerek ‘’Sevakin Adası’nı bize tahsis edin, restore edelim, tarihi şanına layık hale getirelim’’ dedikten sonra tüm gözler stratejik öneme sahip olan Sevakin Adası’na çevrilmişti.
Türkiye ile Sudan’ın bu hamlesinden sonra, kimi Sevakin Adası’nın coğrafyasını merak ederken, kimi bu hamlenin manasını merak etti. Kimi Sevakin Ada’sının tarihini merak ederken, kimi de geleceğini merak etmeye başladı. Türkiye ile Sudan’ın bu hamlesi, kimine güven verirken, kimini de endişelendirdi.
Sevâkin, Kızıldeniz’in Afrika kıyısında Sudan sınırları içinde yer alan tam bir hilal şeklini andıran ve kıyıya çok yakın küçük bir adadır. Çapı yaklaşık 500 metredir. En yakınındaki kıyıya dar bir geçitle bağlanmıştır. Mısır’ın Süveyş limanına uzaklığı 720 mil, güneyinde Eritre’ye ait Massava limanına uzaklığı 285 mil ve karşısındaki Suudi Arabistan’ın Cidde limanına uzaklığı ise 200 mildir. Yine kuzeyindeki Sudan’ın çağdaş liman kenti Port Sudan’a uzaklığı ise sadece 30 mildir. Karadan Hartum’a 560 kilometre uzaklıktaki ada 66 metre rakıma ve 20 kilometrekarelik bir alanı kapsar. Sevâkin Adası’nda 370’den fazla yerleşim birimi ve hükümet kurumları bulunmaktadır.( 04.01.2018 Beyaz Tarih Prof. Dr. Süleyman Kızıl Toprak)
Faydaya dayalı ilişkiler
Sevakin Adası, 1517’de Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethi ile Osmanlı topraklarına katıldı. 1882’de Mısır’ın İngilizler tarafından işgal edilmesiyle Osmanlı yönetiminden çıktı. Sudan’ın 1956 yılında bağımsızlığını kazanmasıyla, Sevakin Adası Sudan topraklarının bir parçası oldu.
Ada hakkında bu kısa hatırlatmadan sonra, yazımızın esas konusu; son günlerde Sevakin Adası üzerinden yeni bir fitne ateşine dikkat çekmek olacaktır.
Türkiye’nin 2005 yılında uygulamaya koyduğu yeni Afrika stratejisi ile karşılıklı faydaya dayalı ilişkiler, önemli ölçüde gelişmeye başlamıştır. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sudan devlet başkanından sözünü aldığı Sevakin Ada’sı bu gelişmelerin bir neticesidir.
Zalim ile mazlumun cephe hattı
Davos’taki “One Munite” hadisesin yarattığı heyecan İslam coğrafyasının sınırlarını aşmış, küresel çapta bir ilgi uyandırmıştır. Bunu gören Erdoğan, insanlığa karşı daha büyük bir sorumluluk duygusu duymuş olacak ki “Dünya beşten büyüktür” diyerek mazlum coğrafyalarda alternatif bir gelecek inşa etmek için çırpınıp durmaktadır. Sevakin Adası’nın arka planında bu ruh vardır.
Bugün İslam coğrafyası büyük bir acı çekmektedir. Sevakin Adası, hem bu acıların geçmişidir hem de bu acıları azaltabilecek stratejik geleceğidir. Sevakin, Türkiye’ye tahsis edildikten sonra güç mücadelelerinin merkezine alınmış zalim ile mazlumun cephe hattı ve emperyalizmin odak noktası olmuştur.
Türkiye ile Sudan’ın bu hamlesini, İslam coğrafyalarındaki halklar, sevinçle karşılarken, İsrail, ABD, Sisi yönetimi, BAE ve S. Arabistan yönetimini rahatsız etti.
İsrail’in Jerusalem Post gazetesinde 05.01. 2018 tarihinde Zvı Mazel imzasıyla çıkan bir analizde Sevakin Adası ile ilgili rahatsızlığını şu şekilde dile getirmişti “Orta Doğu’nun içinde bulunduğu Kaos yetmezmiş gibi Türkiye acımasızca bölgesel hegemonya peşinde. İran tüm dünyanın dikkatlerini üzerine çekmişken, Türkiye Kızıldeniz’de olan Sevakin Adası’nda gizlice İstihbarat ve askeri üs kuruyor.”
