Negaş diye bir yer var ilk hicretimizde

Etiyopya’ya gelirseniz Tigrey eyaletinin başkenti Mekele’ye 55 km uzaklıktaki Negaş köyüne uğramayı unutmayınız. Bu köyün İslam tarihinde müstesna bir yeri bulunuyor. Müslümanlar Mekke’deki baskı ve zulümlerden kaçmak için Hz. Peygamberin tavsiyesi ile ilk kez Afrika’ya geldiler ve bu topraklara ayak bastılar. Müslümanlara kucak açan Habeş kralı Necaşi’nin, Negaş köyünde mezarı bulunuyor. Köy tarih boyunca birçok saldırıya uğramasına rağmen hala İslam’ın o derin ruhunun izlerini taşıyor. Eritre, Etiyopya’dan ayrılmadan önce burası Müslümanların Ramazan aylarında, Aşure gününde toplantı yeriymiş. Fakat İslam dünyasındaki ihmalkarlıktan bu bölge de etkilenmiş zamanla türbe harabe haline gelmiş, içinde koyunların ve keçilerin barındığı bir ağıl işlevi görmüş. Temeli ilk Müslümanlar tarafından atılmış türbe yanındaki ilk Hicret Camisi’nin ise sadece bir duvarı karmış.
Negaş bin yıl kadar önce Habeşistan’daki en önemli Müslümanların yaşadığı bölgelerden biri imiş. Geniş bir vadi üzerinde kurulan köyde daha önce medreseler, hastane, gözlemevi varmış. Fakat Müslüman- Hıristiyan çatışması yerleşim yerinin yüzlerce kez yakılıp yıkılmasına neden olmuş.
Yurt dışındaki gözbebeği kurumlarımızdan TİKA, Necaşi’nin harap olmuş, viraneye dönüşmüş türbesini restore ederek hak ettiği duruma kavuşturulması için 2013’de bir proje başlatmış. TİKA’nın Türkiye’den binlerce kilometre uzaklıktaki ilk hicret yerine sahip çıkmasının ne kadar manidar ne kadar alkışlanacak bir iş olduğunu yapılanları görünce anlıyorsunuz. TİKA, sadece Necaşi türbesini değil çevresini de düzenleyerek restore etmiş. Sanki köy yıllarca suskunluğunun, sessizliğinin arkasından yeniden hayat bulmuş. Özellikle Necaşi ve çevresini gezerken bunları anlıyorsunuz, yanınıza gelen sahabelerden miras kalan çocukların gülümsemelerine şahit oluyorsunuz.
TİKA’nın gerçekten bu türbe ve çevresinin restore edilmesinin bölgeye önemli bir katkısı olmuş. Her şeyden önce köyde azınlık durumuna düşen Müslümanlar unutulmadıklarını, Türkiye’den bir sesin her zaman yanlarında olduklarını hissetmekteler. Daha önceki TİKA koordinatörleri Fazıl Erdoğan, Fatih Çelik ve şimdiki koordinatör Mehmet Ali Yetiş beylerin projenin gerçekleşmesinde büyük emekleri var. Mehmet Ali Yetiş projenin son halini anlatırken duyduğu heyecan zafer kazanmış bir kumandanın heyecanı ile aynı gibi.
Necaşi ve çevresinin projelendirilmesi TİKA tarafından tasarlanması 2013’de başladı, 2014’de ise yapımına geçildi. Aslında proje 2016’da tamamlanacaktı ama Etiyopya’nın şartlarından dolayı tamamlanması 2 yıl kadar daha sürdü. Burada özellikle bu bölgeye has taşların mimari de kullanılmasına özen gösterildi. Zaten bu bölge inşaatlarda kullanılacak taş ve kum için tam bir cennet. Bölgenin geleneğinde diğer Afrika ülkelerinden farklı olarak taş mimari geleneği var. Hatta Somali ve Sudan’da TİKA’nın yaptığı eserlerin taşlarının bile bu bölgeye ait olduğu belirtiliyor.
Necaşi Türbesi projesinin birkaç ayağı var, sadece türbenin restorasyonunu içermiyor. Türbenin yanında bir sahabe türbesi de var o da restore edilmiş. Ayrıca yıkık halde pek bir mimari özellik içermeyen cami de yeniden yapılmış. Türbelerin girişindeki demir kapılar yerine ahşap kündekari kapılar konmuş, pencerelerine desenli ahşap kepenkler yerleştirilmiş.
