Oromiya’ya nasıl gidilir?

Etiyopya’nın Oromiya bölgesinde son bir haftadır çatışmalar bütün şiddeti ile devam ediyor. Hükümet kaynaklarına göre çatışmalarda 7 kişi hayatını kaybetti. Uluslararası basının haberine göre ise ölü sayısının 100 üzerinde olduğu söyleniyor. Biz hayatını kaybedenlerin ne kadar olduğuna dair bir bilgiyi ne yazık ki halihazırda öğrenemeyeceğiz. Bu tür ülkelerde kayıplar noktasında gerçek bir rakama ulaşamazsınız. Geçen aylarda Eritre ile Etiyopya arasındaki gerginlikte 1000’e yakın asker öldüğü haberleri geldi fakat biz bu haberlerin doğruluğunu ve yanlışlığını sınırlandırmalar yüzünden öğrenemedik.

Etiyopya’ya ilk geldiğimde en merak ettiğim bölgelerden biri Oromiya’ydı. Hatta Oromiya’nın başkenti Adama’ya gitmek için otobüs terminaline gittiğimde “Oromiya’ya nasıl gidilir?” diye sormuş, bilet görevlisi “Oromiya’nın neresine gitmek istiyorsunuz” demişti.

Oromiya, Etiyopya’nın 9 eyaletinden biri. 100 milyon insanın yaşadığı Etiyopya’da 40 milyonu aşkın Oromiyalı var. Oromiya eyaletinin başkenti Nazereth, şimdiki adıyla Adama. Oromiya dili Etiyopya’nın Amharca diliyle uzak bir akrabalığı var, lingüstik açıdan Somali ve afar dili ile daha fazla ortak bağa sahip. Oromiya diğer Etiyopya halkları gibi Amharik alfabeyi değil Latin alfabesini kullanıyor.

Oromiya’nın nüfusunun çoğunluğu Müslümanlardan oluşmakta. Fakat Müslümanların diğer Doğu Afrika ülkelerindeki gibi görünürlükleri yok. Bir milyonluk Nüfusa sahip başkent Adama’da neredeyse cami bulmak imkansız. Camiler şehrin arka sokaklarına sığınarak var olma mücadelesi veriyor. Hıristiyanları ise şehirde daha baskın bir şekilde görebiliyorsunuz ve muhteşem kiliseler şehrin ana caddelerinde size kılavuzluk ediyor.

Oromiya halkı Etiyopya’da geniş bir coğrafyada olmasına ve nüfusun en büyük etnik grubu olmalarına rağmen yönetimde söz sahibi değiller. Aslında Etiyopya Cumhurbaşkanı Oromiya halkından ama bunun sadece sembolik bir anlamı olduğu açık. Etiyopya yönetimindekilerin Tigray bölgesinden oldukları biliniyor. Neredeyse yöneticilerin ve askerlerin büyük bir bölümü bu etnik topluluğa mensup kişilerden oluşuyor.

Etiyopya için aslında kimin hangi etnik topluluğa ait olduğunun fazla önemi yok. Resmi dil bile Amharca. Bu dilin seçilmesinin en önemli nedeni ülkenin en eski ve yerli dili olması. Fakat Tigray etnik topluluğuna karşı bir pozitif ayrımcılık uygulandığını da görebilirsiniz. Tigray şehirleri ile Oromiya şehirlerini karşılaştırdığınızda Adamava ile Tigray eyaletinin başkenti Tigray’da çok farklılık olduğunu, Mekele’nin devlet yatırımlarından en fazla payı aldığını görebilirsiniz.

Oromiya sorunu yalnız etnik bir sorun değil. Zaten Etiyopya hükümetinin etnik bir politika uygulamadığını da söyleyebiliriz. Çünkü Etiyopya hükümeti farklı etnik toplulukları düşman olarak değil ülkenin bir zenginliği olarak görüyor. Oromiya halkının Etiyopya’dan ayrılmak istemesi kesinlikle makul bir gerekçe değil. Çünkü yıllardır bu topluluklar iç içe bir birlik içerisinde yaşıyor. Halkların birbirlerine karşı düşmanlıkları da yok. Sorun biraz hükümetin uygulamaları ve ayrılıkçı Oromiyalıların sorunların çözümünde farklı yollar aramaları. Bu yollar barışçıl olduğu sürece sorun yok. Fakat ayrılıkçılar terör eylemlerine girerlerse en fazla Oromiya halkına zarar verecekleri de açık. Şu ana kadar bir iki radikal grup dışında çözüm için silahı tercih eden olmadı ve Oromiya halkı taleplerini barışçıl yollarla dile getirdi.

