Hain, ihanetinin ayrıntısında gizlidir

1703312

Millet ve devlet bütünlüğünü, ordunun, güvenlik güçlerinin, yargının, eğitimin işleyişini hedef alan başarısız darbe girişimiyle, hainliği yedi koldan yürüttüğü artık gün gibi aşikar olan FETÖ için üç ayrıntıdan bahsedeceğim.

Bu bahsediş, kimilerine ilk bakışta çok eksikmiş gibi görünebilir; evet, aslında ihanet ihanettir ve toplu bir ihaneti cüzlerine ayırmak da gereksizdir.

Ancak FETÖ ihanetinin doğru bilgiler olarak şimdiki zamana kazınmasının ve ibret numunesi olarak geleceğe aktarılmasının yolu da, geneli malum olan bu durumun ayrıntılı anlatımlarıyla mümkün olabilir.

Çünkü tahkiye için kullanılan “şeytan ayrıntıda gizlidir” sözü, aynıyla hainler için de geçerlidir:

Hain, ihanetinin ayrıntısında gizlidir!

Buna mahsus son örneklerinden birini, Paralel yapının dini yönden ele alındığı bir televizyon programında bir hoca efendi, mealen şöyle veriyordu: “FETÖ elemanı, sivillerden oluşan bir topluluğu hiçbir tereddüt ve ayrım gözetmeksizin silahıyla tarar; ardından da su içerken yere çömelmeyi ve besmele çekmeyi ihmal etmez.”

Bu örnek, FETÖ başının paralel din gayretinde, sadece, şimdiye kadar sıklıkla dile getirildiği gibi cihat, kurban vb. emir ve ibadetlerden arındırılmış bir “barış dini”ni gözetmediğini, bilakis kendi örgütünün ve bağlantılı olduğu güçlerin taleplerine göre içeriği ve uygulaması değişebilen fanatik, radikal, acımasız, ılımlı, barışçı, sevgici bir din oluşturmak istediğini göstermektedir.

Bir anlayışın durumunu beyan tahtında verdiğimiz örneği, darbe girişiminde 246 kişinin şehit olmasıyla birlikte düşündüğümüzde, söz konusu gayretin pratik sonuçlarını da zaten elde etmiş oluyoruz.

Dolayısıyla, FETÖ başının din merkezli olarak, “karıncayı incitmeyen; ölü sinek için gün boyunca ağlayan” vb. şekillerde ürettiği söylem böylece boşa düşüyor; FETÖ başının emrini yerine getirme hususunda, yine dinsel ruhsatlarla takviye edilmiş sapıkça fetvalara inananların caniliği, katilliği, merhametsizliği meşru hale getirilebiliyor.

Paralel din anlayışındaki bu değişkenlik, İslamofobiyi azdırmak isteyen güçler için işlevsel olduğu kadar, İslam coğrafyasındaki güçlerini otorite saydırarak, kendi askerlerini sürekli güvenlik altına tutmak isteyen güçler için de çok işlevsel görünüyor.

Buradan bakıldığında FETÖ’nün, DAİŞ’le, Taliban’la, Boko Haram’la, diğer yandan İran Hizbullahıyla, Esed’e karşı mücadele eden Sünni örgütlerle birlikte hareket etmesi hiçbir zorluk ya da çelişki oluşturmuyor.

Çünkü bu zihniyetin Paralel dini, bunlara cevaz veriyor, diğer bir ifadeyle bunlara cevaz veren bir Paralel din içten içe oluşturuluyor.

FETÖ’nün “Dinlerarası Diyalog” olarak isimlendirdiği (“Medeniyetlerarası Diyalog çalışmalarıyla karıştırılmaması gereken) yapının işleyişi de aynen buna benziyor.

Şöyle ki, İslam, diyalog içinde olması öngörülen Musevilik ve İsevilik’le eşit bir düzeyde yer almıyor. Bilakis, onun Museviliğin ya da İseviliğin çıkarlarına hizmet etmesi hedefleniyor. Burada da ona takılacak radikal ya da ılımlılık maskesini taşıması amaçlanırken, ihtiyaç durumuna göre eşit düzeylilik gösterisi de yapılabilecek şekilde yine söz konusu değişkenlik esas alınıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta içinde yaptığı bir açıklamada, FETÖ’nün Türkiye’nin bağımsızlığına son verilmesi çabası şöyle çerçeveleniyordu:

