Liderlere ne oluyor

Nijerya Devlet Başkanı Muhammed Buhari, nihayet üç aydır tedavi altında olduğu İngiltere’den ülkesine döndü. Buhari’yi başkent Abuja’da kalabalık bir kitle karşıladı. Nijeryalıların  büyük bir çoğunluğu devlet başkanlarının ülkesine dönmesinden memnundu. Çünkü Buhari’nin sağlığı ile ilgili ciddi iddialar vardı, hatta ölmüş olabileceği bile söylenmişti.

Son on yılda Afrika liderlerinin bazıları, hayatlarını görevleri sırasında kaybettiler. Gana, Zambiya ve Nijerya devlet başkanları ve Etiyopya başbakanı görevleri sürerken ölen devlet adamları. Bu bir rastlantı olarak görülebilir fakat bu dört ülkede öyle veya böyle bir seçim süreci yaşanmakta, Etiyopya dışında bir demokrasi ortamı da var.

Aslında devlet başkanlarının esrarengiz ölümleri yedi yıl önce Nijerya’da başladı. Önce eski Nijerya Devlet Başkanı Umaru Musa Yar’adua hayatını kaybetti. Uzun bir hastalık döneminden sonra vefat eden Musa Yar’adua’nın yerine Hıristiyan Devlet Başkanı yardımcısı Goodluck Jonathan getirildi. Bir süre sonra da Jonathan devlet başkanlığına seçildi. Boko Haram terörü Müslüman devlet başkanı döneminde ortaya çıktı ve Hıristiyan devlet başkanı döneminde ise artarak devam etti. Sanki Boko Haram ile devlet başkanının ölmesi arasında doğrudan bir ilişki var gibiydi. Çünkü uzun süre Hıristiyanlar tarafından yönetilen Nijerya’da kendisini -sözde İslami olarak niteleyen- terör örgütü Müslüman bir devlet başkanı döneminde ortaya çıkmıştı.

2015’e kadar Nijerya neredeyse terörle anılan bir devlet haline geldi. Adeta her gün yeni bir saldırı oluyor, çoğunluğu siviller olmak üzere insanlar hayatını kaybediyor fakat Boko Haram’ın en etkin olduğu dönemde Hıristiyan terör örgütlerinden Nijer Delta’nın hiç sesi çıkmıyordu.

2012 Afrika liderleri için gerçekten zor bir yıl oldu. Malavi, Etiyopya ve Gana devlet başkanları hayatlarını kaybettiler. Afrika’nın en fakir ülkelerinden Malavi’nin Devlet Başkanı Bingu va Mutharika 78 yaşında kalp krizinden hayatını kaybetti. Mutharika’nın eşi, eşinin çok titiz beslendiğini herhangi bir sağlık sorunu özellikle de kalp sorunu olmadığını söylemesine rağmen, ailesi istemediği gerekçesi ile otopsi yapılmadı. Mutharika ölmeden bir süre önce ABD’ye gitmiş orada bir dizi temaslarda bulunmuştu.

Mutharika son zamanlarda Batılı yöneticileri şiddetle eleştiriyor, ABD ve İngiltere’yi ülkesinin içişlerine karışmakla itham ediyordu. Mutharika’nın yerine başkan yardımcısı Joyce Banda getirildi. Özellikle İngiliz basınında Banda’nın Afrika ülkelerinin geleceği açısından iyi bir lider olacağı yaygarası yapıldı. Banda bir kadın devlet başkanı olarak Malavi’de çığır açacak, ülkenin kalkınması için  Afrika’nın diğer bir kadın devlet başkanı Ellen Shirlaf Johnson gibi önemli işlere imza atacaktı. Fakat beklenen olmadı ve Bayan Banda girdiği ilk seçimde kaybetti. Seçim sonrasındaki ilk açıklaması önemliydi. Joyce Banda seçimleri kaybetmesinin nedeninin Batılı ülkeler olduğunu söyleyerek yönetimde kaldığı süre içinde hep onların isteklerini yerine getirdiğini bu yüzden Malavi halkının kendisini tercih etmediğini söyledi.

