ABD’nin düelloyu ortadan kaldırarak, önce suikastı onun yerine ikame ettiğini, ardından da ülke dahilinde ve haricinde terörün bir maşası olarak onu dönüştürdüğünü önceki yazımda anlatmıştım.
Bir suikastçının bir teröriste dönüşmesi, ona mahsus yeni bir tipin üretilmesini de zorunlu kılar. Bu cümleden olarak Jason Bourne filmlerinin ilki olan Geçmişi Olmayan Adam’dan hareketle (artık doğrudan terörist terimini kullanarak) genel mahiyetteki şu belirlemeleri yapabiliriz:
ABD’nin yetiştirdiği terörist, olağanüstü nitelikler yüklenir.
Örneğin hiç ağrı ve acı duymaz, acıkmaz, direncini daima korur, kilometrelerce yolu hem de çevresindeki her ayrıntıyı zihnine kazıyarak kat edebilir ve asla yorgunluk duymaz.
Gerektiğinde her türlü aracı (uçakları, helikopterleri, gemileri, trenleri, tankları…) kullanmak onun için çocuk oyuncağıdır. Bunların yanı sıra tükenmez kalem vb. sıradan şeyleri bile gerektiğinde öldürücü bir silaha dönüştürebilir.
Her türlü silahı kullanmakta usta olduğu kadar, ateşli silahların yapımında, patlayıcıların üretiminde de çok mahirdir. Bir tabancaya eklediği yeni bir aygıtla onu bir ağır makinalıya dönüştürebildiği gibi, birkaç temizlik maddesiyle bir şehri de havaya uçurabilir.
Hafızası çok güçlüdür. Yüzlerce aracın plakasını, binlerce telefon numarasını aklında tutabilir. Bu nedenle arkasında parmak izi dahil hiçbir iz bırakmaz.
Elektrik ve elektronik bilgisi de muhteşemdir. Küçücük bir trafoya, santrale girerek büyük bir elektrik şebekesini, dünyadaki tüm internet hatlarını yönlendirebilir, iptal edebilir.
Kolayca şekil değiştirir; bir şapkayla bile anında bir başkası oluverir.
Yön bilgisi mükemmeldir; haritaları, krokileri, planları bir bakışta ezberler ve acil çıkışları, bilinmeyen ara yolları çözer.
Daha önceki Hollywood filmlerinde salt fiziki ve psikolojik eğitimle olağanüstü insan haline gelen terörist, Jason Bourne filminde ilaçla buna erişir. O ilaç aynı zamanda onun merkez tarafından bizzat yönetilmesini de sağlar. Özel besine alıştırılmış bir köpek gibi, ilacı hak etmek üzere eylemde bulunur ve çok uzaklara gönderilse bile yine ilaç için zorunlu olarak eve döner.
Jason Bourne örneğinde olduğu gibi, ilacı alamadığında zihnini değil fakat hatıralarını (kazandığı yeteneklerle birlikte kişisel tarihi) geçici olarak unutur. Onları tekrar hatırlaması için ya (gemici düğümleri atmayı hatırlamak gibi) hayati manada gereklilik duyması veya aşırı bir gerilime düşmesi ya da açık bir tehlikeyle yüz yüze gelmesi gerekir. Bu aynı zamanda onun unuttuğu eylem alanına gayri iradi olarak çekilmesi, tembellikten harekete yönlendirilmesidir.
ABD’nin yetiştirdiği terörist dünya dillerinden birçoğunu ana diliymiş gibi rahatlıkla konuşabilir; her iklimde ve ortamda yaşayabilir.
O, dillerini konuştuğu ülkelerin pasaportlarına sahiptir. Örneğin Jason Bourne’nün farklı adlarla düzenlenmiş 6 adet pasaportu vardır.
Bu sayede kısa sürede şehir değiştirebilir, oralarda kolayca mekan tutabilir, daha önceden adına kiralanmış evlerde kalabilir ve yalnız çalışma prensibine rağmen zorda kalınca kendisine yardımcılar edinebilir.
Bu yardımcılar, çoğunluğu kadın olmak üzere çingene vb. ezilmiş, tutunamamış, yoksul, mağdur ve vatansız kimselerden seçilir; ABD’yi çok severler ve oranın vatandaşı olmaya can atarlar.
Terörist, kadını yardımcısı olarak seçmekle, her insan gibi kendisinin de merhamete, anne şefkatine, sevgiye muhtaç biri olduğunu ima etmiş, caniliğini şirinleştirerek normalleştirmiş olur.
Saklanma mekanları olarak dünyanın en kuytu ve en bakir yerlerini seçer ama terör eylemlerini mutlaka Madrid, İstanbul, Paris, Londra, Berlin vb. metropollerde yapar.
Planlarını izbelerde, dehlizlerde, kanal ve tünellerde şekillendirirken, istihbarata mahsus görüşmelerini, pazarlıklarını sirk, hayvanat bahçesi, park, köprü, anıt, kafe, alışveriş merkezi istasyon, havaalanı gibi kalabalık olan yerlerde gerçekleştirir.
ABD’nin yetiştirdiği terörist, yönetim sistemlerini sürekli temizleyen bir katalizör gibidir.
Başta CIA şefleri olmak üzere, istihbarat örgütlerini yönetenler aşırı korumacılık duygusuyla yaptıkları planları kendi çıkarlarına alet edebilir ve bu nedenle kişisel hatalarını ört-bas etmek için daha büyük yanlışlara yönelebilirler.
Jason Bourne örneğinde olduğu gibi bir terörist belli bir planın parçası olmaktan kendisini kısmen kurtardığında, bu kez söz konusu şeflerin ortaya çıkarılması ve sistem dışına düşürülmesi amacıyla kullanılır. Dolayısıyla ilk bakışta kendisine zarar veren şeflerle hesaplaşmakla aslında sistemlere zarar verenleri ortaya çıkarmış ve temizlemiş olur; kirli şefleri temizlemesi ise son tahlilde istihbarat sistemlerini (devletin çarkını) temizlemesidir.
Bu yanıyla bir terörist, bir günah keçisidir. Günah keçisidir çünkü, ilgili sistemlerdeki her olumsuzluk onun sırtına yüklenir ve günahların temizleyicisi olarak ilgili şeflerin (hatta devlet başkanlarının) onun adaletinden kurtulması asla mümkün değildir.
Bunlardan topluca baktığımızda ABD’nin bu terörist tipi, olağanüstü gücü ve hatsiz yetenekleri yönünden aşırı tehlikeli bir savaş makinası, caniliği yönünden mağdur, ilaç bağımlılığı yönünden masum olan ve dolayısıyla her durumda varlığıyla hem korkutan hem de sistemi temizleyerek güven duygusu üreten biridir.
Japon, Tamil, Arap, İskoç, İspanyol, DAEŞ’li, PKK’lı olmasının hiçbir önemi yoktur çünkü o neticede bir Amerikalıdır. Dünyanın tamamında, sürekli kaçarak ve saklanarak onun adına eylemde bulunur. Onun varlığı işlediği büyük cinayetlerden anlaşılır ve o cinayetler ABD’nin gücünü ortaya koymak, sistemini dinamik kılmak, şer planlarını uygulamak bakımından değerlidir.
Bu tipe sahip bir terörist için Amerika dışındaki ülkelerin, milletlerin, masum insanların, maddi ve manevi mirasların zerrece bir değeri yoktur.
Çünkü o kutlu Amerika’nın kutsal maşasıdır.