İslam düşüncesinin son kalesi: Hasan Turabi

Hasan Turabi, Sudan’ın başkenti Hartum’da 84 yaşında hayatını kaybetti. O son dönemlerin en önde gelen İslam alimlerinden düşünce ve hareket adamlarından biriydi. Hasan Turabi vefat edene kadar enerjisinden hiçbir şey kaybetmedi ve ömrünü İslami düşünceye, İslami birliğe adamış bir lider olarak tamamladı.

Hasan Turabi hakkında çok şey söylenebilir, Fakat onun en önemli özelliği Hasan el Benna-Seyyid Kutup çizgisinin son temsilcilerinden biri olmasıydı.

Hukuk üzerine eğitim almış bir akademisyen, bir İslami hareket lideri ve bir teorisyendi. Bu kadar çok özelliği Hasan Turabi’nin nasıl kendisinde birleştirdiğini anlamak zordur.

Sudan’ın Kassala bölgesinde Sufi bir din hakiminin oğlu olarak dünyaya geldi. İlk eğitimini ailesinden İslami bilimler üzerine aldı. Hartum Üniversitesi bursunu kazanarak üniversitede hukuk tahsil etti. Hukuk fakültesini bitirdikten sonra Sudan hükümetinin desteklediği bir proje ile master için Londra’ya gitti. Masterini tamamlayan Turabi, Fransa’nın Sarbon Üniversitesinde hukuk alanında doktora eğitimi yaptı.

Turabi’nin Avrupa yılları onun tekrar kendi inanç temellerine döndüğü yıllardır. Avrupa’yı yakından tanıma fırsatı buldu. Bir ara Fransa’da Fabiancı Sosyalizme ilgi duyduysa da bu ilgisi çok kısa sürdü. Bu ilgisinin altında o yıllarda özellikle Sudan’ın eğitimli sınıfın rağbet etmesinin önemli bir payı vardır. Turabi Sudan’a döndükten sonra hukuk fakültesinde öğretim görevliği yaptı bir süre sonra da ülke tarihinin en genç üniversite dekanı oldu. Üniversite’de öğrencilerin sorunları ile yakından ilgilenen Turabi, Sudan İhvanının etkisindeki İslami Anayasa cephesine katıldı. İlk politik tecrübesini de bu partide yaşayan Turabi kısa bir süre sonra partinin önce sekreterliğine sonra başkanlığına getirildi.

Turabi’nin politik hayatının pragmatizm üzerine kurulu olduğu konusunda Sudan üzerine çalışan bir çok akademisyen ve araştırmacı hem fikirdir. Bu yüzden her devrin adamı olarak nitelendirilmiştir. Aslında bu yaklaşım biraz abartılı olup Turabi’nin 1999 sonrasında bir iktidar ortağı değil 2009’a kadar muhalefetin en önemli temsilcisi olduğu aşikârdır. Turabi için söylenecek en uygun cümlelerden biri zaman ve şartları değerlendirmede gösterdiği başarıdır.

Turabi’yi 60’lı yıllarda İslami hareketin lideri olarak her yerde görürüz. Sudan’ı baştan başa dolaşan bir siyasetçi, üniversite öğrencilerinin hakları için eylem yapanların içinde bir aktivist, meydanlarda özgürlük ve demokrasi için mücadele eden bir dava adamıdır. Seyyid Kutup idam edildiğinde en büyük tepkiyi verenlerin başında Turabi gelmekte, İbrahim Abdud gibi darbe liderlerine en sert eleştirileri yapabilmektedir.

Numeyri yılları Turabi için zor yıllardır. İlk gözaltıları, hapisleri de bu dönemde yaşar Turabi. Şabaniye ayaklanmasının baş sorumlularından biri olarak itham edilir ve günlerce hapis hayatı yaşamak zorunda kalır.

1970’li yıllar Turabi için aynı zamanda eser verme açısından en verimli yıllardır. Kendini İslami ilimlere veren Turabi en özgün eserlerini bu yıllarda yazmış, İslam düşüncesi üzerine teoriler üretmeye kendini vermiştir.

İslami hareketlerin demokrasi ile arasına mesafe koyduğu bir dönemde Turabi cesur bir şekilde İslami demokrasi kavramından söz eder. İslam’ın kendisine ait bir demokrasi kavramı ve devlet anlayışı geliştirmesi gerektiğini savunur. Turabi’nin bu görüşleri başta Mısır İhvanı olmak üzere İslami hareketler tarafından eleştirilir. Turabi bu yıllarda Sudan İhvanı’ndan ayrı kendi hareketini kurmak ister. Fakat 80’li yılların ortalarına kadar ilişkisini koparmaz, kendini İhvan’ın bir bireyi olarak görür.