2012’de hayatını kaybeden liderlerden biri de Gana Devlet Başkanı John Atta Mills’ti. Atta Mills, Gana’nın siyasi tarihinde ayrı bir yeri olan lider. Belki de Gana’nın efsanevi devlet başkanı Kwame Nkrumah’tan sonra halk tarafından bu derece benimsenen bir lider olmamıştı. Gana Afrika’nın en hızlı büyüyen ekonomisi haline gelmişti. Gana’ya herkes Afrika’nın yükselen yıldızı olarak bakıyordu. Enflasyon, işsizlik azalmış, ülkede başta başkent Accra olmak üzere bir kalkınma seferberliği başlatılmıştı. Petrolün çıkarılmaya başlaması ile birlikte başta ABD, İngiltere, Çin gibi ülkeler yeni yatırımlar yapmışlardı. Atta Mills hayatını kaybetmesinden bir ay önce ABD’ye BM toplantısına katılmak için gidip gelmişti. Bundan sonra sık sık baş ağrısı çekmeye başladı. Doktorlar hastalığı hakkında hiç bir şey söyleyemiyor ancak zehirlenmiş olabileceğini belirtiliyordu. Gana Devlet başkanı ölmeden önce BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada “Batılıların artık ülkelerini sömürmeyi bırakmaları” çağrısı yaparak sert bir şekilde ABD ve İngiltere yönetimlerini eleştirmişti.

Etiyopya siyasi tarihinin en sevilen lideri kuşkusuz Başbakan Males Zenavi’dir. Zenavi’nin Etiyopya’nın hızla büyümesi, kalkınması, sosyal barışı sağlamada çok büyük katkısı olduğu Etiyopyalıların kabul ettiği bir durumdur. Yağmurlu bir Ağustos sabahında hükümet sözcüsü Simon Bereket 21 yıldır ülkelerini yöneten devrimci lider Males Zenavi’nin Belçika’da hayatını kaybettiğini duyurdu. Zenavi bir ayı aşkındır Belçika’da hastanedeydi ve hastalığı hakkında kesin teşhis konulamamıştı. Zenavi’nin ölen diğer devlet başkanları ile en önemli benzerliği hayatını kaybetmeden bir süre önce ABD’ye gitmesiydi. Zenavi, diktatör Mengisuti yönetimine karşı bir gerilla mücadelesi vermiş ve 1991’de de ülkesinin yönetimini devralmıştı. Bugünkü Etiyopya’nın temellerinde Zenavi’nin öz verili çalışmaları ve uyguladığı politikalar vardır. Petrole dayalı olmayan bir politika benimseyerek ülkesini Doğu Afrika’nın en hızlı büyüyen ülkesi haline getirmiştir.

Son zamanlarda Zenavi özellikle Amerikan yönetimini eleştirmeye başlamış, ABD uygulamalarının Etiyopya’nın bağımsızlığına zarar verdiğini belirtmişti. Ülkesini Çinli yatırımcılara da açarak tek boyutlu bir ekonomik yapılanma yerine rekabete dayalı bir ekonomik girişimi başlatmıştı.

Afrika’da en son görevi başında ölen lider ise Zambiya Devlet Başkanı Machael Sata’dır. Sata Zambiya’yı Çinlilere açan lider olarak bilinir. Onun döneminde Zambiya, Afrika’nın en hızlı büyüyen ekonomilerden birisidir. O da ölmeden bir süre önce ABD’ye gitmiş ve döndükten sonra hastalanmış ve tedavi amaçlı İngiltere’ye gitmişti. Sata’nın hastalığı konusunda Londra’daki hekimler de teşhis koyamadılar ve bir süre sonra da hayatını kaybetti.

Artık hangi Afrika liderinin öleceğini bekliyoruz. Acaba hakkında kanser olduğu bu yüzden sık sık tedavi için Singapur’a gittiği söylenen 91 yaşındaki Zimbabwe devlet başkanı Robert Mugabe mi yoksa ülkesini 1979’dan beri yöneten artık hastalığı iyice gün yüzüne çıkmış olan Dos Santos mu? Allah bilir…

Burada sorgulanması gereken bu liderlerin neden tedavi için Batı ülkelerine gittiğidir. Bu liderler sık sık Batı sömürgeciliğinden dem vurmalarına rağmen neden bu ülkelere gittiklerini anlamak zordur. Oysa ki bir lideri farklı kılan söyledikleri ile uygulamalarının tutarlı olmasıdır. Halkına antiemperyalist görünmek hastalanınca da onlara sığınmak ne kadar gerçekçidir.

Bağımsızlık ve özgürlük bir bütündür. Eğer bir Afrika ülkesinin lideri hastalığının tedavisi için ülkesinin doktorlarına canını emanet ediyorsa özgürlük ve bağımsızlık o zaman başarılmış olur…