Cumhurbaşkanı Erdoğan 25-27 Temmuz tarihleri arasında Güney Afrika’ya bir ziyarette bulundu. Ziyaret oldukça verimli geçerek Türkiye’nin Afrika kıtasında yeni bir açılımı başlamış oldu. Ziyareti hem Güney Afrika hem de BRİCS zirvesine katılmak şeklinde iki önemli yönü vardı. Tabir uygunsa Başkan Erdoğan bir taşla 2 kuş vurdu.
Hep söylenirdim, “Türkiye neden gerektiği gibi Güney Afrika’ya önem vermiyor” diye. Sadece Türkiye’nin ilgisi ile ilgili bir durum değil bu tabii, eski Zuma yönetimi de Türkiye ile ilişkilerinde hep mesafeli davrandı. Oysaki bu iki devletin birçok ortak yönü vardı. Küresel sistemi eleştirileri, Filistin davası konusundaki benzer yaklaşımları hep bu iki ülkenin neden beraber hareket etmedikleri sorusunu akla getiriyordu.
Öncelikle Güney Afrika coğrafi olarak Türkiye’ye en uzak Afrika ülkesi. Cape Town’a yaptığım bir türlü geçmeyen, 12 saatlik uçak yolculuklarını hatırlıyorum da. Mekândan uzak olan gönülden de uzak olur ama aslında bu söz Güney Afrika için çok doğru değil. Güney Afrika toplumu Türkiye’ye hiç yabancı değil. Özellikle Cape Town Müslümanları Türkiye’yi yakından takip ediyorlar ve Türkiye halkı ile aynı refleksleri gösteriyorlar. Manisa’da maden faciası olunca Cape Town’daki üç cami de gıyabi namazı kılınmış ve vefat edenler için Kuran-ı Kerim okunmuştu. İsrail’in katliamlarının yaşadığı günlerde 70-100 bin arasında topluluk zulmü, katliamı protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.
Güney Afrika ile Türkiye arasındaki ilişkiler 150 yıl öncesine dayanıyor. Hatta bazı tarihçiler 1840’lı yıllara dayandığını bile söylüyorlar. İlişkilerin ne kadar eskiye dayandığını görmek için Simons Town ve Pearl şehirlerindeki müzeleri görmeniz yeterli. Cape Town’da Osmanlı Devleti tarafından yapılan Hamidiye Camii Long Street caddesinde hala bütün ihtişamı ile kendini göstermeye devam ediyor. Pearl’deki Osman Camisi cemaatini Mısırlıların yaptırdığı camiye kaptırdıysa da farklılığı hala görülüyor.
Güney Afrika’da daha önceki dönemlerde FETÖ ve PKK yapılanması güçlüydü. Nereye dönseniz orada onları görürdünüz. PKK’nın Güney Afrika’da özellikle entelektüeller arasında bir sempatisi bulunuyordu. Aynı zamanda iktidar partisi Afrika Ulusal Kongre Partisi ile PKK arasında 1980’li yıllara dayalı bir ilişki mevcuttu. Bazı Güney Afrikalı aydınlar Kürt meselesi ile siyahların özgürlük mücadelesi arasında bir benzerlik olduğunu düşünüyordu fakat son beş yılda PKK’nın bir terör örgütü olduğu onların çoğu tarafından da anlaşıldı.
Güney Afrika’nın önemini anlayan FETÖ, 1990’lı yılların başlarında gelmiş özellikle eğitim ve kültürel alanlarda faaliyetlerini devam ettirmişti. Son beş yıla kadar Türkler denilince birçok Güney Afrika’nın aklına FETÖ geliyordu.
