Müslümanı azalt, Hıristiyanlığı yay

Afrika’nın en önemli zenginliği nüfusudur. Diğer kıtalara nazaran dünyanın en genç nüfusu burada. Avrupa ve Amerika yaşlanırken, Afrika daha da gençleşiyor. Nüfus artış hızı kıta genelinde yüzde 3.4 seviyelerinde. Salgın hastalıklar, iç savaşlar ve nüfusu azaltma politikalarına rağmen bu oranda azalma değil artış gözüküyor.

Afrika’da nüfusun bir milyarın biraz üzerinde olduğu ifade edilse de, 2 milyara yaklaştığını söylemek mümkün. Birçok Afrika ülkesinde nüfus sayımları güvenli olmadığı için istatiksel veriler Afrika’nın gerçek nüfusunu vermekten uzak. Malavi, Mozambik, Tanzanya, Nijer, Güney Sudan gibi ülkelerde önemli miktarda sayılamayan bir nüfus var.

Afrika’da en dinamik nüfusa sahip olanların kıtanın üçte ikisine yakınını oluşturan Müslümanlar olduğunu söyleyebiliriz. Fakat her ne hikmetse Müslümanlar nüfusun çoğunluğunu oluşturdukları halde azınlık gibi gösteriliyor.

Müslüman nüfusun en kalabalık olduğu ülkelerden biri, Afrika’nın en fazla nüfusa sahip ülkesi Nijerya. Nijerya’nın nüfusu resmi rakamlara göre 180 milyon civarında. Biz bu rakamın 200 milyona ulaştığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü kuzey Nijerya’da hala sağlıklı bir nüfus sayımı yapılamıyor. Bu yüzden de özellikle Müslümanların yaşadığı kuzey bölgelerinde doğru rakamlar verilemiyor.

Nijerya, Afrika nüfusunun beşte birini oluşturuyor. Nüfus potansiyeli bakımından Afrika’nın en büyük ülkesi. Müslümanlar ülke nüfusunun yüzde 60 kadarını oluşturuyor. Nijerya’da sadece 100 milyondan fazla Müslüman olduğunu söyleyebiliriz. Aynı zamanda Nijerya, Afrika’nın en büyük ekonomisine sahip ülkesi. 2030’da Nijerya’da nüfusun 300 milyonu bulacağı tahmin edildiğinden, nüfusun artış hızını önlemek için nüfusu azaltmaya yönelik politikalar izleniyor. 2000’li yılların başlarında kuzey eyaletlerinde nüfusun azaltılması için devlet tarafından bir proje başlatıldı. Doğum kontrolleri teşvik edilerek daha az nüfusun ülkenin ekonomisi açısından önemli olduğu başta eğitim ve sağlık gibi sorunların ancak nüfus azalması ile çözüleceği vurgulandı.

Nijerya’nın nüfusun azaltılmasına yönelik izlediği politika birçok Afrika ülkesinde de uygulanıyor. Burkina Faso, Fildişi Sahili, Etiyopya’da da benzer uygulamalar yok değil.

Nüfusu azaltmaya yönelik politikaların daha çok Müslümanların çoğunlukta yaşadığı ülkeler veya bölgelerde uygulandığını söyleyebiliriz. Küresel güçler Müslüman bir Afrika yerine Hristiyanların çoğunlukta olduğu Müslümanların azınlık olduğu bir Afrika oluşturma gayretleri içindeler.

Müslüman nüfusu azaltmaya yönelik politikalar çok kapsamlı bir şekilde uygulanarak bir proje dahilinde yürütülüyor. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde bu projenin farklı bir biçimini de gördük. Dünyanın gözü önünde ülkedeki Müslüman nüfusu azaltmak için Müslümanlara yönelik bir kıyım ve göç politikası uygulandı. 2013’ün başlarında bu ülkede Müslüman nüfus yüzde 20’ye yakınken yaşanan iş savaş sonucunda bu oran yüzde 5’in altına indi. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde 1 milyondan fazla Müslüman yaşarken bu sayı şimdilerde 200 bin civarında. İç savaş döneminde Müslümanlar yaşadıkları yerleri terk ederek Çad, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Sudan’a sığındılar. Bu ülkelerde mülteci durumuna geldiler.

