Evet

İnsanoğlu için, kendisine yeni bir şey sunulduğunda, onun mevcuda razı olup yeni ama meçhul olana hayır demesinin kendisini insan kılan doğasının bir gereği olduğunu düşünüyorum. Her değişim bir direnişi de beraberinde getirir. Bu böyledir. Çünkü insan, kazanımları üzerinden bir hayat sürer.

Yeni ama meçhul olana evet demek, başlangıç itibarıyla oldukça zordur. Bilinmezlikler ve belirsizlikler içerisinden çıkacak bir evet aslında maceracılıktır. Amerikalıların batılılarca keşfedilmesi sonrasında Avrupa’dan Amerika’ya başlayan göç dalgalarının sakinlerine bakacak olursak, ekseriyetle, tutunamayanları, maceracıları, serserileri görebiliriz. Yeni ama meçhul kıtaya evet diyemeyenler ise çoğunluktadır ve onların yeni kıtaya evet diyebilmeleri, yani ikna olmaları yüzyıllar almıştır.

16 Nisan tarihinde referanduma gideceğiz. Bir anayasa değişikliğini oylayacak ve eğer halk tarafından kabul görürse yeni bir sisteme geçeceğiz. Daha evvel olmadığı kadar ilginç bir kampanya sürecini yaşıyoruz. Hayırcı yelpaze oldukça geniş. Bu geniş yelpaze içerisinde PKK gibi, FETÖ gibi terör örgütlerinin yanı sıra, yurt içinde kurulu kimi siyasi partiler ve işi daha da ilginç kılacak ölçüde uluslararası aktörler mevcut. Tüm bunlardan bağımsız olarak gerçekten insan doğasının bir gereği olarak hareket edip değişikliğe hayır diyenler de bir hayli fazla. Biraz evvel zikrettiğim örgüt ve yapılanmaların da hedefinde işte bu hayırcı kitle var; onların çözülmesini istemiyorlar ve bu çözülmenin önüne geçebilmek için anlamsız da olsa inanılmaz bir dezenformasyon ve yalan sürecinin sponsorluğunu üstlenmiş durumdalar.

Referandum kampanya süreci başladığında evet ve hayırların sandığa yansıması muhtemel oy oranları üzerinden bir tahmin yürüttüğümüzde şu tablo ile karşılaştık hepimiz; hayırlar evetlerden yüksekti. Hayırın evetten yüksek olması, insanoğlunun hayır demeye daha yatkın olmasından kaynaklanan bir şeydi. Çünkü yeni ama meçhul bir değişiklik ile karşı karşıyaydık.  Bu yüzden kampanyanın başlangıcında hayır oy oranının hayırların bulunabileceği en yüksek seviyede olduğunu, evet oy oranın da evetlerin de bulunabileceği en düşük seviyede olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Nitekim hiç tahmin etmediğimiz kişilerin, daha evvel AK Parti ya da MHP çizgisini tercih etmiş olsalar bile, evet diyemiyor oluşu gerçeğiyle yüzleştik başlangıçta. Anayasa değişikliğinin içeriğinin bilinmiyor oluşundan, değişiklik metninin henüz anlatılamamış olmasından, hayır diyenlerin hayır deme gerekçelerinin muhkem hale gelmesini destekleyen negatif kampanyalardan, oluşturulan kamuoyu algısından mütevellit bu hayır bloğunun bir türlü kırılamadığına da tanık olduk epey bir süreden beri.

Kampanyalar ve propaganda süreçleri de bunun için vardır zaten. Taraflar kendilerini anlatırlar ve kendilerini destekleyecek kişi sayısını artırmaya odaklanırlar. Evet kampanyasını yürütenlere düşen de, hayırcıları ikna etmek ve onları evet safına katmaktır. Hatta biraz daha ötesini söylemiş olalım, hayırcıları evet safına katmakla birlikte onları da evet propagandasını yapar hale getirmektir.

Biz bu süreci de yaşadık bir süredir. Televizyon kampanyaları, yazılı basın üzerinde yürütülen çalışmalar, salon toplantıları, mitingler, hazırlanan görseller, broşürler, reklam çalışmaları, ev ve esnaf ziyaretleri sonucunda öyle görünüyor ki, anayasa değişikliği iyi anlatıldı ve Mart ayının son haftası itibarıyla özellikle de Avrupa’nın hayır lehine taraf olmasının da bir getirisi olarak evetler ile hayırlar başabaş noktasına geldi. Geldiğimiz nokta itibarıyla da, evetlerin hayırları geçtiğini gözlemleyebiliyoruz. Nitekim anket çalışması yapan firmaların da açıkladığı sonuçların bu minvalde olduğunu söyleyebiliriz.

Yani aslında her şey doğal mecraında ilerlemiş görünüyor.

Bütün bu hikâyeyi bu şekliyle okuyamayan kimi politik alan taliplileri, işin başında oluşan havaya göre pozisyonlandılar. Kimileri de, kapalı kapılar ardında, muhatap alındıkları yakın çevrelerine,  ‘ben dedim ama dinletemedim’, ‘şimdi zamanı mıydı’, ‘metin sorunlar içeriyor’, ‘orası şöyle değil böyle olsaydı’ gibilerinden pek de evet yanlısı gözükmeyen biraz tavır içerisine girdiler. Kimileri de büyük bir endişeye kapılarak 16 Nisan sonrasındaki olası kötü senaryoları dillendirmeye başladılar.

Oysaki süreç halen devam ediyor.

Başlangıçta hayırlar çoktu evetler de az değildi, gelinen nokta itibarıyla evetler çoğaldı hayırlar hiç de az değil. İşin sonunda kuvvetle muhtemeldir ki biz, evetler hayırlara nazaran ne kadar da çokmuş diyeceğiz. Çünkü kampanya başında hayır bulunabileceği en yüksek seviyedeyken, evet bulunabileceği en düşük seviyedeydi. Hayır aşağı yönlü olmaya, evet ise yukarı yönlü olmaya mecburdu. Ve başabaş noktası geçildi çok şükür. İşin doğası böyledir zira. İkna evete düşen bir yükümlülüktür her zaman.

Süreç devam ediyor demişken şunu da ifade etmiş olayım, 16 Nisan’da evet çıkması halinde bile süreç bitmiş olmayacak.