Biz bir şeye inanıyoruz. Allah vardır ve birdir. Doğmamış doğurulmamıştır. Yaratmış ve yaratmaya devam etmektedir.
Ve biz biliriz ki, Allah bizi oyun eğlence olsun diye yaratmamıştır. Kendisine kulluk edelim diye var etmiştir bizi. Böyle başlamıştır yolculuğumuz. Ve elbette yolun sonunda hesap günü vardır. Dünya denen sürgün yolculuğumuzun neticesinde huzura çağrıldığımızda nelerden hesaba çekileceğimizi de iyi biliyoruz.
Hesaba çekileceğiz;
Helalden, haramdan, adaletten, haktan, hukuktan, doğruluktan, iyilikten, paylaşmaktan, kulluktan, kulluğun gerektirdiği her şeyden, elimizden, dilimizden, kalbimizden, aklımızdan, kulaklarımızdan, gözlerimizden, ayaklarımızdan, yapıp ettiklerimizden, söylediklerimizden, yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan, söylememiz gerekirken söylemediklerimizden, söyleyip de yaptıklarımızdan, söyleyip de yapmadıklarımızdan, sorumluluklarımızdan, yükümlülüklerimizden, mükellefiyetlerimizden, ölçüden, tartıdan, israftan, cimrilikten, emin kişi olup olmadığımızdan, elimizin altındakilere karşı davranışlarımızdan, aldığımız/verdiğimiz nefesten, içtiğimiz sudan, yediğimiz yemekten, sevdiklerimizden, engellediklerimizden, yol verdiklerimizden, tuttuğumuz yoldan, istikametimizden, hedeflerimizden, arzularımızdan, hırslarımızdan, tutkularımızdan, tebaamızdan, seçtiklerimizden, tercihlerimizden, aldattıklarımızdan, aldatıldıklarımızdan, peşine düştüklerimizden, peşimize düşürdüklerimizden hesaba çekileceğiz.
Bunun farkında olanlar olarak, hesap vereceğinden kuşku duymayanlar olarak hayatı yalnız ve yalnız Yaradan Rabbimizin adıyla anlamlandırabileceğimizi biliyoruz.
İstiyoruz ki, bu şiar bir şuura, bu şuur bir şiire dönüşsün.
Dünyanın yalnızca bizim etrafımızda dönmüyor olduğunu da biliyoruz. Dünya yalnızca bir başkasının etrafında dönmüyor tabi. En az başkalarının bize takdim ettiği, beğenimize sunduğu, telkin ettiği, dayattığı, başka tüm çıkış yollarını kapatırcasına zorladığı kadar biz de başkalarına bir başka hayat önerisinde bulunmak istiyoruz.
Hayatı yalnızca bu dünyadan ibaret sananlara değil onlarla beraber hayatı da yaratan Rabbimize teslim olmayı tercih etmişler olarak, hayatı kurutan, çölleştiren, susuz, havasız bırakan, yok edenlere karşı durarak sadece teslim olduğumuza yaslanarak bir başka dünyanın var olabileceğine inanmak ve inandığımızı Yaratan’dan dolayı sevdiğimiz yaratılanlara anlatmak istiyoruz.
Zulmedenden değil mazlumdan yana olmak derdindeyiz. Adaletsiz olanı değil adil olanı tercih etmeye mecburuz. Çirkinlikten, fenalıktan, kötülükten yüz çevirip güzel olana, güzelliğe, iyiliğe meftûn olmayı seçiyoruz. Kitleleri değil, kitleleri oluşturan her bir insan tekini önemsiyoruz. Ziyanda olan çoğunluğun yanında durmaktan yana değiliz, bilakis müstesna tutulanlardan yana olmayı olmazsa olmazımız biliyoruz. Belki çok zor ama, birbirlerine Hakk olanı ve sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerinden Hakk’ı ve sabrı tavsiye alabilenlerden olmayı diliyoruz.
Biz biliyoruz ki, Allah bize bahşettiklerinin hesabını soracak ve ortaya koyduğumuz iddialarımızdan imtihan edecek. Kuşkusuz, bizler hesabımızı Allah’a vereceğiz. Yanlış yapabileceğimizi bildiğimiz için attığımız her adımda Rabbimizden yardım diliyoruz. Bizi doğru yola ulaştırmasını istiyoruz kendisinden; nimet verdiklerinin yoluna ulaştırmasını, delalet içerisinde olanlarınkine değil. Niyetimizin hayır olduğunu biliyoruz ve akıbetimizin de hayırlar getirmesini diliyoruz kendisinden.
Biz iddialarımızdan dolayı hiç kimseye hesap verme makamında görmüyoruz kendimizi. İddialarımız bazılarının hoşuna gitmeyebilir elbette. Hepi topu iki asır evvel ortaya çıkmış bir siyasi anlayışı kutsallaştırarak, o sorunlu politik ruhun ürettiği konjonktürel reflekslerle hareket etmek yerine, insanı merkeze alan, insanı yücelten, iyilikten, adaletten, doğruluktan, güzellikten yana tavır alan olmak derdindeyiz.
Olabilir, bazıları bizi bu iddialarımızdan dolayı sigaya çekmek derdine düşmüş olabilir. Oyunları bozuluyor da olabilir. Biz ‘mazlumlar’ dedikçe hop oturup, biz ‘bir başka dünya’ dediğimizde hop kalkıyor olabilirler. Bize dünyayı dar etmeyi istiyor olabilirler. Bizden kurtulmayı istiyor olabilirler. Yok oluşumuzu diliyor olabilirler tanrılaştırdıklarına ta’zimde bulunurken.
Kavramlarımızı ters yüz ederek, kelimelerimizle oynayarak, ürettikleri kaotik düzlemden adımızı münafığa çıkarsalar ne çıkar? İddialarımızdan sigaya çekildik diye iddialarımızı terk edeceğimizi mi düşünüyorlar yoksa? Liberalliğin hiç lüzumu yok azizim, liberalliğin hiç lüzumu yok.