Etiyopya-Türkiye ilişkilerinde yeni dönem

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin bir günlük Etiyopya ziyareti, Türkiye ile Etiyopya arasında sadece siyasal düzeyde değil, ekonomik, ticaret ve yatırım alanlarında da yeni bir dönemin başladığının göstergesi. Ziyaret sonrasında Etiyopya basınında adeta Türkiye rüzgarı esiyordu denebilir. Neredeyse tüm gazetelerin manşetlerinde Türkiye ile yapılan anlaşmalara övgüler diziliyordu.

Etiyopya ile Türkler arasındaki ilişki 400 yıllık bir geçmişe uzanıyor. Türk insanı her zaman hicretin ilk yapıldığı yer ve Bilal Habeşi’nin memleketi olmasından dolayı Etiyopya’ya ilgisini canlı tutmuştur. Harar şehri, Osmanlı Devleti tarafından dördüncü kutsal şehir olarak kabul edilmiş, burada eğitim ve imar işlerini geliştirmek için hazineden para gönderilmiştir. Sultan II. Abdülhamit Habeş kralı II. Menalik’le temas kurmuş, iki hükümdar arasında karşılıklı anlaşmalar yapılmıştı. İlk Osmanlı konsolosluk binası da 1912’de Harar şehrinde açılmıştı.

Türkiye Cumhuriyeti de Sahra-Altı Afrika ülkelerinde ilk büyükelçiliğini 1926’da başkent Addis Ababa’da açmıştı. Fakat sosyalist Deng yönetimi tarafından Türk büyükelçiliği 1984’te kapatılmış, ancak 2006’da tekrar açılabilmişti.

Genelde Etiyopyalıların sömürgecilik geçmişi olmadığı için beyazlara farklı bir gözle bakarlar. Bu yüzden Etiyopya Afrika’nın yabancılar açısından en güvenilir şehri olarak kabul edilir. Fakat Etiyopyalılar çok da gururlu insanlardır, bu gururlarından dolayı onlarla iş yapmak bazen zorlaşır.

Etiyopya ilişkileri Türkiye açısından düşünüldüğünde 100 milyona yakın nüfusu ile büyük bir pazar olduğu, yatırım imkanları bakımından iş yapılabilir ortaklıkların geliştirileceği bir ülke olarak görülür.

Özellikle AK Parti’nin Afrika’ya açılım politikalarından sonra Türkiye’nin ilişkilerinin son 10 yılda en fazla geliştirdiği ülkelerden biri oldu Etiyopya. Türkiye Etiyopya’da bir tren yolu inşa ediyor, tekstil alanında önemli başarılara imza atıyor. Markette satılan ürünlerin neredeyse yarısına yakını Türk ürünlerinden seçiliyor.

2002’de iki ülke arasındaki ticari hacim 27 milyar dolarken bugün 450 milyar dolara ulaşmış durumda. TİKA başta Necaşi külliyesi olmak üzere, Harar’da Etiyopya’daki ilk Türk konsolosluğunun projesiyle birlikte önemli projelere imza attı. Eğitimden sağlık sektörüne, ulaşımdan medyaya her alanda TİKA projelerini görmek mümkün.

Anadolu Ajansı da Afrika yapılanmasının merkezi olarak Etiyopya’yı seçti. Etiyopya’nın habercilik alanında dünyaya açılmasında adeta başat rol oynuyor. TRT ile de Etiyopya devlet kanalı ESB arasında karşılıklı işbirliği yapılmasına yönelik anlaşmalar var.

Türkiye Etiyopya’da Somali’den farklı bir politika izliyor. Somali’de daha çok kalkınma ve insani yardımlar yapılırken Etiyopya’ya “kazan kazan” politikası uygulanarak Etiyopya siyaseti ve ekonomisinde önemli bir rol oynamak istiyor.

Fakat Türkiye açısından bu madalyonun görünen bir yüzü, görünmeyen bir yüzü daha var. Türkiye’nin bu istekli adımları karşısında Etiyopya ne tür adımlar atıyor?

