Bence dünya gündeminin Afrin’den sonra en önemli olayı Güney Afrika Devlet Başkanı Jakob Zuma’nın ulusa sesleniş konuşmasında görevinden istifade ettiğini duyurmasıydı. Aslında bir haftadır beklenen bir durumdu ve ne zaman istifa edeceği merak ediliyordu. Zuma’nın Sevgililer günü gecesi istifa etmesi Güney Afrika’nın birçok şehrinde istifanın ardından sevgililerin sokaklarda kutlama yapması ilginç bir durumu da gösterdi.
Zuma’nın istifa etmekten başka seçeneği yoktu; çünkü partisi ANC Zuma’nın istifa etmesi için 48 saat süre vermiş, istifa etmese görevinden alınacağını belirtmişti. Zuma’yı istifaya sürükleyen nedenlerin başında hakkında yolsuzluk iddialarının yanı sıra, Güney Afrika’nın en zengin ailelerinden Hint kökenli Gupta ailesi ile kurduğu şaibeli ilişkinin de önemli bir etkisi var. İstifadan saatler önce Gupta ailesinin evine polis baskın düzenlemiş, Gupta ailesinden biri ve aile şirketinin medya sorumlusu da gözetim altına alınmıştı.
Güney Afrika’yı apartheid öncesi ve sonrası diye ayıranlar sanırım Zuma öncesi ve sonrası diye de ayırmak zorunda kalacaklar. Apartheid sonrası Güney Afrika’nın üçüncü devlet başkanı olan Zuma(Mandela, Mbeki’den sonra) hakkında en fazla yolsuzluk iddiası bulunan ülke lideri. Devlet imkanları ve Gupta ailesinin desteği ile yaptırdığı çiftlik için “hata yaptım” açıklaması ve nedeni olarak da ülkedeki güvenlik sorununu göstermesi manidardı.
Zuma ile Güney Afrika’da iki kez görüşme imkanı bulmuştum. Ülkesinin sorunlarını çözmeye çalışmaktan ziyade durumu geçiştirmeye çalışan bir lider profili intibası uyanmıştı bende. Güney Afrika’nın en önemli sorunlarından biri güvenlik olduğu halde, ulusa sesleniş konuşmalarında güvenlikle ilgili sorunların nasıl çözüleceğine yönelik açıklamaları bulunmuyordu. Ülkede giderek artan enflasyon ve işsizliğe karşı çözüm olarak hizmet sınıfında çalışacak iş gücünün artırılmasını hedefliyordu.
İşsizliğin Güney Afrika’da kronik bir hale gelmesi suç oranının da artmasına yol açtı. Mutlu beyaz azınlık ve elit yönetim ve ekonomide etkili siyahlar dışında hemen hemen herkes Zuma’nın ekonomik politikalarından etkilenmiş daha fazla yoksunlaşmış ve yoksullaşmıştı.
Zuma’nın istifası ile en azından psikolojik olarak Güney Afrika halkı nefes almaya başladı. Ulusal para birimi Rand dolar karşısında değer kazandı. Fakat bu bahar havasının da geçici olduğunu söyleyebiliriz Çünkü sorun güney Afrika’da Zuma sorunu değil iktidardaki ANC(Afrika Ulusal Kongre Partisi) sorunudur. ANC hala apartheid gölgesinde kalmış bir parti olarak hareket etmekte yaklaşık 24 yıldır iktidarda olduğunu unutmakta. Eğer siyahların yaşadığı Soweto bölgesinde biri “Eskiden özgürlüğümüz yoktu ama ekmeğimiz vardı” diyorsa ANC iktidarının bunu iyi düşünmesi gerekir.
Diğer bir istifa haberi Etiyopya’dan geldi. Etiyopya Başbakanı Hailemariam Desalagn görevinden istifa etti. Etiyopya basını beklenmedik bir istifa olduğunu söylese de aslında istifa edeceği biliniyordu. Aralık’ta parti yönetimine istifasını sunan Başbakanın istifası kabul edilmemiş, kendisinden biraz daha beklemesi istenmişti.