Acımasız hegemonya İsrail’in işi
İki egemen devlet olan Sudan ve Türkiye bu kararını tüm dünyanın canlı yayın olarak takip ettiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hartum Üniversite’sindeki konuşması nasıl “gizlice” oluyor? Ayrıca Türkiye’nin hegemonya kurmak için hangi acımasızlığı yaptığını da sormak lazım? Türkiye ile ilgili bir tek örnek gösterebilirler mi? Aksine, “kaos ve acımasızlık’’ gibi kavramlar Siyonist İsrail devletiyle daha çok özdeşleştiğini herkes bilir.
Nereden bakarsanız bakın tutarsız olan bu ifadeler, Türkiye’nin Sevakin Adası’nda kurmayı planladığı askeri Üs’ten İsrail’in ne kadar rahatsız olduğunu gösterir. Aynı yazıda Türkiye’nin Katar ve Somali’de kurduğu askeri Üs’lere dikkat çekerek bu durum “Sadece Mısır ve Suudi Arabistan için tehdit değil aynı zamanda İsrail için de tehdit’’ olduğunu yazmış.
İsrail’in bu çıkışından sonra Mısır medyasında “Türk çılgınlığı” başlığı altında “Türkiye’nin Kızıldeniz’de bir donanma kurup Abdul Fettah el-Sisi’yi devirmek istedikleri’’ şeklinde yazılar yazıldı.
Voice of Amerika şu başlığı atmıştı: “Mısır-Sudan gerginliğini Sevakin Adası’nın Türkiye’ye tahsisi mi tetikledi?’’ Bu başlık altında Türkiye ile Sudan’ın Sevakin Ada’sı antlaşması Mısır için ne kadar tehdit olduğunu yazdı.
ABD’de lobi yapma zamanı
Amerika’nın dünyanın öbür ucundan gelip bu coğrafyalarda askeri Üs’ler kurması tehdit olmazken, Türkiye’nin kendi gönül coğrafyasında karşılıklı rıza ve güvene dayalı askeri Üs’ler kurması Mısır’a tehdit olarak yorumlanabiliyor. Türkiye’nin Mısır’daki askeri darbeyi eleştirmesi ilkesel bir tutumdur. Askeri darbe herhangi bir Batı ülkesinde de olsa Türkiye aynı ilkesel tutumu takınacaktır.
27 Mart 2018 tarihli El-Arabia sitesinde çıkan bir analizin başlığı aynen şöyle: “Türkiye’nin Kızıldeniz’de askeri Üs kurma ihtirasına karşı ABD’de lobi yapma zamanı.’’ Yazı okunduğunda bunun sebebinin Mike Pompeo’n ABD dışişleri bakanlığına atanmasına bağlandığı anlaşılıyor.
Yazıyı özetleyecek olursak, Mike Pompeo’nun şahin olduğunu Erdoğan’dan haz etmediğini, Afrin’in Erdoğan’ın avucuna düştüğünü, Türkiye’nin bölgesel güç olma hayaliyle hızla ilerlediğini ve tabi bunun çok tehlikeli bir şey olduğunu yazıyor.
Ayrıca, Batı basınının Türkiye ile Sudan’ın Sevakin anlaşmasından fazla bahsetmediğini, Türkiye’nin Sevakin Adası’nda büyük askeri planları olduğunu ve bunun sadece Mısır, körfez ülkeleri ve Süveyş Kanalı’nı istikrarsızlaştırmakla yetinmeyip, önlem alınmazsa bunun Trump yönetimi için de sorun olacağını yazıyor.
Sudan halkı memnun
ABD’nin Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de harabeye çevirdikleri şehirlere bir şey diyemeyenlerin, İsrail’in Filistin’de her gün yaptığı katliamlara ses çıkaramayanların, Türkiye’nin tarih ve kültür birliği olan coğrafyasıyla kurduğu ilişkiden rahatsız olmaları manidar.
İbrahim Karagül’ün: “Kudüs’ü işgal edenlere ses çıkarmayanlar, Mekke ve Medine’yi rehin almaya hazırlananlara ses çıkarmayanlar, Arap dünyasının her köşesini askeri garnizona dönüştürenlere ses çıkarmayanlar birilerinin talimatıyla Türkiye’nin etki alanını genişletmesinden telâşa düştüler’’ sözleri de bu konuyu anlatmaya yetiyor.
Yerel kaynaklara göre Sudan halkı Sevakin Adası’nın Türkiye’ye kiralanmasından memnun, ancak Suudilerin etkisinde olan bazı küçük gruplar bu anlaşmaya karşı propaganda yapıyor. Anlaşılan Sevakin Adası üzerinden yeni bir fitne ateşi tutuşturuluyor.