Etiyopya’da isyan sesleri ve müzik

90’lı yıllarda İslami geleneğin içinden gelenler bilir. Bizim marşlarımız vardı okul kantinlerinde söylediğimiz. Başörtü yasağının etkili olduğu yıllarda üniversite kampüslerinde düzenlediğimiz forumlarda marşlarımızı söylerdik. Afganistan, Cezayir, Filistin direnişlerini bulunduğumuz okullarda müzik eşliğinde haykırırdık. Henüz kendimize ait bir müzik kalıbımız olmasa da sol, sağ, İran ve Arap müziklerinin karışımı marşlarla seslendirirdik direnişimizi.

Solcu gençler bu sesli direnişimize karşı çıkar, bize hayat hakkı tanımak istemezlerdi.

Bugün, geçmişe baktığımda o yıllardaki hal ve davranışlarımı eleştirsem de hiçbir zaman yaşadıklarımdan pişmanlık duymadım. Çünkü o yıllar bize bir kimlik ve mücadele ruhu bıraktı. İslami gelenekten gelen bizler hiçbir zaman bir isyan içerisinde hareket etmedik, hep direnişi savunduk, direnişçilerin yanında olduk.

Geçen haftalarda Etiyopya’nın Bishoftu kasabasında Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen bir festivalde olaylar yaşandı. 50’den fazla kişi çıkan olaylarda hayatını kaybetti. Etkinlik, danslar eşliğinde Etiyopya müziği ile başlamıştı, fakat müzik birden durarak yerini şiddet içeren görüntülere bıraktı. Güvenlik güçleri gösterilere sert bir şekilde karşılık verdi. Binlerce kişi bir anda söyledikleri şarkıları bırakarak etrafa kaçışmaya başladı ve izdiham oldu.

Müzik belki hiç susmamalıydı, Oromolu insanlar baharın gelişini dans ve müzik eşliğinde karşılamalıydı. Fakat söyledikleri o güzel şarkılar susmuştu artık. Olaydan iki gün sonra şarkılar yerini sloganlara bırakmıştı. Binlerce Oromolu isyancı Addis Ababa’ya 20 km uzaklıktaki bir organize sanayi bölgesine saldırdı. Sanayi bölgesinde iki tane Türk fabrikası ile 60-70 Türk işçisi vardı. Oromiyalı isyancılar aralarında Türk fabrikaların da bulunduğu onlarca fabrikayı ateşe verdi, işçilere şiddet uyguladı, telefonlarını, paralarını aldı.

Oromiyalıların yaptıkları bana Gezi olaylarında yaşananları hatırlattı. Çünkü bu olaylar, Gezi’de olduğu gibi ne bir kapitalizm ne de siyasi yapıya karşı bir direnişti. Doğrudan doğruya halkın kendisine yapılmış vandalist bir şiddet gösterisiydi.

Müzik susmamalı, isyanın değil direnişin merkezinde olmalıydı oysaki. Eğer müzik kendini isyana teslim ederse toplumsal bir çatışma kültürünü de beraberinde getirir. Bu çatışma kültürü belki de toplumsal barışa değil siyasi gerginliğe dolayısıyla küresel sermaye gücünün kendi ürettiği kaos ortamına dönüşür.

Bizim coğrafyamızda özellikle sözlü kültür barış dilini oluşturmuştur. Afrika’da da müzik, hep bir direniş sesi oldu ve her zaman toplumsal uzlaşmaya hizmet etti. Doğu Afrika müziğinin ritminde bunları görebilirsiniz. Etiyopya, Eritre, Cibutileri buluşturan onların birbirlerinin benzeri olduğunu söyleyen müziğin kendisidir.

Müzik Etiyopya’da sustu. Artık Gonder da, Adema da, Harar de evlerden müzik sesleri gelmiyor. Son yılların en büyük kuraklığını yaşayan Afar şehri Samera’dan bile şarkı sesleri yükselmiyor. Her yıl Etiyopya yeni yılına (11 Eylül’de Etiyopya yeni yıla giriyor ve Etiyopya takvimine göre şu anda 2009 yılı) yerel şarkılarla girer, yağmur mevsiminin bitmesi, baharın başlaması dans eşliğinde kutlanırdı.

