Ramazan ayı geldi ve Gezi eşkıyasından bakiye son 70 Spartalı’da huzur kalmadı.
Çünkü, (teknik terimlerle söyleyecek olursak) Sivil toplum’un içkin olduğu gündelik yaşamı belirleme, uzamı tanzim etme ve ekonomik ilişkilere yön verme yetki ve kabiliyetine sahip olan (bunlara sahip olmadığında ise zaten muktedir olması mümkün olmayan) AK Parti iktidarı, Ramazan’la birlikte bu üç hususta (güç kazanmak ne kelime) sürekli olarak kendi lehine işleyen bir alana kendiliğinden yine sahip oluverdi.
Üç hususu biraz açacak olursak, başta toplu iftar buluşmalarıyla yaygınlaşan selam ve muhabbetin “muhafazakar-demokrat” AK Parti iktidarının gündelik yaşamı belirlenmesine çıktığını; din temalı kitap fuarlarının, ışıklandırılarak görünürlükleri artırılan selatin camilerin, dini mesajlar sunan mahyaların bu iktidarca uzamın yeni bir forma sokulmasına hizmet ettiğini; iftar çadırlarının, erzak desteğinin, hastalara yardımın, fitre ve zekat dağıtımlarının ise ekonomik ilişkilerde, özde ticari olan ama işleyişi itibariyle bu ilişkileri aşan farklı bir canlanmayı beraberinde getirdiğini görürüz.
İşte bu gördüklerimiz, “TC Nüfusuna kayıtlı son 70 Spartalı’yı” sadece huzursuz etmekle kalmayıp, onları aşırı bir korku ve gerilime sürükleyerek, itidallerini yitirmelerine, dillerinin bozulmasına, entelektüelliği terli bir gömlek gibi duvara asıp, küfür ve hakaret elbiselerini giymelerine neden olmaktadır.
Şundan ki, son 70 Spartalı öncelikle bağımsızlık duygu ve düşüncesinden nasipsizdirler. Onlara göre yeni Türkiye’yi kuranlar sadece Batı’nın taklit edilmesini değil, Batı güdümlü bir yönetim anlayışını seçmişlerdir. AK Parti iktidarı ise bağımsızlık talebinde bulunarak bu esası ihlal etmekte, emanetçiliği, vesayetçiliği reddederek yüz yıldır pişen aşa su katmakta ve dolayısıyla Türkiye’yi, “ana vatan” Batı’yla zıtlaşmaya hatta hatta bir savaşa sürüklemektedir.
Son 70 Spartalı geçmişte, iktidarların zikrettiğimiz üç husustaki muhtemel ataklarının Ramazan ayında toplumsal bir faydaya (sivil toplum – siyasi toplum ve devletin uyumuna) dönüşmemesi için laikçilik bıçağını bileyerek, oruç tutanların tutmayanlar üzerindeki şiddetini belgeleyen (büyük bir çoğunluğu masa başında uydurulan) haberler yoluyla öncelikle kendi taraftarlarının gazlarını “laikliği koruyan abilerin varlığı” vurgusu üzerinden alırlardı.
Şimdi toplumda bırakın böyle bir çatışmanın üretilmesi, ima edilmesi bile pek mümkün olmadığından, son 70 Spartalı’ya da kala kala masa başında haber üretmek yerine, medya şubelerinde bildiriler yayınlamak kaldı.
Örneğin, geçtiğimiz günlerde sadece Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan “Yetti Artık – Erdoğan Rejimine İhtar” başlıklı bildiri, belirttiğimiz nedenlerle huzurunu, itidalini, dilini yitirmişlerin işi olarak sanki Cumhuriyet gazetesinin vatana ihanetten yargılanan yönetmeni tarafından kaleme alınmış gibi görünüyor. Çünkü başlığından tutun da hitap şekli, söylem tarzı ve içerdiği hususlar itibariyle onun küfürnameleriyle, salon kabadayılarına mahsus naralarından oluşan yazılarından bir süzmeymiş gibi duruyor.
