Düzyazıyla ilişkisini nispeten geç bir dönemde geliştiren biri olarak -şiiri düzyazıya daimen ebeden yeğlediğim bir dönemi, kendimi de ikna ederek aşınca-, Gerçek Hayat dergisi benim için nesirle sık ve düzenli bağ kurduğum ilk mecra oldu (Ali Ayçil sağolsun). Haftalık yazılarımı biraz belli bir nizam içinde, biraz avarelikle yürüttüm. Geriye dönüp bakınca, vay anasını, epey yazmışım diyorum. Bu yazılardan bir kısmını da kitaplaştırdım.
Okuru olduğum Gerçek Hayat dergisi benim için son tahlilde yazarı olduğum bir mecraya dönüştü. Haftalık dergiciliğin enikonu canlı olduğu, itibar da gördüğü bir dönemde, sanırım tam da vaktinde çıkmaya başlayan dergi, bir dünya iyi yazarı ve gazeteciyi ağırladı, mezun etti. Türkiye değiştikçe dergi de değişti. Ve sanırım ısrarla çıkan yegâne haftalık dergi olarak rakipsiz kaldı.
Devamı Gerçek Hayatın yeni sayısında!