Etiyopya’da yaklaşık 1000’e yakın küçük ölçekli işadamı var. Bu işadamlarının sorunları bugüne kadar Etiyopya hükümeti tarafından görmezden gelindi. Ekonomi bakanlığında bir Türk masasının kurulmasının düşünülmesi bir bakıma sorunların çözülebileceği anlamına gelse de, Etiyopya’da işleyen hantal bir bürokratik yapı var. Fakat yine de sorunlarla karşılaşan işadamlarımızın bakanlıkta bir muhatap bulması açısından önemli.

Etiyopya Türkiye ile ilişkilerini şimdilik ekonomi üzerinden yürütmeye çalışıyor. Yatırımlar yaparsanız, istihdamda bulunursanız, vergi vermeye başlarsanız, Afar gibi kuraklığın olduğu bölgelere insani yardımlar gönderirseniz, siz dost bir ülkesiniz ve sizinle işbirliği artırılabilir.

Bugün ne yazık ki Türkiye’nin bu politikalarına rağmen ne Somali ne de Etiyopya’dan yeterince destek göremediğini de söylemek mümkün. Her iki ülke de Türkiye’ye hala vize uyguluyor. Başta İngiltere ve Fransa bu ülkelerden çok kolay vize alabilirken, siz bir Türk vatandaşı olarak vize alamıyorsunuz. Etiyopya’da 5-10 yıldır yaşayan Türkler var. Hatta bu Türklerin bir kısmı burayı ikinci vatanı olarak kabul etmişler, Etiyopyalı bayanlarla evlenmiş, yeni bir hayat kurmuşlar. Fakat Etiyopya’yla sosyal olarak kaynaşmalarına, sürekli bir işleri olmasına rağmen çok zor şartlarda, ancak bir senelik vize alabiliyorlar.

Öte yandan Etiyopya’da faaliyet gösteren FETÖ terör örgütüne ait altı okul bulunuyor. Bu okullar Türkiye’nin uyarılarına rağmen hala faaliyetlerine devam ediyor. Hükümet bu okullarda incelemenin sürdüğünü söylese de somut bir adım atıldığını görmek mümkün değil.

Etiyopya’nın Türkiye açısından önemi büyük. Fakat Türkiye’nin de Etiyopya açısından önemli bir ülke olduğu kavranmalı. Diplomatik ilişkiler karşılıklı menfaat üzerine kuruludur. Eğer siz her zaman için veren elseniz, bir gün almasını da bilen el olmak zorundasınız. Bu açıdan bakıldığında Etiyopya Türkiye’ye ne veriyor, bunu yeterince anlamış değilim.

Fakat şunu da düşünmek gerekir; 15 Temmuz sonrası Türkiye Afrika’da yeni bir politika başlattı. Bu politika değişikliğinin meyvelerini kısa sürede almak zor görünüyor. Bu bağlamda Türkiye bu kalkınma yardımlarını sürdürürken, ticari partnerliği de en üst seviyelere çıkarmalı.

Daha önceleri liderler üzerine kurulu diplomatik ilişkiler vardı. Şimdi ise çoğunluk ve halka yönelik bir politika var. Artık Afrika’da her şey değiştiği gibi politikalar, siyasi liderler de değişiyor. Bu bağlamda belki de önemli olan, Türkiye’nin sabit bir Afrika politikası yerine, her ülkenin gerçeğine göre bir politika yürütmesi.

Etiyopya özellikle Doğu Afrika’nın özeti olan bir ülke. Afrika’da güçlü olmanın yolu öncelikle Addis Ababa’da var olmaktan geçer. Ekonomi Bakanlığımızın düzenlemiş olduğu İş ve Yatırım Forumu sadece Etiyopya açısından bir başlangıç olarak görülmeli.

Diğer Afrika ülkelerinde ne tür çalışmalar yapılacak bunu da ileriki günlerde göreceğiz. Fakat öncelikle dış politikada söz sahibi olanların yapıcı bir dil kullanarak her ülkenin yapısına göre yol haritaları belirlemeleri gerekir.