Enis Berberoğlu, MİT Tırlarının görüntülerini, şimdi Almanya Cumhurbaşkanı’nın kucağında oturan Can Dündar’a teslim edip, onun yönettiği gazetede yayınlanmasını sağlayan eski gazeteci ve CHP milletvekilidir.
Devlet sırlarını ifşa etmek, hadi daha açık söyleyelim, casusluk yapmak suçundan kesinleşen beş yıl on aylık mahkumiyetinin, milletvekilliği nedeniyle durdurulması üzerine, on altı aylık kısmını yattığı Maltepe Cezaevinden, “Bir gazete haberi yüzünden 16 ay hapis yattım. 16 ay boyunca bir tek mahkum ile karşılaşmadan tecrit hayatı yaşadım” yollu ağlamalar içinde çıktı.
Yanlış hatırlamıyorsam Murat Belge olmalı. Halikarnas Balıkçısı adıyla tanınan Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın, İstiklal Mahkemesi’nde yargılanarak, hapse mahkum edilmesini, daha önce babasını öldürmek suçundan giydiği on beş yıllık mahkumiyeti tamamlamadan kurtulmasının bedeli olarak yorumlamıştı.
Enis Berberoğlu’nun mahkumiyeti de bizce bu türden bir mahkumiyet. Zira o yabancı istihbarat örgütlerine hizmet sunma, buna bağlı olarak Can Dündar’a postacılık yapma suçlarından evvel, gazeteci kimliğiyle etkili ve yetkili olduğu zamanlarda, sırtını devlet içindeki muhtelif çetelere yaslayıp, kararttığı hayatlar, tertemiz insanlara attığı iftiralar nedeniyle millet vicdanında mahkum olmuştu.
Şimdi, yakın geçmişin bu gazeteci-yargıcı, “Bir CHP milletvekili olarak Maltepe Cezaevine girdim, yine bir milletvekili olarak dışarı çıkıyorum. Yaşadığımız 16 aylık süreç, Türkiye’nin karar vermesini gerektirecek bir süreç. Beni mazur görün, birkaç gün aileme, partime bir danışayım, bundan sonraki hareket tarzımı bir anlayayım. İlginize çok teşekkür ederim, eski meslektaşlarım. (…) 16 aydır tecritte yaşıyorum. Dolayısıyla az konuştum, siz de alışın” şeklindeki muhtelif imalarla yüklü sözleriyle, asıl cürümlerini unutturmaya çalışıyorsa da, onlar yazıldıkları tarihte ve yerde kendisi adına kapkara bir leke olarak duruyor.
Örneğin, “Hasan Celal Güzel’i kim yargılayacak?” başlıklı yazısı. 6 Ağustos 1997’nin Hürriyet’inde yayınlanmıştı.
O yazıyı aynen alıntılıyorum ki, ele aldığımız konu Hanya’sı ve Konya’sıyla açık – seçik anlaşılsın:
“HASAN Celal Güzel, Batı Çalışma Grubu’nun devlet sırrı niteliğindeki gizli belgelerini açıkladığı gerekçesiyle DGM’nin isteği üzerine Terörle Mücadele ekipleri tarafından gözaltına alındı.
Hasan Celal Güzel sıradan vatandaş değil. Kurduğu Yeniden Doğuş Partisi’nin lideri, eski bakan ve bürokrat. Son yıllarda politik çizgisinden çok, her birini tuğla kalınlığında yayınlama başarısını gösterdiği ‘‘Yeni Türkiye’’ dergileriyle tanınıyordu.
Kesintisiz eğitim kavgasında Refah’a çok yakın tavır izledi, Sultanahmet İmam Hatip Mitinginde en heyecanlı hatipler arasındaydı.
Hasan Celal Güzel, bize göre cumhuriyet düşmanları ile ittifak kurdu.
Bu yüzden yargılanacak.
Demokrasilerde hukuk sistemi halk adına çalışır, yargıçlar, savcılar vatandaş adına güç kullanır.
