“Rahman.
Kur’an’ı öğretti.
İnsanı yarattı.
Ona açıklamayı öğretti.
Güneş ve ay bir hesaba göredir.
Bitkiler ve ağaçlar secde ederler.
Göğü Allah yükseltti ve mizanı/dengeyi O koydu.
Sakın mizanı/dengeyi bozmayın.
Ölçüyü adaletle tutun ve eksik tartmayın”
Rahman suresinin ilk ayetleri bunlar. Hani bilirsiniz, herkesin az çok tekrarladığı ‘febieyyi alai rabbikûma tukezziban / O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz” ayetinin çokça geçtiği surenin ilk ayetleri.
Ayetlerde geçen mizan / denge hususu epey dikkatimi çekti doğrusu.
Evvela Rahman kuşatıcılığıyla başlıyor ayetler. Her şeyi kapsayacak ve hiçbir boşluk bırakmayacak şekilde. Yarattıklarının hepsinin rızkını teminat altına almışlığın, onlara her türlü nimeti bahşetmişliğin bir göstergesi olarak. İyisiyle kötüsüyle herkese merhamet edeceğini vaat ederek.
Sonrasında Kur’an’dan bahsediyor bize. Kur’an’a çekiyor, davet ediyor.
Ve insandan söz açılıyor birden.
Kur’an’ı Kerim’in müthiş bir dinamikliği söz konusudur, içine dâhil olduğunuzda fark edebileceğiniz. Tıpkı yukarıdaki gibi bir süreç yaşarsınız. Bir bütünün hangi parçalardan müteşekkil olduğunu ve herhangi bir parçanın başka hangi parçalardan müteşekkil bir bütüne tekabül ettiğini görür ve hangi detayda olursanız olun bütünü daima yakalayabileceğinizi ve ne kadar geniş bakarsanız bakın hiçbir detayı kaçırmıyor olduğunuzu fark edersiniz. Bir bakmışsınız Rahman gibi bir kavramın boşluk bırakmamacasına kuşatıcılığına yakalanmışsınız, bir bakmışsınız insana gelmişsiniz. Daralan genişleyen, büyüyen küçülen ifadeler arasında müthiş bir seyir bekler sizi.
Sonrasında muhatabını güneşe ve aya çıkaran Kur’an söylemeyi murat ettiğini işte bu arada bir yerde söylüyor sanki. Konu bir de bakmışsınız mizana, dengeye gelmiş. Bu kavramın da kendi içerisinde geniş ve dar anlamlarıyla karşılaşıyorsunuz sonra. Önce yeryüzüyle, gökyüzüyle dünyanın dengesinden bahsediyor, akabinde bu dengeyi bozmamayı emrediyor. Bitiyor mu, hayır. Birden bire en detaydaki bir duruma indiriyor sizi. Gündelik hayatın meşgalelerinden sayılabilecek belki de sıradanlaştırdığımız alışverişteki ölçü tartıya geliyor konu. Bana kalırsa, Cenab-ı Allah hem büyük fotoğraftaki mizanı hem de küçük diyebileceğimiz o fotoğraftaki ölçüyü birbirinden hiç ayırmaksızın öğütte bulunuyor bize; ‘sakın mizanı/dengeyi bozmayın’.
Rahmetli Aliya’nın ‘Doğu Batı Arasında İslam’ derken kastettiği şeyin ne olduğunu da anlıyoruz böylece İslam’ın kapitalizmin ve sosyalizmin önerdiği ekonomik modelin tamamen dışında bir iktisadi yaşam önermesinin de karşılığını kavramış oluyoruz. İsraf etmekle cimrilik etmek arasında bir üçüncü yolun insanı ayakta tutan şey olduğu da gün gibi aşikâr hale gelmiş oluyor böylece. İnsanın yaratıcısıyla, insanın eşyayla, insanın bir diğer insanla, insanın parçası olduğu toplumun tüm katmanlarıyla kurduğu ilişkide de aşırıya gidenlerden olmaması gerektiği gerçeğini de kavrayabiliyoruz buradan yola çıkarak.
Bu ayetlere muhatap olan bir Müslümanın yaptığı herhangi bir iş ile ilgili olarak kendisine çeki düzen vermesi gerekir normal koşullarda. Bir yerin adaletinden sorumluysa, bir firmanın işleyişini yürütmekteyse, bir okulu idare etmekteyse, bir şehri planlamaktaysa, bir orduyu yönetmekteyse, bir simit tezgâhının sahibiyse, tarımla ya da hayvancılıkla uğraşıyorsa, şehirde ya da köydeyse, her nerede vazife yapıyorsa yapsın, vazife yaptığı yerin hiyerarşik yapısından bağımsız olarak dengeyi koruyor olması ve ölçüyü tartıyı bozmuyor olması gerekir.
Oysa bugünün dünyasına baktığımızda zamanın ruhunun şekillenişinin tamamen yeryüzüyle, gökyüzüyle, bitkisiyle, hayvanıyla, insanıyla dünyanın fıtratının bozulması yönünde olduğunu görüyoruz hepimiz.
Bir de bunun üstüne, ölçüde ve tartıda hileye kaçıldığının da tanıklarıyız her birimiz.
Ne yazık ki Müslümanların da zamanın ruhuna vakit kaybetmeksizin uyarak denge bozucu tüm faaliyetler içerisinde gönüllü bir biçimde yer aldığının tanığı oluyoruz artık. Oysa biz Müslümanların dünyaya mizan/denge anlamında önereceği çokça şey olduğu kanaatindeyim ben. Ama bunun için Müslümanların kendilerinde var olan ‘denge’ sorununu çözmeleri icap ediyor.