Bizde haine hain derler

17/25 Aralık’taki seçim ayarlı darbe kalkışmasından itibaren, tıpkı kediye kedi dediğimiz gibi, haine de hain dedik.

Brütü olmayan, hedefi malum, içeriği sağlam, kastı tevil gerektirmeyen, yoruma ihtiyaç duyurmayan bir söyleyişti neticede bizim bu söyleyişimiz.

Mahallemizdeki kimi merhametli ağabeyler, ilk günlerde, “bu kadar taraftarı olan kişiyi böyle tahkir edemezsiniz; düşmanlığınıza itirazımız yok ama hakarete hayır” itirazıyla dikildiler karşımıza.

Gözleri perdeliydi onların; her biri ayrı bir ihanet belgesi olan seçim merkezli yeni atakları görmeleri mümkün olmadığı gibi, 15 Temmuz gecesini ferasetle sezmeleri de mümkün değildi.

Şimdi, bu sebep üzerinden “biz biliyorduk” demeyi keyif malzemesine dönüştürecek durumda değiliz, çünkü 239 şehidin, tedavileri devam eden yüzlerce yaralının acısı her şeye baskın geliyor; FETÖ hainlerinin yeni bir kalkışma ihtimaline karşı yoğunlaşmamız; “biz demiştik, siz anlamamıştınız” suçlamasına dayalı bir kayıkçı kavgasına tutuşmak yerine, dikkati, feraseti, sezgiyi öne almamız, tüm enerjimizi istiklalimiz ve istikbalimize teksif etmemiz zorunluluk arz ediyor.

Öte yandan FETÖ başının, başarısız darbe girişiminden hemen sonraki şu üç çıkışı var ki, şimdi bunlardan olsun, onun ve elemanlarının ihanetini görmeyecek olan bir gözün bile kalmış olabileceğine kesinlikle ihtimal vermiyorum:

1-FETÖ başı, başarısız darbe girişiminden sonra BBC’nin uzattığı mikrofona şunları söyledi: “Bir senaryo hazırladılar, hadisenin içinde kendi insanları da vardı.”

2-FETÖ başı, New York Times’a yazdığı makalede, “Batılı demokrasilerin ılımlı Müslümanlara ihtiyaç duydukları bir dönemde, ‘hizmet’ içindeki ben ve arkadaşlarım Batı’nın yanında yer aldık” diyerek, kendisinin Türkiye’ye iade edilmesi konusundaki isteklere karşı ABD’nin direnmesini talep etti.

3-Mısır’da, Sisi taraftarlarına ait olan Al Gad televizyonuna, Türkiye’de büyük çapta insan hakları ihlali yaşandığını söyleyen FETÖ başı, ülkenin iç savaşa doğru sürüklendiği bahanesiyle, Batı’nın Türkiye’ye acilen müdahale etmesini ve AK Parti’nin iktidarına son vermesini istedi.

Birinci husus, 15 Temmuz gecesi darbe girişiminin başarısız olduğunu sezdikleri anda, sosyal medyadaki FETÖ-trollerin son bir direniş tarzı olarak can havliyle uygulamaya çalıştıkları bir algı operasyonuydu.

Aktif haldeki FETÖ imamlarının, Zaman gazetesinin ıskartaya çıkarılmış yazarlarının, “Bu bir tiyatroydu, oldu ve bitti; hadi işimize bakalım” şeklindeki mesajları, belli ki FETÖ başının yaptığı plan içindeki planın bir parçasıydı.

Fakat halkın canı, kanı, malı pahasına direnişi karşısında aptallaşan FETÖ troller, söz konusu algı operasyonunun aleyhlerine döneceğini görerek, “darbe kötüdür ama sebep olanlar da suçludur” şeklinde yeni bir fitneyi ateşlemek istediler, ardından da “cadı avı olmasın, kurunun yanında yaş da yanmasın” diyerek FETÖ teröristlerini kurtarmanın telaşına düştüler.

FETÖ başı ve elemanları bunlarla uğraşırken, halk ise istiklal mücadelesi veriyordu. Bu büyük farkı önce gölgelemek, sonra enflasyona uğratmak isteyen FETÖ başı, Batı’daki destekçilerini de etkilemek üzere, tiyatro teranesini yine Batı medyası üzerinden tedavüle soktu.