Demek ki, Hasan Celal Güzel aslında sizin, benim vicdanımda yargılanacak… Ve madem ki Büyük Jüri’yiz, Hasan Celal Güzel’in sicilini anımsamakta yarar var.
***
1945 Gaziantep doğumlu Hasan Celal Güzel, Mülkiye mezunu…
1977 yılında kurulan ikinci MC hükümeti sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in danışmanıydı. Korkut Özal’ın İçişleri Bakanlığı sırasında müsteşar yardımcılığı yaptı.
1980 yılında 12 Eylül askeri darbesinden önce yayınlanan gizli bir genelgeyle Devlet Güvenlik Koordinatörü olarak atandı.
TBMM Susurluk Komisyonu’na verdiği ifadeye göre, Emekli Korgeneral Rüştü Naipoğlu, Emekli Hava Korgeneral Refik Işıtman ve Emekli Albay Kadir Bilgen’den oluşan güvenlik koordinasyon ekibini kurdu.
Bu özel büro, o tarihte MİT, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet İstihbarat Başkanlığı’ndan gelen verileri gözden geçirip Başbakan Süleyman Demirel’e bilgi ve önlem sunmakla görevliydi.
Başbakanlık Müsteşarlığı’na vekalet eden Güzel, 12 Eylül’den sonra bu görevden alındı. Merhum Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde bu kez asaleten aynı göreve atandı.
Devletin en üst düzey memuru olarak 3 yıla yakın süre çalışan Hasan Celal Güzel, 1986 yılı ara seçiminde Gaziantep ANAP milletvekili olarak parlamentoya girdi.
1987 seçiminden sonra kurulan kabinede Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı oldu. Cumhuriyet kuşaklarının eğitiminden sorumlu tutuldu.
Turgut Özal’ın 1989’da Çankaya Köşkü’ne çıkmasıyla boşalan ANAP liderliği için Yıldırım Akbulut’la mücadele etti. Eğer kongreyi kazansaydı belki bugün Başbakanlık koltuğunda oturuyor olacaktı.
Kısacası makul olmayan bir şeyler var…
Devlet Güvenlik Koordinatörü, Başbakanlık Müsteşarı, Milli Eğitim Bakanı… Ömrü gizli belgeleri görmek ve işlem yapmakla geçen Hasan Celal Güzel’i kim, nasıl yargılayacak?
Eğer yargılanacaksa, Güzel’in o görevlerde ne işi vardı?
Kısacası Hasan Celal Güzel yargılanmasını gerektiren suçu ne zaman işledi, anlayan, bilen var mı?
***
Bugün Hande Mumcu ile Barış Selçuk’un trafik canavarına teslim oldukları günün yıldönümü…
Aslında çoğumuzun hatırlamak istemediği gibi Hande Mumcu, Hasan Celal Güzel’in Turgut Özal-George Bush görüşmesinin gizli tutanaklarını basına sızdırdığı iddiasıyla açılan davanın önde gelen aktörleri arasındaydı.
Dışişleri Bakanlığı’ndan atıldı, kadınlık haysiyeti ayaklar altına alındı. Yıllarca süren bir kabus yaşadı.
Hasan Celal Güzel’i yargılayacak birileri bulundu.
Hande’ye kıyanlar serbest geziyor.”
Mahkemenin kararını beklemeksizin kendisinin peşinen vatana ihanet saydığı ve merhum Hasan Celal Güzel’i de vatana ihanetten derhal mahkum ettiği bir durumun benzerine muhatap olan Enis Berberoğlu, iftira suçlarından henüz yargılanmadı.
O halde onun mağduriyet ağlamalarıyla sahne almasının hiçbir değeri yoktur.
Zira casusluk suçuyla kesinleşen mahkumiyetinden, CHP milletvekilliği sayesinde “şimdilik yırtmış” olsa da, o asıl gazeteci-yargıç sıfatıyla işlediği suçların mahkumudur.