Lobilerin etkisiyle eski Zuma yönetiminin Türkiye’ye mesafeli duruşu iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmemesinin nedenlerindendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Güney Afrika ziyareti bütün zincirleri kırdı. Türkiye’nin doğru ve gerçek sesini Güney Afrikalılara gösterdi. Erdoğan’ın ziyareti ile birlikte Türkiye hakkında yapılan olumlu yayınlar bunun en büyük göstergesi. Artık Güney Afrika’da daha farklı bir Türkiye imajı var. Kuşkusuz bu imajın oluşmasında başta Büyükelçilik olmak üzere Yunus Emre Enstitüsü ve TİKA’nın çalışmalarının önemli bir etkisi var. Özellikle Yunus Emre Enstitüsü müdürü Gökhan Bey göreve geldiğinden beri Türkiye’nin sesini duyurmak için yoğun bir çaba gösterdi. TİKA ofisi yeni kurulmasına rağmen son altı ayda 20’den fazla proje gerçekleştirdi. Maarif yükselen bir kurum olarak şimdiden Güney Afrikalıları cezbetmeye başladı. Yakın zamanda bir çok Maarif okulu ve kültür merkezinin açılacağını düşünüyorum. THY’nin Güney Afrika’nın üç büyük şehrine uçuş düzenlemesi de Türkiye’nin gücünün göstergelerinden biri.
Burada yıllardır yurt, insani yardım faaliyetleri yapan sivil toplum kuruluşları Hasene ve İHH’yı da unutmamak gerekli. Ayrıca son bir yıldır MÜSİAD da önemli çalışmalara imza attı.
Erdoğan’ın ziyaretinin Güney Afrika bölümü bile çok farklı yönlere işaret ediyor. Öncelikle ülkedeki Türk toplumu ile daha güçlü ilişkiler hatta Türkiye’nin sesini daha güçlendirecek anlamlar içeriyor. Güney Afrika Türk toplumu eğer lobi faaliyetleriyle, oluşturdukları kurumlarla Güney Afrika’da varlık gösterirlerse kısa bir süre içerisinde Türkiye’nin daha iyi tanınmasının yolu açılabilir.
Türk iş adamlarının Afrika ülke içerisinde “kazan-kazan”ı en rahat benimseyecekleri ülke Güney Afrika. Güney Afrika’daki yatırımlar sadece ülkeyi oluşturan 56 milyona hitap etmiyor bölgedeki 300 milyona hitap ediyor. Bölge ülkelerine ve insanlarına ulaşmanın yolu yatırımlardan geçiyor. Türk iş adamlarının özellikle maden, enerji, turizm, tekstil, alt yapı yatırımlarını başlatmaları gerekiyor. Güney Afrika’da Türkiye’nin yerinin olmasının yolunun öncelikle yatırımlardan geçtiğinin bilinmesi gerekiyor. Yalnız Güney Afrikalı iş adamlarının da ülkede yatırım yapması sağlanmalı.
Güney Afrika’da en hassas olmamız gereken konulardan biri toplumsal ilişkiler ve basın faaliyetlerimizin bu ülkede de geliştirilmesi. Erdoğan’ın kurmayları gezi için iyi bir hazırlık yapmış gerçekten. Cumhurbaşkanı Erdoğan birçok etkili kanaat önderi ile görüştü. Bizi Güney Afrika’ya anlatacak olan da kendimizden çok bu kanaat önderleri ve entelektüeller. Güney Afrika toplumu henüz apartheidin algısını üzerinden atamadı. Bizim kuracağımız ilişkilerle siyahlar, beyazlar, melezler arasında bir ayrım yapmadığımızı göstermemiz gerekiyor.
Basın olarak bu ülkede var olmak zorundayız. Çünkü buradan duyuracağımız ses tüm Afrika ülkelerini kapsayacaktır. Güney Afrika’da yaşarken en büyük hayallerimden biri TRT’nin burada ofis açması ve Afrika yayıncılığını başlatmasıydı. Hatta TRT Afrika diye bir kanalın açılarak Cape Town’dan tüm dünyaya Türkiye’nin sesinin duyurulması, Afrika insanı ile daha güçlü bir köprü kurulmasıydı. Çünkü Gezi olaylarında ordaydım ve Güney Afrika halkı gezi olaylarını El Cezire English ve BBC’nin taraflı yayınlarıyla izlemişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pretorio’da yeni büyükelçiliği açması Afrika açısından da bir dönemin başladığını gösteriyor. Eski büyükelçilik binası Türkiye’nin varlığını ve gücünü temsil edemiyordu. Fakat yeni bina Türkiye’nin Güney Afrika’ya nasıl önem verdiğini de gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika gezilerinin ortak yönü açılan kapının daha fazla açılmasını sağlamak. İşte bu gezinin en önemli farkı ise kapıyı sonuna kadar açmak olacak…