Yönetimin de bu barışçı çabalara karşı daha fazla barış dilini kullanarak cevap vermesi gerekir. Kasım ayından beri ölenlerin neredeyse 600 civarında olduğu iddia ediliyor. Polis ve asker şiddetinin aşırı ve kontrolsüz kullanıldığını İnsan Hakları izleme grupları iddia ediyor. Şimdiki olaylarda aralarında güvenlik güçleri olmasına rağmen orantısız güç kullanıldığına dair eleştiriler söz konusu.

Bu son gösteriler artık Etiyopya yönetiminin yeni bir yol haritası benimsemesi gerektiğini gösteriyor. Çünkü hükümete karşı gösterilere yüz binlerce kişi katıldı ve Oromiya’nın 200’den fazla şehrinde gösteriler günlerce devam etti. Artık eski alışkanlıkların bir kenara bırakılması gerekir. Çünkü yeni bir Afrika doğuyor. Bu Afrika parçalanmışlıklar üzerine değil birliktelikler üzerine kurulduğunda güçlü ve başarılı olacaktır.

Güney Sudan örneği hala hafızamızda; batının zorlaması ile güney Sudan’da bir suni devlet oluşturuldu ve bu devlet bağımsızlığından 2 yıl sonra bir iç savaşla yaşamak zorunda kaldı. Etiyopya’nın 9 eyaleti için de bu örnek yerinde bir örnek olacaktır. Artık etnik toplulukların ayrı bir devlet olma dönemleri geçti. Şimdi farklı etnik toplulukların bir arada olduğu devletlerin başarısı ortada. Ruanda bunun en önemli kanıtı. Ruanda etnik siyaseti bıraktığında içindeki gücün sanılandan çok daha fazla olduğunu keşfedebildi. Şimdi Ruanda Afrika’nın en hızlı büyüyen ve istikrarlı ülkelerinden biri.

Birlikte yaşamanın formülü, farklılıkları ve zenginlikleriyle bu mirasa sahip çıkmakla mümkün olabilir. Etiyopya halklarının diğer Afrika ülkelerinin halkından bir farklılığı var. Hiçbir zaman bir sömürge halkı olmayı kabul etmediler. Kültürel anlamda sömürgeciliğin palangasına girmediler. Kültürlerini bir harmoniye dönüştürmyi başardılar.

Bu anlamda hükümetin de somut adımlar atması gerekiyor. Öncelikle başkent Addis Ababa sendromundan kurtulmalı. Büyüme ve kalkınma örneği olarak Addis Ababa’yı baz alıyor. Fakat bu kalkınma hamlesi Etiyopya gerçekleriyle çok fazla uyuşmuyor. Şehirde son bir yılda 60’tan fazla otel yapıldı. Oteller kalkınmada sadece aracı özelliği taşır. Siz kalkınmanızı otel ekonomisi üzerine kurduğunuzda önlenemez sorunlarla karşılaşırsınız. Addis Ababa Oromiya toprakları içine girmeye başladı. Oysa burada daha 10 yıl önce Oromiyalı çiftçiler yaşıyor ve burada ülke ekonomisine katkı sunuyorlardı. Bu çiftçilerin birçoğu yerlerinden edildi. Neredeyse Adamava ve Addis Ababa arasında 70 kilometrelik alanda tarım arazisi kalmadı. Bu bölgeler özellikle Çinli işadamlarına karşılıksız olarak verildi.

Etiyopya uzun yıllar ABD ile aynı yastığa baş koydu, sonuç Eritre’nin ayrılması ve iç savaşlar. Şimdi aynı hatayı Çin’le yapmaması gerekiyor. Çin veya ABD bunların çok da birbirlerinden farkı olmadığını asıl dostlarının kendi halkları olduğunu Etiyopya yönetiminin anlaması gerekiyor.

Oromiya’da cin şişeden çıkmış gibi görünüyor. Cin şişeden çıkmış olsa bile Etiyopya için bu bir kazanım olabilir. Belki de birlikte var olmanın yolu bu kazanımdan geçiyor. Fakat bu kazanım asla Çin veya diğer ülkelerin sunduğu kalkınma hamleleri değil; halklarının enerjilerini ve neler yapabileceklerini görebilmek.