Eski Zimbabwe Devlet Başkanı Robert Mugabe’nin istifası ile başlayan “istifalar zincirine” Güney Afrika Devlet Başkanı Jakop Zuma ve Etiyopya Başbakanı Hailemariam Dessalen da eklendi. Güney Afrika Devlet Başkanı Zuma hakkında yolsuzluk suçlaması bulunması nedeni ile önce partisi Afrika Ulusal Kongre Partisi (ANC)’deki liderliğinden olmuş, daha sonra partisinin 48 saat süre vermesi üzerine istifa etmek zorunda kalmıştı. Etiyopya Başbakanı Hailemariam’ın istifa edeceği uzun bir sure kulislerde konuşuluyor, hatta Aralık ayında istifa ettiği yalnız kamuoyu ile paylaşılmadığı söyleniyordu.
Her üç istifanın birbirinden farklı ve benzer yönleri var. Son bir yılda Afrika siyasetinde her üç istifa da önemli değişikliklerin habercisi olacak gibi gözüküyor, fakat “radikal değişimler olacak mı?” bunu şimdiden söylemek zor. Bu istifalar siyasi kriz yaşayan Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Togo, Uganda, Güney Sudan gibi ülkelere bir örnek teşkil edecek mi?
İstifaların iç siyasete yönelik nedenleri olduğu gibi küresel güç çekişmelerinin de etkisi var. Özellikle Güney Afrika’da devlet başkanı değişikliği, bu ülkenin tek başına karar vereceği bir durum değil. Yine hatırlanırsa, Zimbabwe’deki Mugabe’nin istifa etmesiyle, çiçeği burnunda yeni başkan Emmerson “Zimbabwe’de yeni bir dönemin başladığını vurgulayarak, “ülkeyi terk etmiş beyaz azınlığın el konulan mallarının tekrar sahiplerine iade edileceğini” ifade etti. Etiyopya’da da Başbakanın istifası iç dinamiklerin etkisi gibi gözükse de, aslında Çin-ABD rekabetinin etkisinin olduğu bir gerçek.
Mugabe’nin istifası ile Zimbabwe’nin yeni bir yol haritası belirlediğini söylemek abartılı olmaz. Yeni Devlet Başkanı Emmorson’un iç barışı sağlamak için uzlaşma yönündeki girişimleri takdire layık. Bir çok muhalif serbest bırakıldı, başta basın üzerindeki kısıtlamalar ve düşünce özgürlüğü üzerindeki engellerin kaldırılması konularında adımlar atıldı. Mugabe’nin istifa etmesi ile hem yönetim hem halk nefes aldı denilebilir. Zimababwe’ye uygulanan ambargo ve baskılarda kısmi hafifleme oldu. Mugabe’nin Batıya karşı sert ve dik duruşunun bedelini yönetim kadar Zimbabweliler de ödüyordu. Eski devlet başkanı Mugabe kendi prensiplerine göre hareket eden bir liderdi ve ekonomik baskılara rağmen bu prensiplerinden ödün vermiyordu. Yeni yönetim ise daha çok küresel prensiplere göre hareket eden bir özellik gösteriyor. Hem Batı ülkelerini, hem de Çin’i endişelendirmemeye yönelik çok eksenli bir politika izliyor.
Fakat Zimbabwe’de asıl fırtına, Mugabe döneminde ülkeyi terk etmek zorunda kalan beyaz azınlığa devletleştirilen madenlerin ve toprakların verilip verilmemesinde yaşanacak. Emmerson yönetimi eğer beyaz azınlığın tekrar ülke ekonomisinde belirleyici olmasına izin verirse dış politika açısından rahatlayacak ama iç politikada Zimbabwelilere bu durumu açıklamada zorlanacak.
Bazen iktidar ve muhalefet Zimbabwe gibi ülkelerde birbirini en büyük düşman olarak görürler. Yeni yönetimin geçenlerde Güney Afrika’da kanser tedavisi görürken ölen Morgan Tsvangirai için devlet töreni düzenlenmesi iç siyaset açısından olumlu bir hava oluşturdu. Zimbabwe’de iktidar ve muhalefet arasında uzlaşma devam ederse, ülke demokratik bir olgunluğa erişebilir. Komşu Zambiya’da olduğu gibi değişmez yönetimler yerine seçim yoluyla değişen iktidarlar artık devleti yönetebilir.