İkinci husus, ihanetin zirvesi olarak FETÖ başının telaşında bile Batı açısından kendi değerini ve rolünü beyan etmesinden ibaretti.

Açıkça, “Ben Batı çıkarları için varım; onların çıkarı Türkiye’yi iç savaşa sürüklemek ve yok etmekten ibaret olduğuna göre, benim asli görevim de budur. Burada dindarlığın, insan olmanın, vatan sahibi olmanın bir değeri yoktur; önemli olan Batı’nın İslam dünyası üzerindeki kesin zaferidir” diyordu.

FETÖ başı bunları derken, aynı zamanda ABD’deki sahiplerine de “Hainlikte gelinebilecek en son noktada bulunuşumun kıymetini bilin; beni Erdoğan’a vermeme konusunda tüm inadınızı gösterin ama eski örneklerinde olduğu gibi çıkarlarınız gereği yine de beni vermek zorunda kalırsanız, pazarlığınızı kendi lehinize sağlam yapın ve elinizi üstümde tutun” demeyi de ihmal etmemiş oluyordu.

Üçüncü hususa gelince:

FETÖ başının talimatıyla, Zaman yazarlarının Sisi darbesini alkışladıkları, ona İslami gerekçeler bulma konusunda yarıştıkları malumdur.
Özellikle Ali Bulaç tarafından dile getirilen şekliyle, İhvan’ın seçimlere girmesi, en yüksek oyu alması başlı başına bir hata iken, bir de Cumhurbaşkanı çıkararak demokratik haklarını kullanmaya kalkışması açık bir intihardı.

Dolayısıyla FETÖ başı planlanmasından, uygulanmasına, İslam dünyasında taraftar kazanmasından, Batı tarafından desteklenmesine kadar Sisi darbesinin yanında oldu. Bu konundaki niyeti Türkiye’yle ilgili niyetlerinden farklı değildi: İstiklalinden yoksun bırakılan bir Mısır, kendi efendilerinin çıkarlarına en uygun olanıydı.

Bunlardan bakıldığında FETÖ başının, Türkiye’ye istikrarsızlık damgasını vurarak, Batı ülkelerini Türkiye’ye müdahaleye teşvik etmesi ve özellikle demokratik hayata son verilmek suretiyle AK Parti’nin ebediyen siyasetten men edilmesi talebini Mısır üzerinden dile getirmesi, görünürde iyi bir düşünceydi.

FETÖ başı böylelikle şunu ispatlı olarak söylemiş olacaktı: “Karşı çıktığınız, reddettiğiniz Sisi, bakın Mısır’ı ne güzel yönetiyor. Kavga bitti, meydan ölümleri bitti; Mısır’da her şey güllük gülistanlık. Bu Türkiye için de geçerli olabilir. Bir başka Sisi Türkiye’yi güzel güzel yönetebilir; halk da kendi işine, kazancına bakar. Rahat bir hayat için özgürlük, inanç, ideal, cihat hiç de gerekli değildir. Batı, Türkiye’ye kendi Sisi’sini atamalı; bu yolla AK Parti iktidarına da son vererek, demokrasi, özgürlük, millet olma gibi gereksiz uğraşları ortadan kaldırmalıdır.”

17/25 Aralık’ta FETÖ başı ve elemanları haindir dedik.

15 Temmuz’a gelinceye kadar, 15 Temmuz gecesi ve sonrasında da FETÖ başı ve elemanları haindir dedik.

Buna esas gerekçemiz, FETÖ başı ve elemanlarının Türkiye’nin istiklaline son verme ve milletiyle birlikte devleti Batılıların uşakları haline getirme niyet ve düşünceleriydi.
Dolayısıyla bizler, kediye kedi dediğimiz gibi, haine de hain dediğimizden, FETÖ başı ve elemanlarının hainden başka bir adının ve ihanetten başka bir fiilinin olmadığını ısrarla söyledik ve söylemeye de devam edeceğiz.

FETÖ başına ve elemanlarına hangi nedenle olursa olsun, duyulabilecek zerre kadar bir muhabbetin bile haine destekten, ihanete katkıdan başka bir şey olmayacağını söyledik, gösterdik; söylemeye ve göstermeye de devam edeceğiz.

Ta ki, gözlerde perde, akıllarda bulanıklık kalmasın!