İç savaştan bir barış çıkacak mı?

SOUTHSUDAN-UNREST/İç savaşlar bir ülkeyi ve halkını yorar. Ordu ve isyancı gruplar birbiri ile savaşırken bu savaşın bedelini en fazla sivil insanlar öder. İşte Güney Sudan da bu ülkelerden biri.

Güney Sudan dünyanın en genç devleti. 5 yıl önce Sudan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etti. Fakat savaş bulutları ülkenin gökyüzünden hiçbir zaman eksilmedi. 15 Aralık 2013’de bir darbe girişimi ile Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit ile eski yardımcısı Riek Machar arasında başlayan savaş 30 aya yakın sürdü.

Yaklaşık 30 bin kişi hayatını kaybetti, 3 milyon kişi yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kaldı, 8 milyon kişi açlık tehlikesi ile baş başa kaldı. 3 milyon çocuk eğitimlerine devam edemedi. İç savaş ülkeyi bir kan gölüne çevirirken en önemli gelir kaynağı petrol üretimi düştü.

Güney Sudan’daki savaşın nedenini iki üst düzey siyasetçi arasındaki anlaşmazlık olarak görmek doğru değil. Bu savaşın birçok nedeni var. İç savaş aslında öteden beri bölgede iki hakim etnik grup arasındaki çatışmanın bir devamıydı. Salva Kiir ülkenin en kalabalık nüfusunu oluşturan Dinka kabilesini, Riek Machar ise diğer etnik grup Nuer topluluğunu temsil etmekteydi. Dinka kabilesi yerleşik hayat sürerken, Nuer toplulukları hayvancılıkla uğraşan göçebe hayat tarzı bir yaşam sürüyordu. Zaman zaman otlak veya tarım arazilerinin kullanılmasından dolayı iki topluluk arasında şiddetli çatışmalar olurdu.

Bir diğer neden de Dinka topluluğunun daha çok yönetim ve bürokraside hakim durumda olmalarına rağmen Nuer topluluğunun devlet kademelerinde yeterince kendilerine şans tanınmamasıydı. Güney Sudan ayrılıkçılarının Sudan’da yürüttükleri yaklaşık 50 yılı bulan mücadelelerinde iki farklı ordu vardı; Dinka ordusu ve Nuer ordusu. Bağımsızlık elde edildikten sonra bu iki ordu dağıtılmamış, Nuer ordusu Güney Sudan ordusunda temsil edilmemişti.

Aslında bu problemler devlet geleneğine hakim bir devletin çözebileceği sorunlar. Güney Sudan’ın maalesef tarihsel bir geleneği yok. ABD, İsrail, İngiltere ve Fransa’nın Sudan’ı parçalamak için yürüttükleri bir suni savaşın sonucudur Güney Sudan.

Güney Sudan’ın çözemeyeceği en önemli sorun ise küresel güçlerin rekabeti sonucu bir iç savaşı her zaman sürdürebilecek olması. Çünkü savaşın bizzat failleri ABD ve Çin, muhatapları ise ülkenin farklı siyasi grupları.

Güney Sudan ekonomik ve stratejik olarak en önemli Afrika ülkelerinden biri. Bulunduğu konum itibarı ile hem Orta Afrika hem de Doğu Afrika’ya hitap ediyor. Ülkenin en önemli gelir kaynağı petrol. Hala petrolün ancak yüzde 5 kadarı elde edilebiliyor. Eğer istikrar sağlanırsa bölgenin en güçlü ekonomisine sahip ülkesi olabileceği tahmin ediliyor.

Güney Sudan toprakları da oldukça verimli. Başta Çin ve İsrail olmak üzere bazı ülkeler en az 50 yıllığına toprak kiraladılar. Ülkeden Nil nehri geçiyor ve baraj yapımına Nil havzası oldukça müsait. Yeni bir barajın inşası sadece Güney Sudan’ın değil bölge ülkelerinin elektrik sorununu çözebilir.

