Cezayir devrimi deyince benim zihnimde Ahmed bin Bella’dan önce Frantz Fanon canlanır. Çünkü Fanon, Cezayir devriminin aklı ve düşüncesidir. Oysaki Fanon Cezayirli değil, Fransız sömürgesi Martinik asıllıdır. Siyasetçiler, devlet adamları dünyayı değiştirmeye çalışır, Fanon gibi adamlar yeniden dünyayı düşünmemizi ve tanımlamamızı sağlarlar. Siyasetçiler aslında devrimci değil, varolan veya kurdukları sistemin devam etmesi için çabalayan muhafazakarlardır. Fanon gibi düşünürler ise bir devrimcidir, kurulu düzene karşı meydan okurlar.
Bu bir bakıma, Fanon’un sömürgeciliğe karşı en büyük direnişi Cezayir’de görmesinden kaynaklanmaktadır. Aslında burada Fanon’un bir yanılgısı var. Cezayir, Afrika’yı hatta siyah insanın dünyasını bütünüyle yansıtmamaktadır. Çünkü Afrika’nın sömürgecileri aynı değildir. Fransa, İngiltere, Portekiz ya da Hollanda’nın sömürgecilik politikalarında benzerlikten çok farklılıkları söz konusudur. Fransa’ya yönelik uygulanacak şiddet, siyah insanın birlik ve beraberliğini getirecek, Fakat İngiltere için benzer sonuçlar doğurmayacaktır. Bu yüzden sömürge ve sömürgecilik biçim değiştirerek var olmaya devam edecektir.
Fransa, bağımsızlığını tanımak zorunda kaldığı Cezayirle, sömürgecilik ilişkisini hiçbir zaman koparmamış, her zaman arka bahçesi olarak görmeyi sürdürmüştür. Fanon’un ömrü yetseydi bu gerçeği belki görecek ve Cezayir bağımsızlık savaşına duyduğu ümidi kaybedecekti. Çünkü onun Cezayir’inde artık Fransa’ya yer yoktur, Cezayir milli direnişi, emparyalizmin bütün unsurlarına karşı direnişin adıdır.
Fanon’un Afrikada anlaşılması, Cezayir bağımsızlık savaşçıları tarafından değil aksine kıtanın diğer ucundakiler sayesinde gerçekleşmiştir. Güney Afrika’daki Mandela ve ANC’nin apartheid rejime karşı direnişinde, Fanon’un kontrol edilebilir şiddet argümanını kullandığı fark edilecektir. Elbet, Mandela’nın Fas’ta kısa süreli Cezayirli direnişçilerle kalmasının payı da vardır. Fakat daha da önemlisi Fanon’un düşlediği bağımsızlıkla Cezayir’in uyuşmazlığıdır.
Fanon’un Cezayir bağımsızlık savaşının entelektüel temeli demek yerine, Güney Afrika’da ırkıçılığa karşı mücadelenin entelektüel unsuru demek daha doğrudur. Çünkü ırkçılığa karşı başlatılan şiddet sarmalı, 1990’lı yıllardan itibaren şiddeti hoş görmeyen entelektüel bir direnişe dönüşmüştür. Bu direniş sayesinde 1994’den sonra Güney Afrika’da beyazlar, yönetimi siyahlara vererek barış ve uzlaşmanın aktörlerinden biri olmuşlardır.
Cezayir’de ise durum tam tersidir. Fransa’ya karşı bağımsızlık savaşı kazanıldıktan sonra direnişin önderi olan Ahmet Bin Bella ve Albay Bumedyen birbirine düşmüş, bağımsızlıktan henüz üç yıl geçmeden Fanon’un devriminin yoldaşları birbirini yemeye başlamıştır. Bumedyen, Bin Bella’yı kansız bir darbeyle yerinden ederek 10 yıldan fazla sürecek askeri yönetimini başlatmıştır.
Bin Bella ve Bumedyan dönemlerinin değişmeyen tek ismi vardır; Buteflika. Buteflika, Cezayir Ulusal bağımsızlığının genç kuşaklarındandır. Bin Bella döneminde henüz 25 yaşındayken kabinede Gençlik ve Spor Bakanı olarak görev yapmıştır.
Bumedyan’ın yönetimi boyunca en hızlı yükselen ve Cezayir kamuoyunda saygı duyulan bir kişi olan Buteflika, Dışişleri bakanı görevi yaparak adını dünyaya duyurmuştur. Buteflika hayatı boyunca, yönetimde olan istihbarat, parti ve ordu üçlüsünün ittifak ettiği bir politikacı olmuştur. Şazeli ve Cedid yönetimlerinde bile Buteflika’nın etkisini görmek mümkündür.
Cezayir’de İslami Selamet Cephesi’nin ortaya koyduğu zafer, FLN devrimcilerinin orduyu yönetime çağırarak bir iç savaşın çıkmasına aracılık etmeleri, Fanon’a karşı vurulan en büyük darbedir. Uzun süren iç savaşı sona erdiren, kurtarıcı rolüyle Buteflika öne çıktı ve 20 yıldır Cezayir’i yönetmeye devam ediyor.
Buteflika, Fanon’un Cezayir’deki devrim hayalini öldürenlerin başında gelmektedir. Fanon’dan etkilenmesiyle sırtını Fransa yerine ABD’ye yaslayarak, iktidarını devam ettirmeye çalışmıştır. Oysaki Fanon’a göre sömürgeciler arasında bir fark yoktur ve bütün emperyalistler birbirinin aynısıdır.
Buteflika’ya karşı, birilerine göre gecikmiş “Arap Baharı” söylemini bu açıdan okumak lazım. Buteflika’yı destekleyenler Amerikanlaşma hayali kurarken, onun tekrar aday olmasına karşı çıkanlar yanlarında Fransa’yı görmek istiyorlar. ABD veya Fransa’ya yaslanmak özgürlükçü, sömürü karşıtı bir Arap baharından uzaklaşmak anlamına gelir.
Fakat Buteflika için işin sonu yaklaşıyor. Onu ne cephede okuduğu “Yeryüzü Lanetlileri” ne Ahmet Bin Bella ile kurdukları düzen, ne asık suratlı Bumedyanla çektirdiği fotoğraflar ne de iç savaşın sona ermesiyle halkın kendisine karşı oluşan teveccühü kurtaracaktır. Artık Cezayir bir yol ayrımına girecek, ya Fanon’un hayalini kurduğu bağımsızlık savaşı zaferle sonuçlanacak ya da yeni Buteflika’lar çıkacak. Yalnız bu yeni Buteflika artık geçmişin hatıralarından çok geleceğin dünyasına bağımlı olacak.