Geçen cumartesi dünyadan bir yıldız daha kaydı. Mali’nin tanınmış kanaat önderlerinden Abdoulaye Aziz Yattabare, Mali’nin Bamoko şehrinde sabah namazına giderken şehid edildi. Yattabare’nin şehid edilmesi Batı’nın terörist dediği kimselerin attığı bomba ve kurşunlarla gerçekleşmedi. O, 26 yaşındaki Moussa Guindo’nun yedi bıçak darbesi ile öteki aleme göç etti.
Kâtil, Yattabbare’yi kasten öldürdüğünü kabul ederek kendisi hakkında eşcinsellik ithamı yapıldığı için bu cinayeti işlediğini söylüyor. Katilin karakolda ifade verirken çok pervasız bir şekilde hareket etmesi polisleri bile şaşırtmıştı.
Yattabare, Mali’nin en mûteber din adamlarından biri. Bir karıncayı dahi incitmeyeceği herkesin bildiği bir gerçek. Onun için önemli olan Allah’ın razı olduğu bir hayatı yeryüzünde sürdürmekti. 2012’de Mali’de darbe yapılması ile birlikte terör saldırıları başladığında terör ile arasına kalın bir çizgi çekmişti. Çünkü terör, Batılı güçlerin Afrika’ya daha fazla gelmesini sağlayacak, binlerce kişi nedensiz yere hayatını kaybedecekti.
Silah sesleri Bamoka sokaklarında işitildiği zamanlarda o kendini ilme ve eğitime adamıştı. Yüzlerce yıllık bir geleneği olan Mali medreselerini tekrar eski ihtişamlı günlerine döndürmek istiyordu. Bu yüzden silah yerine öğrencilerin kaleme sarılmalarını söylüyor, çağdaş sömürgeciliğin ancak kalem gücüyle kırılabileceğini düşünüyordu.
Batının cihadı “selefilik” diye isimlendirdiği terör faaliyetleri, Batı Afrika gençleri arasında yayılmaya başlamıştı. Artık tasavvuf ritüelleri gençlerin sorunlarını çözmüyor, onlar da umudu Cezayir menşeili silahlı grupların çatısı altında yer almakta görüyorlardı. Yattabare için ise umut köklerdeydi, dinî geleneği tekrar canlandırmadan geçiyor, bu yüzden medreselerin ıslah ve ihya edilmesini savunuyordu.
Mali Yüksek İslam konseyi Başkanı Mahmoud Dicko, Yattabare’ye yapılan cinayetin basit bir cinayet olarak görülmemesi gerektiğini, arkasında çok kirli güç odaklarının olabileceğini söylüyor. Dicko’nun haklı olduğunu gösteren çok sayıda emare var aslında.
Bir süredir Mali, Burkina Faso, Gine Bisav, Gana gibi ülkelerde özellikle Müslümanlara yönelik bir kampanya yürütülüyor. Müslümanları tarih dışı görüp, cehaletle, toplumdan uzak olmakla suçlanmaktalar. Bilhassa çağdaş bir eğitim vermediği için Müslümanların tarih boyunca sürdürdükleri medrese eğitimine karşı bir savaş var.
Bu savaş iki türlü yapılıyor, biri Batılı STK’lar tarafından diğeri ise teröre bulaşmış gruplar tarafından. Devlet yönetimleri de bu propagandaya bir şekilde ya âlet oluyorlar ya da örtülü bir şekilde destek veriyorlar.
Bir süredir Mali’de Hollanda merkezli bir STK, cinsellik eğitimi adı altında “eşcinselliği” özendirici bir eğitim programı uyguluyor. Yerel çevreler şikâyette bulunmalarına rağmen hükümet yetkileri herhangi bir şey yapmayıp, aksine bu tür programlar devlet okullarında da film adı altında gösterilmeye başlandı.
Şehid Yattabare, eşcinselliğin özendirilmesini sapkın bir anlayış olarak değerlendirerek, bu tür yaklaşımları özendirenlere karşı bir mücadele başlattı. Konuşmalarında Müslümanların bu gruplara karşı hassas olmalarını, çocuklarını bu programlardan uzak tutmalarını istedi.
Yıllarca Afrika’yı Batılı unsurlar sömürdü ama yok edemedi. Afrika’yı bitirmenin tek yolunun eşcinsellik, homoseksüelliği meşrulaştırmaktan geçtiğini onlar da anladılar. Batıya karşı direnişi kırmanın yolu uyuşturucu, eşcinsellik gibi toplumların kabul etmeyeceği unsurları yaygınlaştırmak olduğunun farkındalar. Bu yüzden eşcinselliği yasal olarak kabul etmeyen Uganda’da ki Yoweri Museveni’ye yaptırımlar uyguladılar.
Uganda Museveni eşcinselliğin Afrika insanının sonunu getirebilecek bir hastalık olduğunu düşünüyor ve hiçbir şekilde meşru görülemeyeceğini söylüyordu. Dünya ayağa kalktı, o zamanki ABD Devlet Başkanı Obama, Uganda devlet başkanını eşcinsellik karşıtı olduğu için topa tuttu.
Gambiya’nın eski devlet başkanı Yahya Jammeh’i hatırlayın. 1994’de iktidara geldiğinde Gambiya Avrupalıların fuhuş pazarıydı. Ülkede eşcinsellik, lezbiyenlik gibi sapkınlıklar artmaya başlamış, ülke bir fuhuş bataklığına sürüklenmişti. Yahya Jammeh, Gambiya’da sektöre dönüşmüş, çarpık ilişkilere karşı bir mücadele başlattı.
Yahya Jammeh artık istenmeyen adam ilan edildi. Çünkü Batılılar onun tek adamlığa dayalı yönetiminden çok iğrenç ilişki pazarına darbe vurmasına karşı çıkıyorlardı.
Hatırlayın yine Zimbabwe’nin eski devlet Başkanı Robert Mugabe’yi. 1980’li yılların sonunda İngiltere kraliçesinin elinden kraliyet nişanı almıştı. Kraliyet nişanı aldıktan birkaç hafta sonra “Eşcinsellik Zimbabwe için büyük tehlikedir. Ülkemize sokmayacağız” demişti. Bu konuşmadan dakikalar sonra Mugabe istenmeyen adam ilan edilmişti.
Yattabare’yi yedi bıçak darbesi ile öldüren o genç değildir. Onun arkasında olan, tetiği çekmesini söyleyen, Afrika’da her türlü sapkınlığı yaymak isteyenlerdir. Onu öldüren binlerce yıldır Afrika’yı sömürenler, onları hak etmedikleri bir hayata mahkûm bırakanlardır.
Geçenlerde Kanadalı bir papaz kaçırılmış, cesedi günler sonrasında bulunmuştu. Haber dünya haberleri arasında ilk ondaydı. Fakat bir âlimin ölümü bu kadar gündem oluşturamadı. Bize de sadece “Bir âlem daha göçüp gitti” demek kaldı.
Bir âlem göç etmiş diyeler…
