Bir masal, bir CHP, bir mesel vesaire…

“Tilki, bir oyuncunun evine girip, yiyecek bir şeyler bulabilmek için her yeri karıştırmış, yiyecek bir şey bulamamış ama bir maske bulmuş. Önce, iyi de yapılmış bir maske olduğu halde ona bir anlam verememiş. Kafasını sağa sola sallayarak şu hükme varmış: Güzel bir kafa güzel olmasına ama, içinde beyin yok.”

Naklettiğim bir Ezop masalıdır. CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile onun İnce’si Muharremin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sonrası yapılacağını beyan ettiği işlere karşı verdikleri “on altı yıldır neredeydin?” şeklindeki tepki bana hep bu masalı hatırlattığı için paylaşma ihtiyacı duydum.

Önce şu: Yeni dönemde yapılacak işlerin beyanı, hem terörle mücadele başta gelmek üzere mevcut çalışmaların nereye evrileceğini, hem de hangi yeniliklerin yapılacağını göstermektedir. Çünkü, bu seçimler bir sistem değişikliğinin onanması olacaktır. Bu değişiklik her şeyden önce bürokrasinin aza indirilmesi ve dolayısıyla karar mekanizmalarının hızlandırılması demektir. Bu zamana kadar ülke yararına olduğu bilindiği halde hantal bürokrasi nedeniyle yapılamayan veya vaktinde yapılamayan, tamamlanamayan işler için hızlı bir karar ve uygulama sürecine geçilecektir.

Hal böyleyken Kılıçdaroğlu ve İnce’si bu hususun cahili olduklarını dile getirmiş olmakla kalmayıp, özellikle terörle mücadelede her vatanseverin aklına kazınmış olan engelleme çabalarını ya safa yatıp unutmuş görünüyorlar ya da ilgili cürümlerini halka iyi şeylermiş gibi yutturmaya çalışıyorlar. İşte bu halleri de bana Ezop’un bu masalını hatırlatıyor. Elbette bu hatırlamanın hatırlattığı, o bozgunculuk hatırasıyla birlikte.

Hafızalarda olduğu kesindir ama ben en azından CHP – İnce’ye oy vermeyi düşünenler için tekrar aktarayım:

Kılıçdaroğlu’nun Zeytindalı Harekatı’ndaki bozgunculuğu…

Onun bizzat kendi sözleriyle sabitlenmiş bir bozgunculuktu bu:

“Afrin, El Bab gibi değildir. El Bab’da uluslararası uzlaşma vardı. El Bab’a gittik 72 şehidimiz var. Afrin’e girmek için bağırıp çağırıyorlar önce siz diplomasiyi sonuna kadar zorlayacaksınız. Gerek Hulusi Akar’ın gerek Fidan’ın çabaları kayda değerdir. Yeri zamanı gelince eleştiririz ama çabaları kayda değerdir. Hava desteği almadan girilecek bir Afrin büyük maliyetlere yol açar. Eğer hava desteği almadan oraya asker sokacaksanız Sayın Erdoğan’a çağrımdır seni kefenle karşılayan arkadaşlarını önce oraya göndereceksin. Bu milletin fakir fukara çocuğunu oraya gönderme. Eğer, diplomasi sonuna kadar zorlanırsa hava desteği de sağlanırsa sorun büyük ölçüde aşılabilir. Aksi halde sorun giderek büyür Türkiye’ye maliyeti büyük olur”

Bir ana muhalefet partisi lideri düşünün ki…

Hayır hayır düşünmeyin.

Vallahi, değmez!

Bu sözler aklı başında bulunan, vatan sevgisi olan, terörü dert edinen bir siyasinin sözleri olamaz.

Şimdi bu kadar büyük bir cürmü siyasetçi zırhına bürünerek işleyen Kılıçdaroğlu ve İnce’si, Erdoğan’a “on altı yıldır niye yapmadın” diyebiliyorlarsa, Ezop’un masalındaki gibi, bir utanmama maskesiyle kapatılmış beyinsiz bir yüze sahip olduklarından dolayı diyorlardır; başka bir nedeni olamaz.

“Bir ciddiyetsizliği ciddiye almak, ciddiyetin hakikatini zedeler” demiş eskiler. Onların bu haklı sözüne kulak vererek, noktalayayım Kılıçdaroğlu’nun ve İncesi’nin hezeyanlarını.

Ama madem yazıma bir masalla başladım, Mevlana’dan bir meselle bitireyim de, bari kendi sözümü siyasetin biraz ötesinde tamamlanmış olayım:

“Aşağılık adamın biri, bir kuyruk derisi bulmuş, her sabah bıyığını bununla yağlardı.

Zenginlerin yanına varınca derdi ki: Bir ziyafette yağlı ve leziz yemekler yedim.

Bıyığıma bakın, dercesine muştu verir gibi eliyle bıyığını sıvazlardı.

Bakın, demek isterdi, bu, sözümü doğruluyor. Yağlı ve leziz şeyler yediğimin işte kanıtı.

Karnıysa konuşmaksızın ona cevap verirdi: ‘Allah yalancıların hilesini boşa çıkarsın!’

Palavraların bizi ateşe attı. Yolunsun o yağlı bıyığın.

Behey miskin, bu çirkin palavran olmasaydı, cömerdin biri bize acırdı.

Eksiğini söyleyip yanlıştan kaçınsaydın, bir hekim derdine derman bulurdu.

Kuyruğunla kulağını eğri sallama, der Hak. ‘Doğrulara doğrulukları yarar verir.’

Mağarada eğri yat a gafil. Neyin varsa göster ve ‘dosdoğru ol.’

Kusurunu söylemeyeceksen, hiç olmazsa sus. Gösteriş ve hileyle kendini mahvetme.

Bir para bulduysan ağzını açma yolda denek taşları var.

Denek taşlarının önünde de durumlarını kontrol eden denemeler vardır.

Allah buyurur ki doğumdan ölüme dek insanlar ‘yılda iki kez denenirler.’

Sınav üstüne sınav vardır a babam! Sakın, küçük bir sınavı geçmekle böbürlenme.”

Derya Örs Hocanın, MEB Yayınları için hazırladığı “Mesnevi’den Seçmeler” adlı kitabından naklettim bu meseli.

Anlayana sivrisinek saz!