İç savaşın yanında terör de, Müslüman nüfusu azaltmaya yönelik politikaların başında geliyor. Nijerya, Kamerun, Çad ve Nijer’de Boko Haram terörünün başlamasından sonra Müslüman nüfusun bu ülkelerde azaldığını görebiliriz. Boko Haram birçok Müslümanın dinlerinden uzaklaşmasını da sağladı. Özellikle bu bölgelerde kolay din değiştirme olayları yaşanarak bazı etnik topluluklar İslam’dan Hristiyanlık veya yerel dinlere geçerek kendilerini bir şekilde koruma altına almak istediler.

Göç ve diğer yer değiştirmeler, Müslüman nüfusun azalmasını sağlayan en başta gelen unsurlardan biri. Güney Sudan 2011’de bağımsızlığını ilan ettiğinde Müslüman nüfus yüzde 15 civarında iken bu rakam yüzde 10’ların altına indi. Müslümanlar yaşanan iç savaşın tarafları değilken, devam eden iç savaş en fazla onları vurdu. Bir milyona yakın Güney Sudanlı başta Sudan olmak üzere komşu ülkelere kaçmak zorunda kaldı.

Afrika’dan Avrupa ve ABD’ye her yıl yüzbinlerce insan göç ediyor. Bu göçler daha çok iç savaş, terör, açlık ve kıtlık gibi felaketler sonrasında yaşanıyor. Afrikalılar daha iyi yaşam koşullarına sahip olmak için bulundukları ülkelerden Batı ülkelerine göç etmeye yöneliyor. En fazla göç veren Afrika ülkeleri Somali, Etiyopya, Eritre, Senegal, Gine, Sierra Leone, Mali, Nijerya ve Nijer. Bu ülkelere bakıldığında Müslümanların çoğunlukta olduğu veya Hıristiyanlarla hemen hemen eşit nüfusa sahip olduğu ülkelerden olduğu görülür. Bir bakıma bu göçlerle Müslüman nüfus azalıyor. Kenya bu durumun en bariz örneği. 1990’lardan önce Kenya’da Müslümanların oranı yüzde 25’e yakın iken bu rakam şimdilerde yüzde 10 civarında seyrediyor.

Afrika’da Müslüman nüfusu azaltmaya yönelik uygulamalardan biri de arkaik dönemden kalma Hristiyanlık faaliyetleri. Hala Afrika’da sayıları on binleri bulan misyonerin olduğu, bu misyonerlerin Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgelerde Hristiyanlığı yayma çalışmaları yaptığı biliniyor. Birçok Afrika ülkesinde İslamlaşmanın önüne engeller çıkarılırken misyonerlik teşvik ediliyor. Afrika’da kıtlık gibi tabii felaketlerle karşılaşıldığında bu felaket bölgelerine ilk gidenler, yardım kuruluşları şemsiyesi altında misyonerlerdir. Mali, Mozambik, Malavi’de bu durumun birçok örneklerini gördük, görmeye de devam ediyoruz.

Afrika’da Müslüman nüfusu azaltmaya yönelik girişimlere rağmen Müslüman nüfus hızla artmaya devam ediyor. Müslümanlar hala Afrika’nın en dinamik nüfusunu ve Afrika’nın geleceğinde belirleyici olma potansiyelini bulunduruyor. İç savaşlar ve terörden en fazla Müslümanlar zarar görmelerine rağmen, kurtuluşlarının kendi nesillerinde olduğunun farkındalar. Suni oluşturulan açlık ve kıtlıklar artık onları daha fazla etkilemiyor. Afrika’da Müslüman kardeşliği bilinci sayesinde bu felaketlerin üstesinden gelebiliyorlar. Bugün artık Afrikalı Müslümanlar tarafından kurulan, yine onların organize ettiği binlerce sivil toplum kuruluşu yardım derneği var.

Afrikalı Müslümanlar, kıtadaki en büyük güçlerinin nüfusları olduğunun farkındalar. Çoğunluğu oluşturdukları halde birçok Afrika ülkesinde yönetimde ve ekonomide söz sahibi olmamalarına rağmen, yarının kendilerinin yanında olacağının farkındalar. Nihayetinde yüzde 90’ı Müslüman olan Senegal’in kurucusu bir Hristiyan’dı. Fakat şimdi yönetimde tamamen Müslümanlar var. Yarın Burkina Faso, Tanzanya, Etiyopya’nın siyasi ve ekonomik yapısında da Müslümanların lehinde tercihler olacak. Çünkü bu tercihleri gerçekleştirebilecek potansiyel yalnız Müslüman nüfusta var…