İşin aslına bakarsanız, bu bildirinin de tıpkı öncekiler gibi hiçbir karşılığı yok. “Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış” sözünün yine yeni örneğinden ibaret.
Benim bu bildiriden bahsedişim de elbette ciddiye alışımdan değil ancak içerdiği hususular nedeniyle (ki bunlar da artık teraneleşerek cıvık bir sakıza dönmüş şeylerdir) son 70 Spartalı’nın, hemen hemen aynı çelişkileri aynı komiklikleri beyan eden “sinoptik benzeşme”sine çok iyi bir örnek oluşturmasındandır.
Dolayısıyla bunları öncelikle “son 70 Spartalı” teriminde rahatça toplayabiliyoruz.
Spartalılar, bugünden baktığımızda askerler toplumu olmanın komiklikleriyle maruflar. Aristo’nun savaş boyunca üstün olan ama savaş bitince gerileyen bir toplum olarak nitelediği, bunu da barışta yaşama eğitim ve terbiyesinden mahrum olmalarına bağladığı Spartalılar, malum bildirgecileri hem bu yönden hem de aidiyetleri bakımından temsil etme vasfına sahip görünüyor.
Nitekim son 70 Spartalı’dan (bildiri işlerinde oldum olası başı çeken ve Osmanlı İmparatorluğunu batıran 3 İT (İttihat ve Terakki) paşasından birinin torunu olan) malum bir kişiyi işaret ettiğimde, bu husus daha da açıklık kazanmış olur.
Damarlarında devlet yıkan adamın kanı dolaşan birinden, vatansever olması beklenmeyeceğine göre, onun Spartalı aidiyetine sahip, barış mefhumundan ve bağımsızlık düşüncesinden bihaber olması normal hale gelir.
Çelişki ve komiklik açısından da son 70 Spartalı aynı çizgide hizalanıyor. HDP=PKK terörü konusunda tek bir olumsuz kelime bile içermeyen ve dolayısıyla her bir imzacının gönüllü terör destekçiliğine karine olan o bildiriden, sıcak gündeme denk düşen şu iki cümleye bakıverelim örneğin:
“Üniversitede ders vermek bile kabus oldu. Öğrenci kılığındaki yaratıklar hocanın konuşmasını kaydedip muhbir vatandaşlığa soyunuyor.”
Sanat dersinde, parlamento dışı muhalefetçilik oynayanların, Gezi eşkıya kalkışmasından beri ve halen buldukları her fırsatta, Türkiye devletini ve yöneticilerini Batı’ya ihbar edenlerin, bir öğrencinin yanlışından ve muhbirliğinden dem vurmaları çelişkinin de komikliğin de daniskasıdır.
Üniversite eğitiminden söz edenlerin, dolayısıyla kendileri adına entelektüel vurgusu yapmış olan son 70 Spartalı’nın küstahlığı da cabası. “Bizi bu kadar korkuttuğun için asıl sen korkacaksın.” derken, bir kamyon muavininin düzeyinde karar kıldıklarının, aynı zamanda “korkma yanındayız” mesajı yolladıkları hakaretçi Zeynep Sayın’ın kendi kelimeleriyle cahilane, nobran, kaba ve çirkin dile mahkum olduklarının farkında bile değiller.
Değiller çünkü son 70 Spartalı olarak, topluma ve kurumlara olan tahakkümlerini pekiştiren silahları ellerinden alındıktan sonra uyuz birer tazıya döndüklerinden haberleri bile yok.
İnsiyaki olarak fark edebildikleri tek şey Ramazan ayında AK Parti’nin kendiliğinden elde ettiği kazanımlar yüzünden huzurlarını kaybetmiş olmaları. Bu nedenle bildiriyle oturup bildiriyle kalkmakla güya savaşçılıklarını kaybetmediklerini göstermiş oluyorlar.
Son 70 spartalı!
TC nüfusuna kayıtlı son Batıcı zavallılar!