“Şu anda bölücü PKK terör örgütü, gerek Fetullahçı Terör Örgütü’yle gerek PYD ile gerek DAİŞ’le gerek YPG ile bunların beşi de birbirleriyle dolaylı yollarla birçok yerde örtüşüyor ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı müşterek hareket etme kabiliyetleri var. Ama adeta alanda görev dağılımı yapmış gibi bir halleri de var. Bunu biz seçim zamanı çok açık net yaşadık, gördük. Birçok olaylarda aynı şekilde yaşıyoruz, görüyoruz. Yaptıkları açıklamalarla da zaten kendilerini zaman zaman ele verdiler, veriyorlar. Burada bizim bu duruşumuz bunları tabii ciddi manada da yıldırmış vaziyette. Ama biz üzerlerine kararlı bir şekilde gideceğiz, gitmeye devam edeceğiz. Örneğin Fetullah Pensilvanya’dan açıklama yapıyor, yaptığı açıklamada ne diyor? ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti DAİŞ’e yardım ediyor’ diyor. Bakın, orada farklı bir yere düşüyor. Biz DAİŞ’le şu anda çok ciddi bir mücadelenin içerisindeyken, bizi DAİŞ’e yardım eden, destek veren bir ülke olarak göstermesi, kendisinin nerede olduğunu göstermesi bakımından çok önemli.” (Bkz. Yeni Şafak, 03.08.2016)

PKK, PYD, YPG, DAİŞ’in Türkiye’nin bağımsızlığını sona erdirme çabaları kuşku götürmez bir gerçektir. FETÖ psikolojik destekle onların amaçlarına hizmet etmekle kalmıyor, bu uğurda onlarla doğrudan görev paylaşımında da bulunuyor.

Akıl ve hamiyet sahibi herkesin kanını donduran bu gerçeğin ağırlığı, kimilerini “insan doğduğu, yetiştiği vatanını satar mı?” kuşkusuna götürebiliyorsa da FETÖ başının Türkiye’ye ve milletine karşı sabitleşen kini bu sorunun ortadan kalkmasına yetiyor.

Nitekim FETÖ başının, daha geçen gün Mısır’daki bir televizyon kanalında, Batı’yı Türkiye’ye müdahale etme, AK Parti’yi iktidardan indirme konusunda yaptığı çağrı, bu manada nasıl bir vicdansızlığın, merhametsizliğin, canavarlaşmanın temsilcisi olduğunu gözler önüne seriyor.

Terör örgütleriyle işbirliği ve görev paylaşımı noktasından baktığımızda da, FETÖ elemanı Ekrem Dumanlı’nın, PKK içindeki istihbarat elemanının listesini bir HDP yetkilisine fütursuzca teslim etmesindeki neden de şimdi daha iyi anlaşılabiliyor.

Başarısız darbe girişiminde FETÖ elemanlarının sergilediği canilik, tutuklanmaya, yargılanmaya ve idama rıza, birçoklarının şu soruyu sormasına neden oldu: “Şu modern devirde, akılcılığın hakimiyet kurduğu şu zamanda FETÖ elemanlarının, FETÖ başına körü körüne bağlılıkları nasıl sağlanabilmiştir?”

Her şeyden önce FETÖ başının eğitim anlayışı telkine ve verilen bilgilerin tekrar yoluyla ezberlenmesine dayalı bir anlayıştır.

Bu manada, terör örgütü elemanlarınca “toplu ders okumak” olarak isimlendirilen ama gerçekte vaaza dayalı telkinden ibaret olan bu yöntemin, belli bir periyodla internet siteleri üzerinden Saylorsburg’taki malikanenin dışında olanları da kapsaması ısrarla gözetilmiştir.

Elbette, her akıl bir yerden sonra telkine itirazla, teklife yönelebilecektir. Bunun önlenmesi için, FETÖ başının tüm telkinlerine ilahi bir nitelik yüklenerek, elemanların zihinlerinde, onları kabul etmemenin ya da onlara az da olsa itiraz etmenin büyük bir günah olacağı saplantısı yaratılmıştır.

Rüya, tayyimekan, yakaza, keşf vb. tasavvufi terminolojiyi de içkin olan bu durumun doğru kavranabilmesi, o yapıda az bir süre için de olsa bizzat yer almış olmayı zorunlu kılar; aklı dumura uğratan ve zorlanmaksızın dini geleneklerle bağlı hale getirilebilen telkinin etkisi, kısa süreli de olsa bizzat muhatap olunmadıkça anlaşılamaz ve gereğince anlatılamaz.

Şimdilik üçünü ele aldığım FETÖ ihanetinin ayrıntısı, sair hususlar için de yapılmalıdır. Çünkü yazımın başlığında da dediğim gibi: Hain, ihanetinin ayrıntısında gizlidir!