Hollandalılar sözde Ermeni soykırımını tanımaya yönelik tarihin asılsız iddiaları içinde kalmış tezleri siyasallaştırmaya çalışsınlar, kendilerinin Güney Afrika’da Koi Koi ve San yerlilerine yaptıkları katliamları hatırlamaları gerekli öncelikle. Güney Afrika’nın maki ormanlarının özgür insanlarını nasıl köleleştirdiklerini, en acımasız yöntemlerle binlerce yerliyi nasıl katlettiklerini saklamaya çalışsalar da, Cape Vadisi’nde Berg nehrine atılarak öldürülen yerlilerin sesleri şimdi bile yankılanmaktadır. Koi Koi ve San yerlileri kendi dillerinde nesilden nesile şarkı ve danslarla bu katliamı aktarmışlar, unutturmamaya çalışmışlardır.
Güney Afrika’nın Cape Vadisi’nin düzlüklerinde yüzbinlerce Koi Koi ve San yerlisi yaşıyordu. Bu topluluklar Bantu diline benzer bir dil konuşsalar da tenleri bakımından Afrikalılardan farklıydılar. Kıvırcık saçları, kahverengi tenleri ve kısa boyları ile maki ormanlarında yaşıyorlardı. Hollandalılar Cape Vadisi’ne geldiklerinde onları çalı insanı, insanımsı hayvanlar, çıkardıkları seslerden dolayı bir aşağılama ifadesi olarak “hottentotlar” olarak adlandırdılar.
Hatta evrim teorisinin mucidi Darvin, bu insanların şempanzelerle güya akrabalığını incelemek için Güney Afrika’ya gelir ve deney insanı olarak kullanır. Oysaki Koisan yerlileri, sözlü kültürü gelişmiş medeni insanlardır. Tabiatla iç içe yaşarlar. Tabiat üzerinde efendilik değil tabiatla uyum içinde yaşamayı benimserler. Koisan yerlileri aslında iki farklı topluluğun adıdır. Koi Koi’ler hayvancılıkla uğraşan özellikle büyük baş hayvan besleyen yerleşik hayat yaşayan yerlilerdir. San’lar ise çalıdan yapılmış evlerde yaşar ve belirli bir coğrafyada sık sık yer değiştirir, avcılıkla hayatlarını ikame ettirirlerdi.
Avrupalının insan yerine bile koymadığı Koi Koi yerlileri önceden Anadolu’da olduğu gibi yaylak ve kışlakları vardı. Yazın yaylara çıkarlar, büyükbaş hayvanların etinden, sütünden ve derisinden faydalanırlardı.
Hollandalılar Turunç nehrine geldiklerinde Koi Koi yerlileri ile karşılaştılar. Yerliler ilk defa gördükleri bu beyaz Hollandalılara et ve süt verdiler. Gemi yolculuğu nedeniyle hasta, yorgun düşmüş Hollandalılara iyi bir misafirperverlik örneği göstererek, hasta olanları geleneksel yollarla tedavi edip, yeterli gıda alamayanlarla kendi ekmeklerini paylaştılar.
Fakat Hollandalılar, Koi Koi ve San yerlilerinden daha fazlasını istiyordu. Yurt olarak benimsedikleri topraklarını. Önce Koi Koi yerlilerinden şarap karşılığında büyük baş hayvanlarını istediler. Hayvanlarını vermeyen yerlileri binlerce yıl yaşadıkları topraklardan sürmeye başladılar. Toprağını terk etmeyen yerliler Hollandalıların üstün ateşli silahları karşısında can verdi. Bir Koi Koi anlatısı Turunç nehrinin bir ay boyunca kan aktığını söyler. Akan kanın kendi kanları olduğu ve yüz binden fazla insanın bu Hollandalı sömürgeciler tarafından katledildiği belirtilir.
Tarımla uğraşan Hollandalılar, işgücünden faydalanmak için yerlileri köleleştirmeye başladılar ve böylelikle 1700’lü yılların başlarında ilk KoiSan direnişi başlar. Gerek Koi Koi’ler gerek San’lar köleleştirmeye karşı çıkarlar. Binlerce yerli katledilir, hayatta kalanlar zincire vurulmuş olarak köle olmayı kabul edene kadar aç ve susuz bekletilir.
Tarihçiler, Hollandalıların Cape Vadisi’ne gelmeden önce bu topraklarda yaşayan Koi Koi ve San yerlilerinin toplamının bir milyona yakın olduğunu söyler. Bu yerlilerden bugün kendisini yerli olarak gören yalnızca beş bin civarında kişi kalmıştır. Bugün Koi Koi dili konuşanların sayısı bir elin parmakları gibidir.
Hollandalılar Koi Koi ve San yerlilerini yok etmek için iki yol benimsediler. Biri toplu katliamlar yapmak. Yaklaşık 10 bin kişinin öldüğü Pearl katliamı bunlardan biridir. Cape Town’a yaklaşık bir saat uzaklıkta Pearl müzesinde katliamın nasıl yapıldığına dair izleri görmek mümkündür. Diğer bir soykırım yolu erkekleri öldürüp kadınlara tecavüz etmekti. Tecavüz edildikten sonra doğan çocuklara “annesiz ve babasızlar” dediler. Yeni bir topluluk oluşturdular ve bu topluluğa Girkua ismini verdiler. Doğan çocuklara yerli dilinin öğretilmesini yasakladılar, yasağa uymayan kadınların dillerini kestiler. Konuşulacak dil sadece bir çeşit Hollanda dili olan Afrikaans dili olmalıydı. Bugün hala Batı ve Kuzey Cape eyaletinde sayıları 2 milyonu bulan melez bir topluluk vardır ve Afrikaans dilini konuşurlar.
Güney Afrika’da yerli halkın katledilişi hiç sona ermedi. İngilizler bölgeye ayak bastıklarında bile Hollandalı çiftçiler kendileri savaşmayıp bu yerlileri silahlandırarak savaştırdılar. Birinci ve İkinci Boer savaşlarında İngiliz ve Hollandalıdan çok Koi Koi ve San yerlileri hayatlarını kaybetti.
Hollanda, Afrika’ya kan ve ölüm getirmiştir. Yüzyıllardır barış ve huzur içinde yaşayan yerliler hırsları için öldürmeyi de beyazlardan öğrenmiştir. Hollandalılar, yerlilere ait ne varsa almışlardır. Önce hayvanlarını sonra arazilerini, sonra hayatlarını, hayatta kalan eşlerini. Bir topluluğu yok etmiş, soykırıma uğratmışlardır. Artık Güney Afrika’nın kadim Koi Koi ve San toplulukları yoktur onların yerine melezleştirilen bir toplum bırakmışlardır. Hollandalı göçmenler, Ortaçağ’ın barbar topluluklarından daha da ileri giderek bir kültürü, medeniyeti, bir insanlığı yok etmişlerdir.
İşte bu katliamın en önemli sembollerinden biri Pearl şehrindeki kayalıklardır. Çünkü bu kayalıklar hala o soykırımın izlerini taşır ve bir topluluğun hırsları adına nasıl canavarlaşacağını gösterir.