Kimlere inanalım?

“Doğru olsam ok gibi yabana atarlar beni.
Eğri olsam yay gibi elde tutarlar beni!”

‘Şimdi bu söz doğru mudur’ diye sorduğum birçok arkadaş  “Gerçeğin ta kendisi. Bu dünyada doğrulara yer yok” diyorlar.

Hâlbuki bu dünya doğrular içindir. Eğrilerse işgalci…

“Doğruda aç görmedim, eğrilerde tok,
Eğri yay elde kalır, menzil alır doğru ok!”

“Peki, bu söz doğru mudur” diye sorduğumda “Gerçekten uzun vadede bu söz  doğru” diyorlar.

Çekişen iki adam veya iki ortağı ayrı ayrı dinlediğinizde ikisine de hak verme durumunda kalırsınız.

Efendimiz (s.a.v.) “Güzel sözde sihir vardır” buyurmuş. Kelimeler ve cümle içinde dizilişi sihirbazın âletleriyle göz boyaması gibidir.

Onun içindir ki En’am suresinin 112’nci Âyetinde şeytanlaşmış insanların yaldızlı sözlerle birbirlerini aldattıklarını, 113’ncü Âyette de âhirete iman etmeyenlerin kalplerinin o yaldızlı sözlere meylettiğini  haber verir:

وَكَذَلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاطِينَ الْإِنْسِ وَالْجِنِّ يُوحِي بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًا وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ

112- Böylece biz, her peygambere, insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Eğer Rabbin dilemiş olsaydı onu yapamazlardı. Onları ve iftiralarını bırak.

وَلِتَصْغَى إِلَيْهِ أَفْئِدَةُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآَخِرَةِ وَلِيَرْضَوْهُ وَلِيَقْتَرِفُوا مَا هُمْ مُقْتَرِفُونَ

113- Âhirete iman etmeyenlerin gönülleri, ona (yaldızlı sözlere) meyletsin, hoşlansın ve yaptıkları suçları kazanmaya devam etsinler diye fısıldar.”
(En’am süresi ayet 112-113)

Cincilikle, tılsımla, hüddamcılıkla, medyumculukla meşgul olanlar ancak birkaç kişinin cebindeki paraya zarar verebilirler. Ama kelime sihirbazı, söz cambazı sanatçılar ve siyasiler bu maharetlerini kötüye kullanırlarsa bütün bir toplumun hem dünyasını hem ahiretini berbat edebilirler.

Sahnedeki sihirbazın şapkadan tavşanı nasıl çıkarttığını öğrenmek için dikkat kesildiğimiz gibi sözlerden iyi ve kötü manaların nasıl uçuştuğuna dikkat edelim. İyi güzel sözlerin, karanfil bahçesi üzerinden esip gelen imbat rüzgârı gibi cana can kattığını, kötü sözlerin küllük üzerinden esip  gelen sam yeli gibi olduğunu bilelim.

أَفَغَيْرَ اللَّهِ أَبْتَغِي حَكَمًا وَهُوَ الَّذِي أَنْزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلًا وَالَّذِينَ آَتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ

“O, size Kitabı apaçık indirmişken, ben Allah’tan başka hâkem mi ararım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, onun Rabbin tarafından hak ile indirildiğini bilirler. Sakın şüphecilerden olma.”

وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلًا لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

“Rabbinin sözü doğrulukta ve âdalette tamdır. O’nun kelimelerini değiştirebilecek kimse yoktur. O, her şeyi işiten, her şeyi bilendir.” (En’am süresi ayet 114-115)

Hoşumuza giden ve gitmeyen sözleri Kur’an mihengine vuralım. Sözlerin sihrine kapılıp iki dünyamızı da harap etmeyelim.

Âdalette, sanatta, siyasette,  belâğatta hâkem, Rabbimiz olsun. En’am suresinin 114’üncü Âyeti bunu emreder.

Elimizin kulağımızın, gözümüzün dilimizin, gönlümüzün ayarını Kur’an-ı Kerim’e göre yapalım.

İşte o zaman inkârcı bile olsa o insana ve onun taptığı puta bile sövemez hale geliriz. En’am suresinin 108’inci ayetinde  “Allah’tan  başkasına dua eden / tapınanlara / taptıklarına sövmeyiniz” buyurmuş.

Kirli, kuduz kelimeleri içimizde barındırmayalım. Bizi kudurtabilir, karşı tarafı da çıldırtabilir.

Edebimizi, edebiyatımızı, hayatını Kur’an’a göre ayarlayan ve “Yaşayan Kur’an” sevgili Peygamberim (s.a.v.)’ize göre ayarlayalım.