Dünyanın birçok bölgesinde Osmanlı’dan kalma Türkleri görebilirsiniz. Bu Türkler bazen karşınıza Singapur’da, bazen Endonezya’da bazen ABD’de bazen de Afrika’da çıkar. Afrika’da karşılaşmanız aslında bir rastlantı değildir. Tarihe biraz ilginiz varsa Osmanlı Devleti’nin Afrika’da uzun süre hakimiyet kurduğunu bilirsiniz. Sadece Osmanlı ile sınırlı değil tabii ki, daha önce ki dönemlerde İhşidiler, Tolunoğulları, Eyyubiler, Memluklar döneminde de Türkler Afrika’ya gitmişler, Nijerya’dan Sudan’a kadar çok geniş bir alana yerleşmişler.
Osmanlı’dan önceki Türkler neredeyse kendi milli kültürel kimliklerini kaybederek o bölgenin insanları ile kaynaşmışlardır.
Belki de bu Türkler içerisinde en farklı olanları, eski adıyla Habeşistan, bugünkü adıyla Etiyopya’nın Harar eyaletinde yaşayan kara Afrikalı Türklerdir. Harar Türklerini gördüğünüzde onların farklı vücut renginde olduklarına şaşırmayın. Onlar sizlerden biridir. Onlarda Anadolu’nun baharını kışını görürsünüz. Gülümsemeleri, sevinçleri sizinki ile aynıdır.
Türkologlar, Türklerin en önemli ortak özelliğinin Türkçeden geçtiğinde hemfikirdirler. Harar Türkleri Arapça ve Amharik dilini konuşsalar da hala dillerinde anlaşabileceğiniz çokça kelime vardır; kibrit, ana, patlıcan, hıyar, çay, muz, bamya kelimeleri bunlardan bazılarıdır. Bu kelimeleri bir Arap aksanı ile değil, sanki Anadolu’dan birinin şivesiyle konuşurlar.
Harar Türkleri, Osmanlı Devleti döneminde Harar’e gelmişler. Sayıları 1000-1500 civarında. Bu sayının daha fazla olabileceği de iddia ediliyor. Ayrıca Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’ya yerleşmiş Harar Türkleri de var. Başkentteki Harari mahallesinde oturanların, Harar Türkleri olduğu ifade ediliyor.
1000 yıllık Harar Emirliği’ni, Hıristiyan Habeş Krallığı istila edince, bir asimile politikası uygulanmış. Bölgeye çok sayıda Amhar yerleştirilerek Harar’in Hıristiyanlaştırılmasına çalışılmış. Bugün hala Harar sokaklarında yardım kuruluşu adı altında Hıristiyanlaştırma faaliyetlerine tanık olabilirsiniz.
Habeşistan denildiğinde hemen Müslümanlara ülkesinin topraklarını açan Bilge hükümdar Neşaşi ve Peygamber Efendimizin müezzini Bilal Habeşi’yi hatırlarız. Bu nedenle Habeşistan bizim için diğer bölgelerden farklıdır. Habeşistan’a karşı içimizde hep sıcak bir ilgi vardır. Birçok kez Türkiye’de okuyan Habeşistanlı öğrencilerden, Anadolu insanının Habeşlilere diğer Afrika milletlerine nazaran daha sıcak olduklarını, kendilerini adeta ailelerinden biri olarak gördüklerini duymuştum.
Harar denildiğinde de akla hemen Türkler geliyor. Afrika’da hiçbir şehir belki de Anadolu’da bir şehre Harar kadar yakın olmamıştır. Harar şehri, başkent Addis Ababa’ya yaklaşık 500 kilometre uzaklıkta. Şehrin nüfusu 200 bine yakın. 130 yıl önce Harar’de tek bir Hıristiyan yokmuş, Hıristiyanların şehre girmesine izin verilmezmiş. Fakat şimdilerde yüzde 30’a yakın Hıristiyan’ın bu şehirde yaşadığı söyleniyor.
Harar’de Osmanlı mimarisinin özelliklerini görmek mümkün. Etiyopya’nın tek surlarla çevrili şehri olan Harar’in surları bir Türk emiri tarafından yapılmış. Ayrıca vilayet konağı, İlk Osmanlı konsolosunun evi de Türk mimarisinin izlerini taşıyor. Şehirde bulunan yüze yakın cami ise Türk-Arap mimarisinin karışımı gibi. Harar’in eski çarşısı da Osmanlı izleri taşıyor. Evlerin çoğunluğu Anadolu’daki evleri andırır şekilde, iki katlı, ahşap ve bahçeli.
Türklerin Harar’e ne zaman geldiklerine dair kesin bir bilgi yok. 1529’da bölgeye bir Türk emirinin geldiği iddia ediliyor. Mısır Hidivliği’nin Harar’i alması ile gelindiği de iddialar arasında. Osmanlı’nın son Habeşistan konsolosu Hacı Tevfik Bey ve daha sonra Habeş kralının istemesi üzerine Osmanlı sarayından gönderilen Bekir Efendi. Bu kişilerin kayıtları Osmanlı ve Etiyopya arşivlerinde bulunuyor.
Harar’deki Türklerden bahsetmişken General Mehmet Vehbi Paşa’dan da bahsetmek gerekiyor. Vehbi Paşa son Osmanlı Sultanı Vahdettin ile yurttan beraber çıkmış, bir süre onun hizmetinde bulunduktan sonra Mısır’a gelmiştir. Etiyopya kralının isteği üzerine İtalya’ya karşı savaşacak ordunun komutanlığını yapmak için Harar’e gelmiştir. Harar’deki İtalyanlara karşı direnişi başlatan isimdir Vehbi Paşa. Vehbi Paşa’nın İtalyan işgaline ve faşizmine karşı başlattığı mücadeleye başta Harar Türkleri destek vermiş ve İtalyanlar çok kısa bir süre içinde Etiyopya’yı terk etmek zorunda kalmışlardır.
Harar’de Türk izleri bu anlatılanlarla sınırlı değil. Yolunuz Etiyopya’ya düşerse Harar’in bir Anadolu toprağından çok farklı olmadığını göreceksiniz. Sizi Hararli bir Türk karşılayıp evine götürürse şaşırmayın. Türkçeyi unutmuş olsalar da gönül dili ile konuşacağınızı anlayacaksınız. Size ikram edecekleri kahvede Türk kahvesinin tadını bulmanız ise kaçınılmaz.
İsrail yönetimi kayıp Yahudileri bulmak için Zimbabwe, Güney Afrika, Uganda, Gine Yahudileri ile iletişim kurarak onlar üzerinden Afrika devletleri ile ilişkilerini geliştirmek istiyor. Özellikle Zimbabwe’de başarılı da oluyor. Zimbabwe’de sonradan Yahudileşmiş pek çok Zimbabweli Yahudi kendilerinin İsrail’in çocukları olduğuna inanıyor.
Harar Türkleri ise bir mit değil. Bu Türkler kayıp Türklerimiz de değil. Biz onları unutmuş olsak da onlar bizi unutmadılar. Şimdi bizim görevimiz bu kardeşlerimizi hatırlamak ve Harar’de bir ailemiz olduğunu unutmamak. Çünkü bizim zenginliğimiz ailelerimizin büyüklüğü ile doğru orantılı. Büyük bir aileye sahip olmak gücümüzü de artırır, umudumuzu da…