Çay, kahve ve kakao

Çay, Afrika’nın anavatanı olmasa da Kenya gibi ülkelerde oldukça yaygın bir şekilde tüketilir. Sudan, Etiyopya, Moritanya, Mısır, Mali’de çay içmenin özel bir keyfi vardır. Kuzey Afrika ülkelerinde içilen çay genellikle nane aromalıdır. İçerisine bolca şeker katarak tatlandırılır.  Çaydan çok şekerin tadını hissedersiniz.

Çay, Afrika’ya sömürgecilerin getirdiği bir içecektir. Bir bağlamda çayın sömürgecilikle de bir ilişkisi vardır. Kenya ve Güney Afrika’da İngilizlerin çay kültürünün etkisi yerlilere de sirayet etmiştir. Çaylar genellikle sütle birlikte verilir. Güney Afrika’da kaynatılmış sütün içerisine çay tomurcukları atılır.

Güney Afrika’da akşama yakın “beş çayı” diyebileceğimiz beyazlardan kalma bir çay kültürü vardır. Çaydanlık ve fincanlar genellikle beyaz renkli olup bazen de mavi renkli olur. Bir tepside fincanda çayla birlikte hafif bir kurabiye de ikram edilir. Aslında 20. yüzyılın başlarına kadar yerlilerin siyah çay içmeleri yasaklanmıştı. Yerliler beyazlar gibi bir çay içemezlerdi, beyazların çay ritüellerini uygulayamazlardı. Hatta 19. yüzyılın sonlarında Pearl şehrinde beyazlar gibi çay partisi düzenleyen bir yerli kırbaçla cezalandırılmış, bir süre sonra da hayatını kaybetmişti.

Yerliler beyazların içtiği siyah çaya karşı sadece Güney Afrika topraklarında yetişen Roibos bitkisinden yapılan çayı kullanmışlardır. Roibos çayı bir nevi yerliler için özgürlük çayıdır. Bu çayı içerken İngiliz ve Hollandalılar gibi ne süt ne de şeker kullanmışlardır. Roibos çayı demlenmez, sıcak su içerisine bırakılır ve balla karıştırılarak içilir.

İngilizler 19. yüzyılda Güney Afrika’da köleliği kaldırdıklarında yerliler Roibos çayı içerek kutlama yapmış, Roibos’u özgürlükleri ile örtüştürmüşler. Çünkü Roibos bitkisi yabani bir bitkidir, müdahaleyi kabul etmez, sarp kayalıkların arasında yetişir, ona ulaşmak zordur. Koi koi yerlilerinin iki binyıldır bu çayı bildikleri ve kullandıkları düşünülür. Bugün Roibos çayı Zuluların yaşadığı KıwaZulu Natal bölgesinde daha çok üretilen bir bitki haline gelmiştir. Fakat yüzyıl kadar önce Batı Cape eyaletinin bitkisi olarak bilinmekteydi.

Zimbabwe de ise genellikle bitki çayları tüketilmez, İngilizlerin etkisi ile siyah çay içilir. Siyah çay şekerlendirilerek ikram edilir. Zimbabwe ve Uganda da sabah çayı yaygındır. Kahvaltıda kahveden çok çay tüketilir.

Kenya, Malavi ve Moringa’da “Nebadeye” olarak bilinen bir bitki çayı vardır. Malavi’de çayın insan ömrünü uzattığı düşünülür. Bu çay faklı bir isimde Etiyopya’nın çöl bölgesi Afar’da da bilinir ve çay içildikten sonra uzun bir süre insanı tok tutar. Açlığa karşı en büyük çözüm olduğu düşünülür ve “asla öldürmeyen” çay olarak bilinir. “Tanrıdan Nabedeye istersen ölmezsin” şeklinde bir de Malavi sözü vardır. Moringa çayı sıtma ve astım tedavisinde de kullanılır. Diyabet hastalarına günde bir fincan bu çayı içmeleri tavsiye edilir.