İç savaşın sona ermesinin en büyük adımı eski devlet başkan yardımcısı Riek Machar’ın başkent Juba’ya gelmesi ile gerçekleşti. Devlet başkanı Salva Kiir eski yardımcısına büyük bir konukseverlik göstererek sanki her iki lider arasında bir savaş verilmemiş izlenimi yansıdı.

Fakat değişen ne? Bu iç savaşın muhatapları Salva Kiir ve Riek Machar değil mi? Madem barışacaktınız 30 ay boyunca binlerce insanın kanının dökülmesine neden izin verdiniz?

Fakat yine de bardağın dolu tarafından bakmak gerekli. 26 Nisan’da Riek Machar’ın başkent Juba’ya dönmesi ülke tarihi açısından bir milattır. Artık Güney Sudan’da yeni bir dönem başlamalıdır. Bu dönemin adı barış ve umut dönemi olmalı, iç savaş yorgunu halkın refahının iyileştirilmesi için çaba harcanmalı.

Genelde Afrika ülkelerinde iç savaş sonrası yaşanan süreç oldukça sancılı olur. İç savaş yerini askeri darbelere ve diktatörlüklere bırakır. Umarız Güney Sudan’da daha farklı bir durum olur. Güney Sudan iç barışını kısa sürede çözerek halkına dayalı bir yönetimi kısa sürede gerçekleştirir.

Güney Sudan’ın yaklaşık yüzde 10’u Müslüman. Sudan’da Hıristiyanlara tanınan imtiyazlar Müslümanlara tanınmış değil. Savaşın yükünü en fazla Müslümanlar çekti. Müslümanlar yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kaldı. Onları iç savaş süresince Sudan yönetimi de dahil olmak üzere sahip çıkan olmadı. Sanki Sudan yönetimi referandumun acısını bu Müslümanlardan çıkardı.

Şimdi Güney Sudan’da taraflar sözlerine sadık kalırsa, bir geçiş hükümeti kurulacak. Yönetimin ve ordunun kısa sürede kendini revize etmesi zor görünüyor. Geçiş hükümeti, tüm tarafların desteklediği bir birlik hükümeti olmazsa, kırılgan barış süreci, kırılan bir Güney Sudan’a dönüşebilir ve ülke ikiye ayrılabilir.

Barışı öncelikle Güney Sudanlıların istemesi gerekiyor. Barış sadece ülkede yaşayan iki başat etnik grubu değil, bütün etnik grupları kapsayan bir barış olmalı. Aynı zamanda Müslümanların ülke yönetiminde daha fazla temsil edilmeleri de gerekiyor. Müslümanları dışlayan bir barış, barış değil ancak iç savaşın bekçiliğini yapmak olur.

Bu barışı isteyenler öncelikle küresel aktörlerdi. Çünkü sağladıkları silah, petrol gelirlerinin çok altındaydı. Güney Sudan petrollerine sahip çıkabilirlerse, onlar için istenilen ve arzu edilen bir barış gerçekleşebilirdi. Çin, başlangıçta olmasa da şimdi barışı isteyen ülkelerden. Çünkü Güney Sudan’daki yatırımlarının yüzde 75’ini iç savaş nedeniyle askıya aldı. Bu yüzden ilk defa bir Afrika ülkesine asker göndermek zorunda kaldı, ama yatırımlarını yine koruyamadı.

Güney Sudan uzun süreli bir iç savaştan bir barış çıkartabilecek mi? Bu sorunun cevabını vermek şimdilik zor. Fakat barışın kısa sureli olabileceğini de söyleyebiliriz. Çünkü iç barışın sağlanması için Riek Machar’ın gelmesi ile önemli bir adım atıldıysa da, savaşta zarar görenler henüz ikna edilebilmiş değil. Sonuçta bunu yöneticiler gerçekleştirecek. Fakat her zaman iç savaş kozunu ileri sürenlerin de bunu sağlaması zor görünüyor. Yine de dünyanın neresinde olursa olsun bir iç savaşın sona ermesinden mutlu olmalıyız. Fakat bu mutluluğu öncelikle hak edenler, iç savaşın acısını yaşamış sivil insanlardır.