Kudüs insanlığın onurudur

ABD Başkanı Danold Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in resmi başkenti olarak tanıyacakları açıklaması tüm dünyada olduğu gibi Afrika ülkelerinde de tepkilere neden oldu. İlk tepki gösteren devletlerden biri Sudan’dı. Sudan Dışişleri bakanlığı bu kararın rezil bir karar olduğunu, tanımadıklarını söyleyerek Filistin halkının haklarına ve Kudüs’ün Uluslararası  meşruiyetine gölge düşüreceğini ifade etmesi Afrika ülkeleri içinde Sudan’ın duyarlılığını göstermesi bakımından anlamlıydı.

Sudan her zaman Filistin halkının ve yönetiminin yanında olmuş bir devlettir. Sudan’ın uzun bir süre ABD tarafından teröre destek veren ülke ilan edilmesi ve yaptırımlar uygulamasının arkasında Ömer el Beşir yönetiminin Filistin halkına verdiği destek vardır.

Sudan Devleti Başkanı Ömer el Beşir’in, Filistin’le ilgili her konuşmasında Filistin’e karşı olan duyarlılıkların daima devam edeceğini söyleyerek Filistin konusunun milli, dini ve ahlaki bir sorumluluk olduğunu belirtmesi diğer Afrika liderlerinden ayıran bir özelliğidir. Bir bakıma el Beşir, Mandela ve Kaddafi’den sonra Kudüs’ün Afrika’daki sesi olmuştur.

Sudan Müslüman Alimler Birliği de, ABD’nin bu kararının Müslümanlara karşı saldırganlık ve provokasyon olarak gördüklerini açıkladı. Sudan’daki halk ise başta başkent Hartum olmak üzere birçok şehirde Trump’ın bu kararını protesto ederek ABD ve İsrail’e karşı tepkilerini ortaya koydu.

ABD’nin kararına tepki gösteren devletlerden biri de Güney Afrika oldu. Gerek iktidardaki ANC yönetimi gerek ülkede yaşayan Müslümanlar ABD’nin bu kararının kabul edilemez olduğunda görüş birliği içindeydi. Güney Afrika Müslüman Birliği de, ABD’nin bu kararı almasıyla Kudüs’ün İsrail tarafından işgal edilmesine ortak olduğunu söyleyerek BM’nin Kudüs’le ilgili kararının ihlali anlamına geldiğini açıkladı.

Özellikle Müslümanların yoğun yaşadığı Cape Town şehrinde Müslümanlar yürüyüş düzenleyerek hem ABD’yi hem İsrail’i protesto ettiler. Bu protestolara binlerce Güney Afrikalı katıldı. Katılanlar arasında siyah, beyaz ve melezler vardı. Sadece Müslümanlar değil, Hıristiyan hatta Yahudi cemaatinden de katılanlar oldu.

Filistin direnişinin Güney Afrika için anlamı büyüktür. Çünkü ayrımcılığı, apartheid rejimini yaşamış Güney Afrika halkı, Filistin mücadelesi ile kendi mücadelelerini aynı olarak görürler. Nelson Mandela’nın “Filistin özgür olunca bizim mücadelemiz tamamlanmış olacaktır” sözü hala hafızalardadır.

Trump’ın kararına tepki gösterenlerden biri de Afrika Birliği Komisyonu Başkanı Musa Muhammed Faki’ydi. Faki, yazılı açıklamasında Afrika Birliğinin Filistin halkıyla dayanışma içinde olduğunu Doğu Kudüs’ü Filistin halkının başkenti olarak kabul ettiklerini açıklaması Afrika ülkeleri açısından da önemliydi.

ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak görmesi Tanzanya, Malavi ve Mozambik Müslümanlarının da tepkisine neden oldu. ABD’nin işgale ortak olduğu vurgusu yapılarak Trump’ın kararının tanınmadığı belirtildi.

Bu tepkilere rağmen Afrika’dan gelen tepkiler oldukça cılız ve yetersiz. Afrika yönetimlerinin tepkilerini daha şiddetli göstermesi gerekmekte. Afrika şehirlerindeki Müslümanlar cami çıkışlarında, caddelerde sokaklarda bu kararı protesto etmeliler. Çünkü Kudüs’ün İsrail’e peşkeş çekilmesi sömürgeciliğin yeni bir zirvesidir. Yıllarca sömürgeciliğe karşı direnen Afrika halklarının bu işgale sessiz kalmaması gerekir.

İsrail başbakanı Netanyahu geçen haftalarda Uhuru Kenyata’nın yemin töreni için Kenya’daydı. Kenya’da bulunduğu sırada Somali Devlet Başkanı Muhammed Fermacu, Netanyahu’nun görüşme teklifini kabul etmedi. Diğer devlet başkanları da aynı yaklaşımı göstermeliydi oysaki.

Bugün eğer Mogadişu’da bombalar patlıyorsa, bunun nedeni İsrail ve ABD’nin bölgede yürüttüğü politikalardır. Bugün Güney Afrika’da güvenlik sorunu çözülemiyor, ekonomik kriz baş gösteriyorsa bunun nedeni İsrail ve ABD’nin güvenlik ve ekonomideki tekelci politikalarıdır.

ABD’nin Kudüs’ü resmi başkent olarak tanıması, Abuja’nın, Darusselam’ın Hartum’un Mombasa’nın, Harare’nin elden çıkmasıdır. Çünkü bu şehirlerin en önemli özelliği sömürgeciliğe, işgale karşı direnişlerin merkezleri oluşlarıdır. Kudüs’ün işgaline sessiz kalınırsa sömürgeciliğe direniş de anlamını yitirecektir. Kudüs sembolik bir kaledir, direnişler ve özgürlükler için.

Kudüs Müslümanlar için olduğu kadar Afrikalı halklar için de bir onur mücadelesidir. Zimabweliler azınlıkçı Rodezya beyaz yönetimine karşı, Mozambik’te Portekiz’in işgaline karşı, Güney Afrika’da apartheid yönetime karşı direniş ilhamını Kudüs’ten almışlardır.

Kudüs, Zanzibar’dır. Kudüs, Cape Town’dur. Kudüs, Kano’dur. Kudüs Encemine’dir. Kudüs’ün düşmesi bu şehirlerin de düşmesi anlamına gelecektir. Sömürgeciler ABD’nin aldığı karardan yola çıkarak kendi vatanlarında halklara rahat ve huzur göstermeyeceklerdir.

Bugün Afrika’nın sesini daha gür yükseltmesi, işgale ve sömürgeciliğe karşı yeniden karşı durması gerekir. Eğer bu işgale sessiz kalırlarsa yarın sıra kendilerine gelecek, şehirlerini, vatanlarını kaybedeceklerdir. Kudüs için başlatılan yeni intifada aynı zamanda Afrika ülkelerinin de sömürgeciliğe karşı bir intifadası olmalıdır.

ABD’nin, BM’nin kararını hiçe sayan tavrı bir hukuk tanımazlığın göstergesidir. Bu hukuksuzluğa karşı çıkılmalı,  emperyalist yaklaşımlara nerede olursa olsun başkaldırmalıdır. Afrika devletleri elçiliklerini Kudüs’e taşımayarak tepkilerini göstermeliler. Eğer ABD ve İsrail’in yalanlarına, hukuksuzluklarına boyun eğerlerse onurlarını da kaybedecekler, kukla devlet olmaya devam edeceklerdir.

Kudüs sadece Müslümanların değil insanlığın bir onurudur ve bu onur, ABD ve İsrail işbirliğini de, işgalini de, sömürgeciliğini de yenecektir.