Çok da güzel bir temenni olmasına rağmen, siyaset meydanlarının, Cuma hutbelerinin klasik cümlesi olan ‘birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan bugünlerde’ cümlesi yerine ‘durup düşünmeye en çok ihtiyacımız olan bugünlerde’ cümlesini öncelememiz gerekiyor. Hem de acilen!
Yuvarlanmak tabiri;
Bir topun ya da bir fıçının yuvarlanmasındaki gibi ‘kendi üzerinde dönerek hareket etmek’, bir gözyaşının yuvarlanmasında olduğu gibi ‘dökülerek düşmek’, ‘devrilmek suretiyle düşmek’, belki biraz kaba tabir olsa da ‘beklenmedik bir zamanda ölmek’ ve nereye gidildiği bilinmeksizin ‘gitmek’ gibi anlamlara geliyor.
Bazı zamanlar vardır, ‘nasılsın’ ya da ‘ne yapıyorsun’ gibilerinden sorulan sorulara biraz da anlamsızlık içerecek şekilde ‘yuvarlanıp gidiyoruz’ diye cevap verilir. Zor zamanlardan geçilmektedir, zaman akıp gitmektedir, elden bir şey gelmemektedir, hoşnutsuzluk söz konusudur, olan bitene teslim olunmuştur ve sonuçta da doğal olarak yuvarlanıp gidilmektedir.
Doğrusunu isterseniz, edilgen de olunsa yuvarlanıp gitmek bir eylem biçimini ifade eder. Yuvarlanıp gitme eylemi içerisinde bulunan kişilere bu eylemin nedeni sorulacak olsa onun da doğru dürüst bir cevabı olmayacaktır kuşkusuz.
Bunları söylerken bilgece bir farkındalıkla hayatını idame ettirdiği halde belki de anlamlı bir teslimiyeti ifade etmek için yuvarlanıp gidiyoruz ifadesine başvuranları istisna tuttuğumu belirteyim yeri gelmişken. Bu bambaşka bir muhtevaya sahip durumu izah etmektedir zira.
Sonuç itibarıyla ekseriyetle kötü bir ruh halini ifade eder yuvarlanıp gitmek tabiri. Farkındasızlık, şuursuzluk, anlamlandıramama, kestirememe, boş verme, ümidi kesme, umursamama, önemsememe, elden bir şey gelmeme neticesinde akışına bırakma halinin ifadesidir bir bakıma.
Oysa biz Müslümanların böyle bir cevaba yeltenme hakkı yoktur. Daha ilk inen ayetlerle bile insandan olan bitenin, kendisinin, yaratılmış olmanın, Yaratıcının, kendisi ile birlikte yaratılmış olanın, eşyanın farkında olması, okuması yani anlamlandırması beklenir.
İslam insandan hayata karşı köşeler oluşturmasını ve bu köşeler vasıtasıyla yuvarlanıp gitmekten muhafaza olmasını bekler. Abdest, namaz, oruç, infak, hac mesela böyledir. Durmanız beklenir sizden, zamanın ve yerin farkındalığıyla durmanız. Tüm bunları yaparken yuvarlanıp gitmiyor olmanız gerekir.
Bugünün dünyasında, bize önerilen hayat biçiminin, içinde bulunmuş olduğumuz siyasi, ekonomik, sosyolojik durumların bize yuvarlanıp gitme dayatması yaptığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Oluşturulmuş rüzgâra, bambaşka faktör ve aktörlerce üretilmiş gündeme, siyasal, ekonomik, sosyolojik konjonktüre teslim olarak yuvarlanıp gitmekten başka yapabileceğimiz çok da fazla bir şey olmadığı kanaatini taşıyorum.
Bahse konu hususa ilişkin olarak asıl söylemek istediğim meseleye gelecek olursak;
Bu yuvarlanıp gitme hadisesinin en çok da yenilgi psikolojisi içerisine düşüldüğü zaman vuku bulduğunu söyleyebiliriz. Bazı şeylerin istediğimiz gibi gitmemesi, arzu ettiğimiz sonuçlar yerine hiç de hak etmediğimiz bir durumla karşılaştığımız zamanlarda yakalanırız bu boş vermişlik hastalığına.
Kur’an-ı Kerim’de Âl-i İmrân Suresi 140 ve 141. Ayetler bu anlamda bize yol gösterici olabilir. Şöyle buyuruyor Cenab-ı Allah;
“Eğer siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız bilin ki, o topluluk da benzeri bir yara almıştı. Allah’ın gerçek müminleri ortaya çıkarsın ve uğrunda şehitleri olsun diye o günleri biz insanlar arasında döndürüp duruyoruz. Allah, zalimleri sevmez.
Bir de Allah, iman edenleri günahlardan arındırmak, kâfirleri de yok etmek için böyle yapıyor.”
Bu ayetlerde yer alan ‘günleri insanlar arasında döndürüp durma’ ifadesinin içerdiği anlamı bir yana koyarak yenilgi psikolojisine bürünerek yuvarlanıp gitmeyi tercih etmek yerine durup düşünmeyi yeğ tutmak gerekiyor bana kalırsa.
Eğer imkân bulur da ilgili ayetlerin tefsirine müracaat edecek olursanız söylemek istediklerim karşılığını bulacaktır.
Bizler Müslümanlar olarak anlamakla ve anlamlandırmakla mükellef insanlarız. Anlamak ve anlamlandırmayı da diğer insanlardan faklı olarak ‘yaradan Rabbimizin adıyla’ yapmak durumundayız.
İşte biz böyle zamanlardan geçiyoruz bugün. Önümüzde duran eşiği aşmanın yolu durmaktan geçiyor. Durmak anlamanın ön koşuludur. Bu yüzden güzel Türkçemizde ‘durup düşünmek’ diye bir tabir vardır. Bunu yapmaksızın beylik cümleler kurarak parçalanmamayı, birleşmeyi, ümmet olmayı, kendimizi beri tutarak ötekini ıslah etmeyi, birbirimize temas etmeksizin bir dünya kurmayı öğütlüyor olmak beyhude çabalar olacaktır.
Çok da güzel bir temenni olmasına rağmen, siyaset meydanlarının, Cuma hutbelerinin klasik cümlesi olan ‘birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan bugünlerde’ cümlesi yerine ‘durup düşünmeye en çok ihtiyacımız olan bugünlerde’ cümlesini öncelememiz gerekiyor. Hem de acilen!