Etiyopya’da elektrik kesilmesinden sonra en fazla gördüğümüz şe festivallerin çok olması. Ülkenin birçok elektrik üreten barajı olmasına ve çevre ülkelere elektrik satmasına rağmen başkent Addis Ababa’da sürekli elektriğin kesilmesi hayatı çekilmez hale getiriyor. Elektrik kesintileri bizi için dayanılmaz olsa da, festivallerle bir nebze mutlu olduğumuzu söylemeliyim.
Etiyopya’da 80 civarında farklı etnik topluluk var. Her etnik topluluğun farklı bir kültürü, dili, yaşantısı hatta dini var. Afrika’nın en renkli görüntüleri bu kültür çeşitliliği. Afrika’yı zengin kılan da bu renklilik.
Afrika’da yaşamak zor olsa da bu etkinlikleri takip etmek, onların yaşadığı mutluluğu hissetmek de oldukça anlamlı. Bazen bu etkinlikler sıkıntıları, zorlukları size unutturuyor ve “iyi ki Afrika’da yaşıyorum” diyorsunuz”
Geçen hafta hemen hemen bütün Etiyopya’da kutlanan bir festivale tanıklık ettik. “Meskel Festivali” adı verilen bu etkinlik Ortodoks Hristiyanlığın dini öğelerini taşısa da bizim mayıs ayında kutladığımız Hıdırellez ya da martta kutlanılan nevruz günlerinden farklı değildi.
Etiyopyalılar kutlamalara öncelikle tarihi Meskel Meydanı’nda büyük bir ateş yakarak başladılar. Farklı kabilelere mensup Etiyopyalıların buluştuğu bir meydan haline geldi Meskel. İnsanlar ilahiler söylüyor, ateşin etrafında dönerek dans ediyorlardı. İnançlar ve renkler bir harmoni oluşturmuştu sanki.
Daha sonra Etiyopyalılar evlerine koştu, bu sefer evlerinin önlerinde ateşler yakarak kutlamalara devam ettiler.
Meskel Festivali eylülün son haftasında kutlanıyor. Yağmur mevsiminin sona erdiği yaz mevsiminin geldiğinin işareti bu dönem. Tabiat yeniden canlanmış, meyve ağaçları uzun süren yağmurlardan sonra ilk meyvelerini vermeye başlamıştır.
Tabiatla dini geleneklerin iç içe geçtiği bir festival Meskel. Etiyopyalı Ortodoks Hristiyanlar inançları gereği Hz. İsa’nın gerçek “haç”ının bulunduğu milattan 4. yüzyıldan beri kutluyorlar. Bu yıl bulunduğu iddia edilen bu haç için sembolik olarak ülkenin en yüksek dağlarından Chom’aa Dağı’nın tepesine 52 metre yüksekliğinde çelikten bir haç yapıldı. Bir kısım Etiyopyalılar yeryüzünün en büyük haçlarından biri olan bu haçın gölgesinde de Meskel bayramını kutladılar.
Meskel festivaline “Damara Bayramı” da deniliyor. İnsanlar gündüz kutlamalardan sonra evlerine çekiliyor. Geleneksel incura ekmeği ve tips adı verilen et yemeği aile üyeleri ile birlikte yenilerek kutlama devam ediyor. Bazı aileler birbirlerini ziyaret ediyor ve bayramlaşıyor.
Bu festivallerin en önemli özelliği birbirinden farklı etnik toplulukları bir araya getirmesi ve birlik ve beraberlik için bir fırsat oluşturması. Afrika’daki birçok ülkede etnik ve dini farklılıklar çok olduğu için toplulukları bir araya getirmek zordur. İşte o zaman hükümetlerin yardımına bu festivaller koşuyor ve insanlar festival ve bayramlarda bir araya geliyorlar. Bu festivallerde Hristiyan veya Müslüman olmanız önemli değildir çünkü. Önemli olan birlikte bir bayramı ve festivali kutlamanız.
Etiyopya’da yaşayan Müslümanların bu kutlamalar konusunda daha sağduyulu ve anlayışlı olduğunu söyleyebilirim. Müslümanlar, Hristiyan bayramlarına saygı gösteriyor ve bazı etkinliklerde bulunuyorlar. Fakat benzer bir saygıyı Hristiyanlar da göstermeli. Ramazan ve Kurban bayram namazlarında maalesef bu saygıyı Addis Ababa’da göremedim. Müslümanlar yılda iki kez bayram kutluyorlar Ramazan ve Kurban bayramı. Her iki bayram namazını da kiliselerden yükselen ilahiler eşliğinde kılmak zorunda kaldığımızı hatırladım. Kiliselerden gelen ilahiler zaten hiç susmuyor, susmasın da en azından yılda iki kez bayram namazı kılındığı esnada sussun.
Birlikte yaşamak, beraber yaşamak bir cesaret işidir. Ancak güçlü toplumlar bunu başarabilir. Güçlü olmak azınlık da olsa başkasına karşı saygıyı gerektirir. Müslümanlar Etiyopya’nın bir parçası, Etiyopya’nın bir bütünü olmaya da devam edecekler.
Etiyopya halklarının festivallerinden biri de İrrecha Bayramı. Bu bayram Oromiya halkı tarafından bir şükran günü olarak kutlanıyor. Geçen sene İrrecha gününde istenmeyen olaylar gerçekleşmişti, umarım bu sene barış ve huzur olur.
Aşura günü de bir festival gibi Etiyopyalılar tarafından kutlanıyor. Özellikle Tigrey eyaletindeki Hz. Necaşi türbesinin çevresindeki kutlamalar oldukça renkli. Bu kutlamaları sadece Müslümanlar değil, barış ve uzlaşma yanlısı Hristiyanlar da katılıyor.
Bir diğer festival de Fiche Chemballala festivali. Etiyopya’nın en eski festivali bu. Özellikle güney Etiyopya’da yerli kabileler tarafından kutlanıyor. Aynı zamanda Fiche günü yeni yıl olarak kabul ediliyor Sidama takvimine göre. Festival boyunca geleneksel şarkılar söyleniyor, danslar icra ediliyor. Her kabile farklı bir tarzda şarkısını söylüyor ve dansını ediyor.
Etiyopya gerçek bir festivaller ülkesi. Bir festival bitmeden diğeri başlıyor. Ocak ayında Ketera festivali. Ağustosta Aşenda festivali. Aşenda festivali aslında belki de dünyadaki tek kadın festivali. Çünkü festivalin merkezinde kadınlar var. Kadınlar bu festivale giydikleri rengarenk elbiselerle katılıyorlar.
Genna ve tarihi Aksum şehrinde de festivaller yapılıyor farklı zamanlarda. Ramazan ve Kurban Bayramları, mübarek geceler de bir etkinlik şeklinde kutlanıyor Etiyopya’da.
Etiyopya’da her festivalin bir anlamı ve güzelliği var. Festivallerin merkezinde hep insan, insanın Allah’la, tabiatla, diğer insanlarla kurduğu ilişki var. Her sene bu festivallerle tabiatla birlikte insan da yeniden canlanıyor. Kendini, kökenini, nereden gelip nereye gideceğini hatırlıyor. Bu festivaller çağlara meydan okuyor sanki. Modernizm, teknoloji onun karşısında anlamsızlaşıyor. İnsan yeniden insan olduğunu hatırlıyor, kendini yeniden keşfediyor.