Yıl 1967; aylardan Ekim.
Amerika’nın 6. Filosu Dolmabahçe’ye demir atmıştır.
7 Ekim’de Yıldız Teknik, İTÜ ve ODTÜ öğrencileri öncülüğünde, 6. Filo’nun gelişini protesto etmek için bir miting düzenlenir ve askerlerin karaya çıkmasını önlemek için nöbet grupları oluşturulur.
6. Filo’nun o günkü komutanı, tepkiler nedeniyle askerlerini karaya çıkartamaz. Kendisi de Amerikan Konsolosluğu’na ancak helikopterle gidip, geri döner.
Sonuçta Yankee’ler geldikleri gibi geri giderler.
Fikir Klüpleri Federasyonu tarafından o günlerde yayınlanan bildirilerin birinde yer alan, “Amerika’nın Vietnam’daki vahşetine, Türkiye’deki pervasızlığına dur demenin zamanı gelmiştir” cümlesine bakılırsa, yerli Solumuz aynı zamanda evrensel bir başkaldırının da bayraktarlığını yapmıştır.
Ekim 1967 protestosundan başlayarak, Temmuz 1968 (İstanbul), Ağustos 1968 (İzmir), Şubat 1969 (İstanbul) Aralık 1969 (İzmir) ve Ocak 1971 (İzmir) protestolarıyla artık 6. Filo, kibirli ve mütecaviz Amerikan emperyalizmine itirazın yegane simgesi haline gelir.
Bir husus daha vardır, 6. Filo üzerinden somutlaşan: Yerli Sağ’daki Amerikan taraftarlığı. Buna mahsus algı ise şöyledir: 6. Filo’dan itibaren buldukları her fırsatta Amerika’yı protesto eden Solcular, işgalci nefesini her daim ensemizde hissettiğimiz Sovyetler’in güdümünde hareket ederek, istiklalimizi tehdit etmekle kalmıyorlar, koruyucumuz olan Amerika’yı karasularımızdan uzaklaştırarak bizi yalnızlığa uğratmak istiyorlar.
Mehmet Şevket Eygi’nin o günlerin Bugün gazetesinde dile getirdiği şu görüşler, Sağın bakış açısını ve Sola karşı mücadele mantığını çok iyi özetliyor:
“…Bilmiş olunuz ki, büyük fırtına patlamak üzeredir. Müslümanlar ile kızıl kafirler arasında topyekun savaş kaçınılmaz hale gelmiştir. İmtihan günleri gelip çatmıştır. Kaderden kaçmak, kurtulmak ne mümkün… Komünizm küfrüne karşı derhal silahlan. İslam’da askerlik ve cihad ihtiyari değildir, mecburidir. Allah ve ona kulluk borcunun içinde cihad farizasının da bulunduğunu bir an bile unutma. Stalin ve benzeri deccalların piçleri olan kızıl veletler sokaklara dökülüp Türkiye’yi yıkmak isterlerse bütün Müslümanları karşılarında bulmalıdırlar… Onlarda taş, sopa, demir, molotof kokteyli mi var? Biz de aynı silahları kullanmaktan aciz değiliz… Herkes vazifeye koşsun, herkes komünizm küfrüyle savaşa hazırlansın. Komünistler ve onları destekleyen hain şahıs ve müesseseler kahr edilsin… Bir Müslüman yüz komüniste bedeldir. Müslümanlar, komünizmle çarpışan devlet kuvvetlerine yardımcı olsunlar… Not: “Bir şeyler” olursa, silahlar patlar patlamaz, vazifeye koşmaya çalışacağız. İnşallah kızıl kafirlerin, Deccal uşağı dinsizlerin tepelerine birer intihar uçağı gibi ineceğiz…”
Sonunda olacaklar oluyor 2 kişinin ölümü ve 200 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan Kanlı Pazar’da ilk örgütlü sağ-sol çatışması gerçekleşiyor ve aynı zamanda 12 Eylül darbesine kadar sürecek olan kutuplaşmanın, iç savaşın tohumları da atılmış oluyor.
Afrin Harekatı’nı idrak ettiğimiz bugünlerde ise Sağ ve Sol tarafından dostluk ve düşmanlık kartlarının yeniden karıldığını görüyoruz.
Sağın bu konudaki tutumu geçmişte de netti, bugün de net. Onun yegane hassasiyeti Türkiye’nin istiklalidir. Sağ için şartlar nasıl ve yönde değişirse değişsin bu tutum asla değişmez.
Karışık, hatta deyim yerindeyse karanlık olan dünden bugüne Sol’un tutumudur. CHP dahil Türkiye’nin istiklali Sol tarafından hiçbir devirde asli bir mesele olarak görülmemiştir.
Savaş karşıtı bildiriye imza koyanlardan Murat Belge, bu manada Sol’un söz konusu karışık / karanlık tutumunu, tek başına temsil etme kabiliyetine sahiptir.
Demokrat Parti milletvekillerinden Burhan Asaf Belge’nin oğlu, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun yeğeni olan Belge, 6. Filo’ya Sol itirazların yükseldiği yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde asistandır. Büyük bir ihtimalle, ön saflarda görünmese de daha o günlerde bir solcu olarak eylemlerin bir şekilde içindedir. 1970’te Halkın Dostları, 1975’te Birikim dergilerinin kurucu ekibinde yer almasıyla, 12 Mart’ta iki yıl hapis yatmasıyla, ileriki yıllarda Osman Kavala’nın verdiği sermaye ile kurulan Birikim Yayınları’nın genel yayın yönetmenliğini üstlenmesiyle de zaten Sol’un fikir babaları arasına katılmış ve bu statüsünü bugüne kadar korumuştur.
Belge’nin bir Solcu olarak bugünkü geldiği nokta ise, “Sol yumruklar havaya, yaşasın Amerika” çığırtkanlığından ibarettir.
2015 Şubatı’ndan beri HDP’yi destekleyen Belge’nin, Afrin Harekatı’yla birlikte, HDP’nin bağlantılı olduğu terörist grupları palazlandıran Amerika’ya karşı muhabbeti daha da büyüdü. Geçmişte “Amerika’nın Vietnam’daki vahşetine” dur demek için eylem koyan Belge, bugün Amerika’nın bölgemizdeki vahşetine, (kendisinin dostluk gösterdiği terörist gruplara özgürlük sağlayacağı umuduyla) alkış çalıyor ve yine dün olduğu gibi bugün de Türkiye’nin istiklali onu hiç ilgilendirmiyor.
Murat Belge’nin şahsında yerli Solun geldiği nokta yine izahtan vareste bulunuyor. Dün 6. Filo’daki Amerikan askerlerini Dolmabahçe sahiline çıkartmamak için nöbet tutan Solcuların, bugün ellerinde çiçeklerle 6. Filo’yu karşılamak için Dolmabahçe sahiline çadır kurmaları hiç de sürpriz olmayacaktır.