Etiyopya, kahvenin anavatanı olarak biliniyor. Biz Yemen’den geliyor diye bilsek de kahvenin Yemen’e Etiyopya’dan geldiği kabul ediliyor. Etiyopya’da geleneksel bir kahve kültürü var ve kahve, bir seremoni eşliğinde servis ediliyor. Bizim Türk kahvesinden biraz daha sert olmasına rağmen tadına kolayca alıştırıyor kendini.
Etiyopya’ya geldiğimde Dünya Kahve Zirvesi henüz sona ermişti. Dünyanın farklı ülkelerinden 1000’in üzerinde kahve üreticisi ve tüketicisi bu zirveye katılmıştı. Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da her yeri kahve kokusu almıştı. Aslında her şehrin bir kokusu vardır. Sanırım “Yeni Çiçek” anlamına gelen bu şehrin kokusu da kahve.
Etiyopya kahve üretiminde dünyada ikinci. Bugün birçok Batılı meşhur markaların kahvesi Etiyopya’dan gidiyor. Etiyopya en büyük kahve ihraç eden ülkelerden biri olmasına rağmen, ihraç edilen kahvenin neredeyse iki katı bu ülkede tüketiliyor.
Dünyada ilk kahve zirvesi İngiltere’de 2001’de düzenlenmiş, 2005’te Brezilya, 2010’da da Guatemala’da yapılmış. Zirvede genellikle öne çıkan başlıklar kahve üretimini artırmaya ve geliştirmeye yönelik çalışmalar olmuş. Kahve üreten ülkelerin ekonomik ilişkilerini geliştirmeye yönelik fikir teatisinde bulunulmuş.
Kahve artık dünyada yalnız bir içecek olarak kabul edilmiyor, aynı zamanda Batı kültürünün de bir parçası kabul ediliyor. İngiliz, Fransız ve Almanlar kahve ticaretinde öne çıkan ülkeler.
Türkiye’de yüzyıllardır bir kahve kültürü olmasına rağmen bildiğimiz öne çıkan yegane marka, Kurukahveci Mehmet Efendi’den başkası değil. Türkiye’de bu firmanın bir kahve zinciri ya da kafesi var mı bilmiyorum, ama Batı orjinli çok sayıda kahve zinciri görebiliyoruz.
Afrika’da diğer bir kahve üreticisi ülke Fildişi Sahili. Dünyadaki kahve üretiminin yüzde 70’i Afrika’da yapılıyor desek yanlış olmaz. Sadece Etiyopya’da 2014-15 sezonun da 4.2 milyar kental kahve üretilmiş. Bu rakam neredeyse Guatemala’nın 3 yılda ürettiği kahvenin 5 katı.
Kahvenin Afrika ekonomisinde önemli bir yeri var. Etiyopya, Sudan, Cibuti, Eritre, Güney Sudan ve Somali gibi ülkelerde tüketiliyor. İnsanlar güne kahve içerek başlıyor. Kahve insanlar arasındaki sosyalleşmeyi dayanışmayı artıran unsurlardan biri.
Kahve modernliği
Son zamanlarda Afrika’da geleneksel kahvenin yerini Batı kültürünün ürettiği kahveler almaya başladı. Özellikle Batı Afrika ülkelerinde Avrupai tarzda hazır kahveler içiliyor. Marketlerde yerli kahve ürünlerini bulmak neredeyse mümkün değil. Özellikle genç kuşak Batı kültürünün etkisi altında. Etiyopya’daki kahve içilen dükkanlara genellikle orta yaşın üzerindeki insanlar geliyor. Genç kuşak için expresso, cappuccino daha cazip içecekler.
Oysaki bunun arkasında Batı tarafından empoze edilen bir modernlik anlayışı var. Batı, başta Etiyopyalılara “Sizin kahvenizin veya kahve kültürünüzün modern dünyada bir karşılığı yok. Eğer siz gelişmek, kalkınmak, ekonomi ve teknolojide ileri gitmek istiyorsanız kültürünüzü, geleneğinizi unutacaksınız” diyor. Etiyopyalı gençler arasında öykünme ilk olarak kahve kültüründe başlıyor.
Artık bu gençler babaları, dedeleri gibi kahve içmiyor, bir araya gelmiyor ve zengin bir tören geleneğinde yapılan kahve ikramından kendilerini mahrum bırakıyorlar.
Osmanlı Devleti’nde kahvenin diplomaside, ülkeler arasındaki ilişkilerde ve sosyal hayatta önemli bir yeri vardı. İlk kahve içilen yer İstanbul’da 1520’li yılların ortalarında açılmıştı. Yine kahve, Osmanlı kanalı ile Avusturya, Fransa ve İtalya’ya taşınmıştı. Fakat bu ülkelerden daha önce, yine Osmanlı tarafından Etiyopya’nın Harar şehrine de bir kahve dükkanı açılmıştı. 16. yüzyılın ortalarında Osmanlılar tarafından açılan kahve sayısı 10’u geçmişti. Osmanlı Devleti, Yemen (o zamanki adıyla Habeş) ve Etiyopya’yla ilişkilerini kahve üzerinden sürdürmüştü. 16-17. yüzyıllarda kahve ticareti Osmanlı Devleti’nin etkisi altındaydı. Fakat Osmanlı Devleti yüzyıllardır Etiyopya geleneğinde olan kahve kültürünü yok etmeye, onu başkalaştırmaya, kültür empoze etmeye çalışmamıştı.
Belki şimdi kahve diplomasisinin yeniden başlaması gerekiyor. Osmanlı’nın izinden giderek kahve kültürünün canlı tutulmasına, Etiyopyalıların kültürel imgelerinin kaybedilmemesine çalışılması gerekiyor. Bu öncelikle bir duyarlılık ve algı meselesi. Bu algı ve duyarlılığa sahip olmak, yalnız bizlerden değil Afrika’nın kendine has kültürünün yaşaması gerektiğine inanlardan geçiyor.
Kahve zirvesinde bir rock konseri düzenlemek, bu kültürün de yok olmasına katkıda bulunmaktır. Eğer Etiyopya’daki Kaldi kahve firması geleneksel kahve kültüründen vazgeçmek istemiyorsa, Starbucks benzeri kafeler açmak yerine geleneksel kahve dükkanları açmalı.
Türkiye’nin son yıllarda başarıyla uyguladığı fakat eksikleri olan bir Afrika politikası var. Özellikle Somali politikasında başarılı bir sınav verildi. Adeta kendine has bir özelliği olan “Somali politikası” oluşturuldu. Bu politikanın deneyimlerini ve farklı açılımlarını diğer Afrika ülkelerine de taşımak gerekiyor. Etiyopya Türkiye’nin yeni Afrika politikasında öncelikli ülkelerinden biri olarak görülüyor. Eğer Etiyopya’da otantik bir diplomasi biçimi oluşturabilirse, bu açılım birçok ülkeye örnek olabileceği gibi, Etiyopya ve Türkiye halklarının da menfaatine olacaktır.
Demek istediğim şudur ki, Türkiye’de politikacıların, akademisyenlerin, saha uzmanlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve işadamlarının bir kahve molası vermesi gerekiyor. Addis Ababa’nın geleneksel bir kahvesinde verecekleri molada, acı kahveyi içerek Türkiye Etiyopya ilişkilerinin tarihi seyrini düşünmeliler. Çünkü bu kahvenin sonunda Türkiye -Afrika ilişkilerinin daha da geliştirilmesinin tadına varacaklar; bizden söylemesi…