Bir gece değil, bir ömür

Memleketimizin büyük bir belayı def etmesinin yıldönümüne erdik.  Millet, hadiseyi darbe olarak değil, işgal girişimi olarak anladı ve tepkisini de ona göre verdi. Sıradan insan, sokaktaki vatandaş, artık ne derseniz, can havliyle savunma hattında yerini aldı. Kurtuluş Savaşı’nı hatırlatan manzaraların bizzat bir parçası olduk. Düşman topuna kazma küreğiyle direnenler gibi, aramızdan tankı çıplak elleriyle durdurmaya çalışanlar çıkardık. Şehitlerimiz, gazilerimiz oldu.

O gece yaşananlara dair görüntüler hala inanılmaz geliyor. O insanlar kimlerdi, nereden gelmişlerdi, biz o gücü nasıl bulabilmiştik? Bunları biraz da şaşkınlıkla soruyoruz. Çünkü o gecenin sıcağında tutuşan ve bütün memleketi de tutuşturan, kendimize olan o inancımız, zaman içinde harını kaybediyor. O günlerde birçok kimseden, trafikte yan yana düştüğü insanlara, sokakta gördüğü komşusuna, hiç tanımadığı hemşerisine karşı nasıl bir hüsnü zan ve sevgi beslediğini dinledik. Yekvücut olmuş bir milletin, bu birliğini ve vahdetini tadışına şahitlik ediyorduk.

O günkü ruh halimize vecd eşlik ediyordu. Vecd, gündelik duyuş ve düşünüş standartlarımızı değiştiren, bir ruhsal sıçramaya yol açan halin ismidir. Vecd ile buluşmak bizi kişisel arzularımız ve beklentilerimizin üstünde, başka ideallere ve arzulara taşır. Vecd, dünyaperest olmanın ilacıdır. Onun sayesinde ahlakın kaynağına dair bir aydınlanma yaşarız ve nefsani istekleri ruhani olanlarla değiştirme fırsatı yakalarız. Tasavvufi terminolojinin temel terimlerinden biri olan vecd, salikin monoton bir yolculuk yapmasına mani olur ve onun ruh kaslarına kan pompalar. Salik vecd ile sıçrar, yolunu kısaltır, yolculuğuna heyecan katar.

15 Temmuz gecesi, milletçe bir vecd anına şahit olduk. Kolay yakalanmayan, tarihte kolay rastlanmayan türden bir vecd haliydi bu. Tıpkı salikin vecd sıçramasında, etrafını daha yüksekten izleme imkanı bulması ve hemen her şeyin önem sıralamasının zihninde değişmesine yol açacak şekilde yükselme fırsatı bulması gibi bir haldi. Millet ailenin, vatan menfaatin önüne geçmişti.

Tasavvufi eğitimde vecd hali, kendisinden güç alınması ve ilerleme için gereken şevk ve azmin yine kendisinden devşirilmesi gereken bir kaynaktır. Salik, bu vecd halinin hatırasıyla ilerler. Bu ruhsal sıçramanın mümkün olduğunu görmüştür artık. Bunu tekrar yaşaması yine mümkün olabilecektir, bunu da öğrenmiştir. Zaten asıl olan da, o vecd hatırasını zihninde yaşayıp durmak değil, yeni bir vecd için hazırlanmaktır.

15 Temmuz direnişinin bu minvalde değerlendirilmesi mümkün. O gece yaşanmış olan bir coşku, bir sıçrama ve hamlenin, tatlı bir hatıra olarak donup kalması amaç olamaz. Amaç, bu hatıranın işlenmesi, toplumsal bir birlik tecrübesinin yaygın ve sürekli hale getirilmesidir. O gece bir şey yaşadık. Bu şey bize, kendimize dair yeni bir bilgi verdi. Bu bilginin kıymetli olduğu kanaatini birlikte benimsedik. Ama sonrasında, bu bilgiyi işleme, yoğurma, yaygın kılma ameliyelerine gerekli emeği vermiş değiliz. Bu durum, o bilginin ve o ruh halinin kendisini tehdit eden bir durumdur.

Millet ve vatan için topluca müdafaaya geçme, bu millet ve vatan için gayret ve himmet sahibi olma gibi ideallerin güçlü bir biçimde uyandığı, ateşlendiği bir ruh halini korumanın yollarını aramalıyız. Herhangi bir siyasinin, bir belediye başkanının, bir bürokratın bu ruh haline dair inancı yıpratmasına, aşındırmasına hizmet etmesine izin verilemez. Çünkü bahsettiğimiz türden bir sıçrama, yere çakılmak için değil, daha ileriye gitmek için yapılır. Birlikte o gece sıçradıysak, bunu, bazı hayal kırıklıkları yaşayarak yere çakılmak için yapmadık. Vecd ile atılmak, atılım yapmak, yükselmek ve büyümek için yaptık.

Görevimiz, 15 Temmuz heyecanını, bir heyecan ve hatıra düzeyine hapsetmek değil, o heyecanın doğurduğu ruh halini besleyecek, vatan ve millete dair inancın pekişmesine hizmet edecek adımlar atmaktır. Hukukta hızlı ve adil olmak, bürokraside uyanık davranmak, şaibeli isimlerle çalışmamak, menfaatperestliğin yaygınlaştığına dair bir kanaati güçlendirmemek, adam kayırmacılığın standart olmasına izin vermemek gibi görevler var. 15 Temmuz heyecanını yaşayalım, yaşatalım elbette ama devlet düzenine karışabilecek her türden şaibe, 15 Temmuz’u itibarsızlaştırır. Kısaca, 15 Temmuz bir gecenin değil, sürdürülebilir bir programın adı olmalıdır.