Hakikatli sözlerle hakikat ve hikmete yürümek

Kadim zamanlardan beri, hakikatin ve hikmetin keşfinde karar kılanlar, önce hakikatli sözlerin izlerini sürerler.
Zira hakikatli olan hakikatten ve hikmetten bir pay taşır; hayata dair gerçekliğin imbiğinden süzülüp, hakikatlilik katına yükselen o sözler, akarsularda yıkana yıkana şeffaflaşan taşlar misali, milyonlarca dilin rivayetinde billurlaşarak, ilim ve irfan yolcularının yol ve serüvenlerini aydınlatırlar.
Bu gerekliliğe bağlı olarak, ya birilerinin geçmişte onları kitaplaştırmalarıyla ya da hakikat ve hikmet aşığı okurların yeni okudukları kitaplardan yaptıkları son derlemelerle kesintisiz olarak akışı sürer hakikatli sözlerin.
Bu kitaplardan ikisine başvurarak, hem zikrettiğimiz hükümleri teyid, hem de ilgili temayı doğru bir şekilde çerçevelemeye çalışalım.
İlk örneklerimiz, İbn Fâtik’in Muhtâru’l-Hikem’indendir (Hikmetli Sözler adıyla çev.: Osman Görman, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Yayınları, İstanbul 2013).
Hermes’in sözleri:
– Hikmet, sedefte saklı inciye benzer. Onu ancak usta dalgıçlar elde eder.
– Tekrar tekrar özür dilemek, suçu hatırlatmaktır.
– Cahilin öfkesi sözünde, akıllının öfkesi ise yaptıklarındadır.
– Kini çok olanın azarı az olur.
– Cahile verilen nimet, çöplükteki gül gibidir.
– Affın yüzünü azar perdesiyle örten kişide hayır yoktur.
– Öfkene hilminle, cehaletine bilginle, unutkanlığına ise zikrinle karşı koy.
Sokrates’in sözlerinden:
– Hikmet, mücevher gibi kıymetli bir nurdur. Doğru, düşünme ağacının dalıdır. Nefsin tutkusuna göre davranmak ise akla terstir.
– Adalet, can güvenliğidir.
– Hayatta gayır, şu iki sınıf insana aittir: Bilerek konuşan ve susup dinleyen.
– Gereksiz yere iyilik yapmayın, hak etmeyene de bağışta bulunmayın. Çünkü cahillerin çoğu verilmeyecek zamanda verir, ihtiyaç anında ise vermeyecekleri tutar.
– Haz, sarkıtılmış bir idam ipidir.
– Güzel yaşayan güzel ölür.
– En şaşılacak şeylerden biri, aklı olan bir kişinin üzülmesidir.
– Seni sen olduğun için seven kişiye lütfunu esirgeme.
– Kötü söz söyleyen doğrudan ayrılır.
– Sır saklamak aklın gereğidir. Sır saklamayan kişinin aklı yoktur.
– Özgürlük, insanın hayra (iyiliğe) hizmet etmesi ve hayra dalmasıdır. Kişi hayra ne kadar hizmet ederse o kadar özgür olur. Çünkü hayra tutunmayan özgür değildir.
Lokman Hekim’in sözleri:
– Yavrucuğum! Her şeyin bir afeti vardır. Amelin afeti ise kendini beğenmektir. Allah’ın senin hakkında başka türlü bildiği şeylerle insanlara gösteriş yapma.
– Yavrucuğum! Allah’ın yad edilmediği bir mecliste oturma. Çünkü sen alimsen orada ilmin senin işine yaramaz. Cahilsen onlar senin cehaletinden başka bir şeyi artırmaz. Ayrıca Allah onlara öfkeyle tecelli edecek olursa sen de onun öfkesinden pay alırsın.
– Soru ilmin yarısıdır, insanları idare etmek aklın yarısı, geçimde tasarruf etmek de aileye bakma külfetinin yarısıdır.
– Düşmanından sakladığın şeyden arkadaşının da haberi olmasın.
– Üç kişi ancak üç özel durumda belli olur: bilge, öfke anında; yiğit, savaş meydanında; dost, ihtiyaç anında.
– Bir işi zayıflatan şey, henüz sağlamlaştırılmadan ilan edilmesidir.
– Yavrucuğum! Öğrendiklerinden cahil olan kimselere de öğret. Alimlerden ise ilim öğrenerek kendi bildiklerine ekle. Yaramaz kimselerle hemhal olma ki seni de kendilerinden sanmasınlar. Bugün hayatta olduğun, yarın ise öleceğin bir dünyaya saplanıp kalma.
– Seni yalanlamasından korktuğun kişiyle konuşma, sana vermeyeceğinden korktuğun kişiden isteme, yerine getiremeyeceğin şeyi vaad etme, gücünün yetmeyeceğine güvenmediğin şeye kefil olma, başarısız olmaktan korktuğun işe girme.
Diğer örneklerimiz, Zînetü’l Mecâlis’ten (Derleyen: Recâizâde Ahmet Cevdet, Berceste Mısralar adıyla yayına haz.: Mehmet Atalay, Büyüyenay Yayınları, 2017)
Râşid: Çok müselmânı soğuklar eyledi âteş-perest; Gül-i tasvir bahâr olsa da handân olmaz.
Vehbî: Sağ gözü eylemeye sol göze Allah muhtaç.
Nev’î: Gönüldendir şikâyet kimseden feryadımız yoktur.
Hüseynî: Erdiğine erer ermediğine taş atar.
Kabûlî: Elbette öldürende değil suç, ölendedir.
Sâbit: Hain evden olunca müşkildir.
Sürûrî: Yük değildir kendine sırtında hamalın semer; Ölümü görmeyecek sıtmaya kail olmaz; İtin ayağını taşdan mı esirger âdem.
Nâbî: İzzetin kadrini idrake sebep zilettir.
İzzet Mollâ: Gülistandan murat bir güldür; Şeyh-i kamil müridden bilinir; Bütün Şirazlı Hâfız değildir; Yârini seven ağyâre müdârâ etler; Terk-i râhat et ki râhat andadır; kendi ayıbın bilmedir ancak hüner; Şükr-ini’nimet o da bir ni’mettir; her Ali Haydar değil her seyfe denmez Zülfikâr; İnsâfı bırakmamaktır insaf; Tüketdi şeyh kerameti ucuz sanarak; Yare bul merheme Allah kerim; İstemez doğru giden menzil-i maksuda delil; Yorulmaktır cihan-ı köhneyi ta’mire uğraşmak.
Şeyhülislam Yahyâ: Söyleyenler maddeyi bilmez bilenler söylemez.
Seyyid Vehbî: Ademe kendi ayağı ile devlet gelmez.
Gazalî: Metâ’-ı himmette endâze olmaz.
Âtıf: Ol usufuz ki ismetimizdir günahımız.
Kefevî Hüseyin Efendi: Elile ettiğin hayrı dilinle eyledin zâyi.
Fâmî: Şifâsı olmayan bîmâra sıhhattir helak olmak.
Necâtî: Ey Necâtî sever imiş yıkılan yıkılanı.