Etiyopya, önceki Başbakan Males Zenavi’nin ölümünden sonra kötü yönetilmeye başlandı. Bu durumun en bariz örneği ekonomi, dış ilişkiler ve iç politikada yaşandı. Ulusal para birimi Bırr dolar karşısında sürekli değer kaybetti. Karaborsada 1 dolar 34 Bırr’e denk geldi. İşsizliğe karşı radikal çözümler üretilmedi, özellikle kırsal kesimlerde işsizlik kronik seviyelere ulaştı.
Afrika’nın en fazla yatırım yapılan ve yardım alan ülkesi olmasına rağmen bu yardım ve yatırımlarının etkisini makro ve mikro ölçekte görmek mümkün değil. İşsizliğin artması ile birlikte halkın alım gücü de giderek azalıyor. Etiyopya’nın umudunu özellikle Çin’den gelecek yardımlara bağlamış olması ülke ekonomisinin daha da kötüleşmesini sağlamakta.
Türkiye’nin de Afrika’da gerek yatırımları gerekse yardımları var. Fakat bu yaptırım ve yardımların karşılığında Etiyopya hükümeti Türkiye’ye aynı orantıda cevap vermekten uzak. Maarif Vakfı’nın bile kurulması henüz Etiyopya hükümetinin kararsızlığı nedeniyle yeni kurulabildi. FETÖ terör örgütüne ait okulların devri konusunda söz vermelerine rağmen henüz bir ilerleme sağlanamadı.
Yeni Başbakanın kim olacağı belirli değil. Yalnız eski başbakan istifa gerekçesini “ulusal uzlaşmanın sağlanabilmesi için reformların yapılabilmesi” olarak açıkladı. Etiyopya’nın en kısa sürede siyasi gerginliklerini uzlaşma ile çözecek reformlara ihtiyacı var. Sorunlar ötelemekle çözülmüyor daha problemli bir hale dönüşebiliyor. Oramiya, Amhara, Somali eyaletleri için daha köklü siyasal çözümlere ihtiyaç olduğu biliniyor. Bu yüzden reformlar gerekli ve acilen eyleme geçmesi gerekiyor. Aslında hükümet son günlerde muhalefet liderlerini serbest bırakması bu reformların yapılmasında hükümetin kararlı olduğunu da göstermekte.
Güney Afrika ve Etiyopya’da siyasi krizler yaşanırken Zimbabwe’de eski başbakan ve muhalefet lideri Morgan Tsvangirai hayatını kaybetti. Tsvangirai’nin ölümü Zimbabwe toplumu ile birlikte hükümetinde de bir üzüntü oluşturdu. Zimbabwe devlet Başkanı Emerson Mnangagwa taziye mesajlarını iletti. Bu taziye mesajı Zimbabwe’nin toplumsal uzlaşması için önemliydi. Çünkü Afrika’da hükümet ile muhalefet arasında bir düşmanlık vardır, cenazede dahi birleşmezler. Tsvangirai’ye resmi cenaze töreni yapılacak olması bu uzlaşmanın güzel bir örneği.
Tsvangirai, Zimbabwe’nin ulusal tarihi açısından önemli bir siyasi liderdi. Eski devlet başkanı Robert Mugabe’ye karşı sesini yükseltebilen tek kişiydi. İktidarın yoğun baskısına rağmen mücadelesinden hiçbir zaman vazgeçmemiş bir liderdi.
Afrika’da siyasi krizler devam ederken yeni liderler ortaya çıkıyor. Bu liderlerden bizim beklediğimiz artık Afrika’yı çatışma ve kriz ortamından çıkararak Afrika’nın kalkınmasına, refah ve huzur içinde yaşamasına imkan tanımaları. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği gibi “Afrika’daki sorunlara Afrikalı çözümler üretilmelidir.” Çözümleri küresel güçlerden değil kendi iç dinamiklerinden beklemeleridir.