Etiyopya müziğinde Rihanna, Beyonce, Madonna gibi Batı kültürünü tüketime teşvik eden kimseler yoktur. Şarkıcılar Etiyopya’nın gündelik hayatında bir ikon değil, sadece hissettiklerini, yaşadıklarını gösteren sanatçılardır. Onların isimleri Abdu Kair, Madingo Afework’tur, gösterişli isimlerden ve toplum dışı hayatlardan uzaktırlar.

Etiyopya’da isyan sesleri müziği durdurdu. Halk dansları toplulukları ülke genelinde etkinliklerini sonlandırdığını duyurdu. Artık Afrika esintileri taşıyan yerel lokantalarda canlı müzikler yok. Konserler iptal edildi. Televizyonlarda sürekli söylenen solo şarkılar da çalmıyor. Filmlerde kullanılan geleneksel esintiler taşıyan hareketli müzikler bile artık bir matem müziği gibi geliyor.

Etiyopya’da politik şiddet müziği öldürmeye, yok etmeye çalışıyor. Amhara ve Oromiya’nın şehirlerinde caddelerden geçerken gördüğümüz sokak şarkıcıları bile seslerini kesmiş durumda.

Gösterileri, isyanı, hükümet şiddetini yenebilecek tek güç belki de müziğin ritmiydi. Artık Yihune Belay şarkı söylemekten çok politik konuşmalar yapıyor. Daha çok şiddetten ve ölümden söz ediyor. Belki bir sanatçı sorumluluğu olduğunu düşünüyor, fakat müziğin oluşturduğu harmoni yerine politik tartışmalara bırakıyor.

Diğer bir Etiyopyalı sanatçı Natty Man aynı kaygılar içinde hareket ediyor. Artık onun şarkılarında da geleneksel ve modern Etiyopya müziğinin bir uyumu yok. Şarkılar yerini şimdiden politik nutuklara terk etmiş durumda.

Aslında Etiyopya müziği her zaman ülkenin politik durumu ile iç içe oldu, ancak hiçbir zaman gerçek fonksiyonunu yitirmemiş, hep bir uzlaşma aracı olmuştu. Fakat şimdilerde politik gerginliklerin siyasi ve sosyal ayrışmanın aracı haline dönüşmeye başladı.

Etiyopya müziği veya diğer Afrika müzikleri belki de modernizmin dayattığı kültüre karşı en önemli direniş tezahürüydü. Bu özelliğini kaybetmesi, politik bir amaca dönüşmesi sadece müziği değil Batı karşısındaki özgün kimliği de öldürecek.

Sanılmasın ki bu yeni müzik dili protest Etiyopya müziğinden esintiler taşıyor. Çünkü Azmarı bir zamanlar Etiyopya halkının yöneticilerine karşı seslerini duyurmak için kullandığı bir müzik türüydü. Bizde özgün müzik olarak bilinen müzik türüne yakındır. Yıllarca Etiyopya halkının sosyo ekonomik politik duruşunu yansıtan bir direniş müziğiydi. Faşist İtalyanlara karşı Etiyopya halkı kendisini Azmari ile ifade etmişti.

Etiyopya imparatoru Haile Selassie Amhara Tigray halkının kendi şarkılarını söylemesini yasaklamıştı. Sadece Amhara müzik türünü devlet müziği olarak benimsemişti. Hani bir zamanlar Türkiye’de de radyolarda şarkılar, ilahiler yasaklanmış tek tipli batı müziğinin çalınmasına müsaade edilmişti. Etiyopya’da da imparatorun baskılarına rağmen müzik susmamış, direnişin başlamasında en başat rol oynayarak imparatorun devrilmesinde etkili olmuştu.

Şimdi Oromiya, Amhara halkı ölüyor. Fakat sadece onlar ölmüyor, müzikleri de ölüyor. Çünkü her isyan çığlığı müziğin de susmasını sağlıyor ve şiddet müziğin önüne geçerek onu kendi aracına dönüştürüyor.

Oysaki Etiyopya’nın farklı topluluklarını oluşturan Oromolular, Amharalar, Afarlar, Ogedanlılar, Mursiler farklı dilleri konuşsalar da aynı müziği söylediler ve dans ettiler. Şimdi ise müzik susuyor ve insanlar ölmeye devam ediyor.