Kahve deyince Etiyopya akla gelir genellikle. Etiyopya kahvesi diğer kahvelerden aroma olarak farklıdır. Aramo sözcüğünün de kahvenin anavatanı kabul edilen “Oramiya” bölgesinden geldiği düşünülür. Biz de “Kahve Yemen’den gelir” sözünün menşei aslında Habeş yani Etiyopya’ya aittir. Yemenli tüccarlar Baharat Yolunu kullanarak Harar ve Habeşistan kahvesini başta Osmanlı devleti olmak üzere İran ve Hindistan’a da götürmüşlerdir.

Kahveyi, Kaldi adında Oramiyalı bir çobanın bulduğuna inanılır. Bir gün bu çoban üç keçisini otlatırken siyah çekirdekli bir bitki yediklerini, bitkiyi yedikten sonra sakin hallerinin devam etmediğini canlandıklarını fark eder. Muhtemelen “arabika” denilen bu bitki, çoban tarafından eve getirilir ve yumuşaması için sıcak suya atılır. Suyun rengini değiştiren kahve çekirdeğini çoban içer ve böylelikle insanlar da kahveyi tanımış olur.

Bugün kahve birçok Afrika ve Latin Amerika ülkesinde üretilmektedir. Kenya ve Brezilya kahve üretiminin yapıldığı belli başlı ülkelerdir. Fakat hiçbir kahve Etiyopya’da yapıldığı gibi uzun süren bir ritüelle içilmez.

Etiyopya’da biri sizi evine kahve içmeye davet ederse mutlaka gitmelisiniz. Eğer gitmezseniz kendisine hakaret ettiğinizi düşünür. Kahve içmek için eve gittiğinizde önce sizi geniş bir odaya alırlar. Odanın yanında desenli beyaz bir elbise giymiş kadın kahve pişirmek için kullanılan araç ve gereçlerin arasına oturmuş bir şekilde karşılar. Odayı bir tütsü kaplar ve kahveler pişene kadar patlamış şekere karıştırılmış mısır ya da arpa ikram edilir.

Kahve yıkanarak kabuklarından arındırılmış şekilde mangalda kömür üzerine uzun saplı tavaya konulup hafifçe karıştırılarak pişirilir. Biraz piştikten sonra kahveyi koklamanız istenir, kokladığınızda kahve içme isteğiniz artar. Pişirilen kahve daha sonra Jebana denilen ibriğe konur, kaynamış su ilave edilir, buharda kahve kendine gelir ve kulpsuz fincanlarda ikram edilir. Kahve en az üç fincan içilir, sert bir kahvedir, ama içimi kolaydır.

Kakao aslında bir Afrika bitkisi değildir, anavatanı Latin Amerika’dır. Fakat bugün Gana, Kamerun ve Fildişi Sahili kakao üretiminin yapıldığı dünyadaki belli başlı ülkelerden biridir. Kakao aslında bir ağaç meyvesidir ve bir kakao ağacından meyve alabilmek yıllar sürebilir. Zaten dikildikten sonra kakao ağacı en erken üç dört yıl içinde meyve verir. Kakao üretimi diğer meyvelere benzemez, sabır ister, sürekli bakım ister. Kakao meyvesini toplamak özgürlükle eş anlamlıdır. Çünkü özgürlüğün sembolü olarak görülür Gana’da. Birçok beyaz toprak sahibi zor ve zahmetli bir tarımsal üretim olduğu için kalifiye işgücüne gerek duymuşlar, yerlileri kakao hasadından sonra özgürlüklerine kavuşturmuşlardır.

Gana ve Kamerun’da kakao üretiminin başını kadınlar çekmiştir. Daha önce işçi bulabilmek için çok kadınla evlenen Ganalı erkekler, kadınların kakao üretimini kendilerinden daha iyi yapması ile işi kadınlara kaptırmışlardır. Dünyanın belki de ilk defa bir Batı Afrika ülkesinde kadınlar çiftlik sahibi olmuş, erkeklere bağımlı olmadan kendi işlerini 150 yıl kadar önce Gana’da kurmuşlardır.

Afrika’da her bitkinin bir tarihi vardır. Her bir bitki aslında insanın bir özelliğini temsil eder. Çay, kahve, kakao ise daha çok insanın birbiri ile eşitliğini, özgürlüğünü ifade eder.