Türbeler bir anlamda medeniyetlerin göstergelerinden biridir. Necaşi türbesi yapılırken eski tarzı yok edilmemiş, aksine ona eklemeler yapılarak zenginleştirilmiş. İslam medeniyeti de öyle değil midir? Yıkmaz, harap etmez var olana kendinden bir şeyler katarak daha da güzelleşmesini sağlar. Türbeler ile cami arasında Sahabi yolu bulunuyor. Bu yolun ismini TİKA koymuş. Türbeye giderken sağlı ve sollu mermer levhalara yazılmış 16 sahabenin ismi karşılıyor sizi. Bu sahabeler Mekke’ye Medine’ye dönmemişler burada yaşamış ve burada vefat etmişler. Sahabelerin isimlerini yad ederek türbeye ulaşıyorsunuz. Daha önce diğer sahabilere ait türbeler varken zikrettiğimiz nedenlerden dolayı günümüze yalnız bir tanesi kalabilmiş.
Necaşi Camisi de türbe gibi görkemli. Burada geleneksel mimari de korunarak Selçuklu cami mimarisinin esintilerini görmek mümkün. Camide çini süslemeleri kullanılmış. Sadelik ve görkem bu camide buluşuyor sanki. Gerek türbelerde gerek camide mavi ve yeşil rengin hakim olarak kullanıldığını görüyorsunuz. Bu renklerin tercih edilmesinin nedeni yüzyıllardır bu bölgelerde Müslümanların bu renkleri kullanıyor olması. Necaşi Camisi’nde Türkiye’deki bir camide bulunan her şey var. Cami duvarlarında hat sanatına, minber ve mihrabına kadar Türk camilerinden esintiler de bulunuyor. Caminin yanına iki şadırvan, bir gasilhane bir imam ofisi yapılmış. Ayıca caminin karşısında çok amaçlı bir toplantı salonu da yapılmış; çevre sakinleri özel programlarını burada yapabilsinler diye. Endüstriyel bir şekilde modern araç ve gereçlere sahip bir aşevi de bulunmakta.
TİKA Necaşi Türbesi projesini sanki bir külliye gibi düşünmüş, insanların daha fazla zaman geçireceği bir yer gibi kurgulamış. Çünkü bu bölgelerde insanlar aileleri ile gelip daha fazla zaman geçirmek oranın manevi havasından kopmak istemezler.
Necaşi projesi bölge turizmine de bir canlılık katmış. Daha önce kıt imkanlarla Etiyopya’dan buraya muharrem ayında gelenler şimdi yılın her ayı özellikle Aşure günü ve Ramazan’da gelmeye başlamışlar. Yeni dükkanlar açılmaya başlamış gelenlerin ihtiyaçlarını karşılayacak. Bölge insanı yıllarca yaşanan yoksulluk ve yoksunluktan acı çekmişken TİKA imdatlarına yetişmiş.
Necaşi Türbesi yıllardır Etiyopya-Eritre arasında yaşanan soğuk savaştan sonra ilk defa burada sınırların kalması ile buluşmuşlar. Eritreli ve Etiyopyalı Müslümanların yıllarca çektikleri kavuşma özlemini Necaşi Türbesi gidermeye başlamış.
Necaşi Türbesi’nin İstanbul’daki Eyüb Ensari türbesinden, Konya’daki Mevlana türbesinden bizim için hiçbir farkı yok. Boğazın iki yanında seyreden Aziz Mahmut Hüdayi ve Yahya Efendi’den de farkı yok. O türbeleri ziyaret ettiğinizde duyacağınız hissiyatı burada da hissedeceksiniz. Mekke müşriklerinden kaçarak buraya gelmiş ilk muhacirlere kral Necaşi nasıl kucak açtıysa size de açtığını, bağrına bastığını duyacaksınız.
Necaşi ve 16 sahabe mezarı sizin gelip bir Fatiha okumanızı, hicretin ilk günlerini tekrar hatırlamanızı bekliyor. Haydi öyleyse bu davete icap etmekte geç kalmayalım…