Güney Afrika’da Devlet Başkanı Zuma’nın istifası daha farklı görülmesi gereken bir süreci işaret ediyor. Kronik sorun haline dönüşen işsizlik, suç oranının artışı, Zuma’nın ve çevresinin yolsuzlukla anılmaya başlaması, para birimi Rand’ın piyasalarda sürekli değer kaybetmesi seçimlerde Zuma için oy kullananların dahi “artık Zuma gitsin” demelerine yol açmıştı. Zuma son iki senedir Güney Afrika halkının çoğunluğu için istenmeyen adam olarak görülüyordu.
Zuma’nın istifası piyasaları rahatlattı, Rand dolar karşısında değer kazanmaya başladı. İki yıl içinde ekonomi ve suç oranlarının artması ile Güney Afrika’da oluşan karamsarlık, iyimserliğe dönüştü. Güney Afrika’da beyazlar hala etkili ekonomide. Fakat burada beyazlar gibi yaşamak, beyazların imkan ve olanaklarından faydalanmak isteyen “siyah üst sınıf” ortaya çıkıyor. Özellikle Zuma döneminde bu siyah mutlu azınlığın ekonomiden pay almasına tanık olduk. Zuma yönetiminden hem bu siyah azınlık hem de FETÖ’cüler memnun kalmıştı.
Türkiye’den kaçan FETÖ’cü teröristlere kucak açan ülkelerden biri de Güney Afrika’ydı. Zuma yönetimi, Güney Afrika’ya gelenlerin faaliyetlerini sürdürmelerine izin vermişti. 50’den fazla dernek, kültür merkezi, okul, vs kuruluşu bulunan FETÖ’cüler madencilik ve tekstil alanlarında da faaliyetlerini devam ettiriyorlar. Zuma ile de derin ilişkileri olduğu biliniyor hatta Johanesburg’taki merkezi yerlerinde sadece Zuma için ayrılmış bir ofislerinin bulunduğu iddia ediliyordu.
Güney Afrika şimdiye kadar Türkiye açısından ihmal edilmiş bir yer. Defalarca yetkililere Güney Afrika’nın Afrika içerisinde önemli bir yer olduğunu Türkiye’nin kurumlarının en iyi şekilde temsil edilmelerini ifade etmemize rağmen pek dikkate alınmadı. Yalnız son zamanlarda Türkiye’den çok sayıda heyet Güney Afrika’ya gidiyor çalışmalarda bulunuyor. Gerek Yunus Emre Enstitüsü gerek TİKA bölgede etkin bir şekilde var olmaya yönelik önemli çalışmalar yapıyor. Yalnız diğer bir Afrika ülkesi için yeterli olsa da Güney Afrika için bu yeterli değil.
Güney Afrika’da Türkiye’nin yurt dışı faaliyetlerle uğraşan kurumların temsil edilmesi gerekiyor. Elçilik bünyesinde basın, ekonomi, eğitim, din, kültür müşavirlikleri olmalı. Gerek Diyanet gerek diyanet Vakfı bölgede olmak zorunda. Maarif hızlıca Güney Afrika’da okulları devralmalı veya yeni okullar açmalı. TRT Afrika’ya yönelik yayınlarının merkezlerinden biri mutlaka Güney Afrika olmalı. Türk işadamları daha fazla yatırımlar yapmalı. Sadece devlet kurumları değil sivil toplum kuruluşları, düşünce kuruluşlarımız da Güney Afrika’da faaliyetlerde bulunmalı.
Zuma’nın istifası Türkiye açısından önemli bir dönüm noktası. Şimdi Türkiye ivedilikle yeni yönetimle daha sıcak ilişkiler kurmak için bir başlangıç yapması gerekiyor.
Etiyopya’daki Başbakanın istifası da bir değişimin rüzgarı, yalnız bu istifanın sonuçları da başka bir yazıya kalsın…