1977’e gelindiğinde Turabi Numeyri rejimi ile anlaşır. Her iki taraf da kendinden tavizler vermek zorunda kalır başlangıçta. Turabi iktidara karşı söylem ve hareketlerinden vaz geçecek; Numeyri ise İslamlaştırma politikasını başlatacaktır. Turabi istediğini alır ve Sudan’ın siyasi tarihinde bir ilk gerçekleşir ve İslami hareket yönetime ortak olur. Hasan Turabi Adalet Bakanı olarak hükümette yerini alır ve devletin İslamlaşma politikasını yürütür. Kanunlar İslami hale getirilir ve Sudan bir İslam devleti olduğunu ilan eder.

Numeyri ile Turabi arasındaki balayı uzun sürmez ve Turabi hükümetten ayrılarak Numeyri’yi sert bir şekilde eleştirerek rejimin devrilmesi, çoğulcu yönetime geçmesinde önemli rol oynar.
Sudan’ın siyasi tarihinde üçlü koalisyon olarak bilinen Mehdi liderliğindeki Ümmet Partisi Osman Mirgani liderliğindeki Demokratik ittifak partisi ile ittifak kurar. Fakat çok partili sistem güneyde iç savaşın şiddetlenmesi, bütçedeki sıkıntılar nedeni ile zorluk içinde gitmektedir.

Ömer el Beşir liderliğinde bir grup subay, ülkenin en uzun süreli çoğulcu yönetimine darbe yaparak iktidarı ele geçirir. Başlangıçta Turabi de diğer siyasi liderler Mehdi ve Mirgani gibi hapsedilir, fakat daha sonra hapisten çıkarılır ve partisi İslami Uyanış Cephesi iktidara ortak olur. 1999’da Ömer el Beşir ile Turabi’nin yollarının ayrılmasından sonra Turabi, iktidara karşı sert bir muhalefet yürütür. Vefat edene kadar birkaç kez hapse atılır ve evinde zorunlu gözetime tabi tutulur.

Turabi ile Beşir arasındaki en önemli görüş ayrılıklarından biri Darfur sorunuydu. Turabi sorunun askeri yöntemlerle çözülmesinden yana olmayıp toplumsal bir barış ekseninde çözümün gerçekleşmesinden yanaydı. Darfur olayları ilk patlak verdiğinde Turabi askerlerin Darfur halkına yönelik sert tavırlarını eleştirmiş Cancevid milislerinin Darfur’u terörize ettiğini iddia etmişti.

Turabi ile Beşir arasındaki fikir ayrılıklarından biri de, Güneydeki Hıristiyan sorunu üzerine yaşanmıştı. Turabi yıllarca güneyde yaşayan Hıristiyanların ihmal ve baskı politikaları ile Sudan’da birliğin gerçekleşmeyeceğini belirtmiş Hıristiyanlarla masaya oturulması gerektiğini savunmuştu. Turabi bu düşüncesinde haklı çıkmış ve 2011’de Güney Sudan referandum yaparak Sudan’dan ayrılıp bağımsızlığını ilan etmişti.

Turabi görüşleri açısından da orijinal bir isimdir. İhvan geleneği içinde ilk kez Müslüman kadınların Hıristiyan erkeklerle evlenebileceğini söylemesi İslam dünyasında da bazı çevreler tarafından tartışmalara neden olmuştur. Ayrıca Turabi kadınların dans edip şarkı söylemelerinde İslami açıdan bir sakınca olmadığını, yüzün açık olmasının İslam’da yasaklanmadığını dile getirmiştir.

Turabi, görüşleri açısından tartışılacak bir isim olsa da İslam dünyasının yetiştirdiği ender kimselerden biridir. Ümmet düşüncesine, İslam devlet anlayışı, siyasi tecrübeleri, İslam dünyasına yönelik çözüm önerileri onun hanesindeki artılardır. Turabi bir açıdan Sudan ve Arap düşüncesinin de önünde bir düşünce adamıdır. Turabi bu açıdan bir dünyadır. Önemli olan da o dünyayı iyi okuyabilmek ve anlayabilmektir.