Bahattin Abi’nin İzmir’i ve “bizim çocuklar”

İzmir şehrinin adını duyunca benim aklıma hep Bahattin Yıldız Abi gelir. Afganistan’da bir uçak kazasında yitirdiğimiz o dağ, o okyanus misali gönül gücüne ve zenginliğine sahip Bahattin Abi
Bahattin Abi 90’lı yıllarda her görüştüğümüzde beni İzmir’e çağırır, İzmir’in Türkiye için neden önemli olduğunu anlatırdı. Bahattin Abi’nin bu davetine hiç icap edemedim, ta ki Şehir Üniversitesi öğretim görevlisi olup uzun bir süredir dost olarak tanıdığım Mustafa Özel, bir program için çağırana kadar.
Öğrencilik ve daha sonraki yıllarımızda her zaman İstanbul’da İslamcı öğrenci hareketlerinde bulunmuş biri olarak Bahattin Abi’nin İzmir’inin ayrı bir yeri vardı. İzmir ekibinden olan İbrahim Karagül, Selçuk Türkyılmaz, Fikri Cumhur’la daha güzel anlaşırdık. Hatta Bahattin Abi bir defasında “Seni fahri İzmirli yapıyoruz” demişti.
İzmir bana sahil kenarına yaslanmış elit bir sınıfın varlığını görmezden gelirsek, koskocaman bir köy gibi geldi. Biraz 1980-90’lı yılların Adana’sı. Adana benim zihnimde hep bir arabesk şehir olarak kalmıştı, şimdi o şehrin yerini İzmir aldı.
İzmir gerçekten gecekonduları ile, birbirinden çok farklı insan yaşantıları ile belki de Anadolu’nun en farklı şehri. Bir dönem müziğimizi de etkileyecek Arabesk filmlerin tekrar çekilebileceği mekanlarla dolu. Fakir-zengin, alt-üst sınıfın bir arada yaşadığı bir şehir izlenimi var. Belediyecilik hizmetlerinin belirli semtlerle sınırlı olduğu görülüyor.
İzmir’i görünce Afrika’daki şehirleri hatırladım. Birbirinden çok farklı yaşam alanlarının olduğu, zenginin zengince fakirin fakirce hayat sürdüğü şehirleri.
Peki Bahattin Abi’yi İzmir’e bağlayan neydi? “Bizim çocuklar” dediği dostları, arkadaşları, kardeşleri. Bahattin Abi’nin bıraktığı izden yürümeye devam eden Dumlu Abi, Yusuf Ziya, Uğur, Faruk gibi onun yolunun yoldaşları.
Bir şehri farklı ve anlamlı kılan dostluklardır, beraberliklerdir, aynı yolda yürüyüşlerdir. Ömer Lekesiz’in söylediği “Bahattin’in ellerini” tutanlardır.
Bahattin Yıldız, İslami hareketin arabeskidir benim nazarımda. Sivas, Erzurum yolculuklarından sonra İzmir’de Müslümanların ayakta tutunma çabasıdır o. 1980’li yılların hüküm sürdüğü askeri yönetim ve sonrasında Müslümanların kendilerine ait olmayan bir şehirde var olma çabasıdır.
İzmir, bir Anadolu şehri olmasına rağmen, Hisar Camii başta olmak üzere birçok Müslüman hayatı hatırlatan birçok tarihi unsur sanki gizlenmiş gibi şehrin içlerine. Sahile bakan konak, Gündoğdu, Alsancak gibi yerler hala eski Levanten kültürün etkisinde kalmış.
İzmir, Cumhuriyetin şehri olarak bilinir ama Cumhuriyetin izlerini pek taşımaz. En iyi bilinen saat kulesi bile bir Osmanlı eseridir.
İzmir, mahalle baskısının en yaygın olduğu şehirlerden biridir. Şırnak, Cizre, Mardin gibi şehirlerde bize ait olan şeyler vardır. Fakat bu aitlikleri bu kimlikleri İzmir’de göremezsiniz. İzmir’de görebileceğiniz en önemli Cumhuriyet döneminin eserleri gecekondular, çarpık kentleşmedir.
Sözcü gazetesinin en çok satıldığı şehrin adıdır İzmir. Hala sakallı bir şekilde Karşıyaka’da bir markete girdiğinizde size sesini duyurmaya çalışan ve sizi rencide edecek kadınların söylenişlerinin olduğu şehirdir.
Hala çarşaflı, başörtülü olarak yanınızda kızınız, eşiniz varsa onlara karşı küçümsemeyle bakıldığı, hor-hakir görülmeye çalışıldığı şehrin adıdır İzmir.
Oysa İzmir, Bahattin Abi’nin ve onun söylemi ile “bizim çocuklar”ın şehridir. Bu şehirde Bahattin Abi’nin kalıcı izleri vardır, yetiştirdiği gençler vardır onun ellerini tutan.
Bahattin Abi’nin en önemli özelliği onun herhangi bir yapıya, cemaate dahil edilememesidir. O herkesin abisidir. İlim Yayma, Müsiad, Milli Gençlik Vakfı, İHH, Müslüman gençler üzerinde emeği olan, eli olan birisidir o. Bizim çocuklar şimdi onun mirasına sahip çıkıyor ve Bahattin Abi’nin İzmir’e kattığı değeri yaymaya çalışıyor.
Bahattin Abi’nin İzmir’inde yerlilik vardır, yerel kültürü benimseme ve onu taşıması vardır. Bu yüzden o Sivas’ın sesini, Erzurum’un yankısını şehre yaymak istemiştir. Bahattin Abi’nin İzmir’inde geçmişin idrak edilmesi, şehirle uyumlu bir şekilde yaşamanın izleri vardır. Şehirler bencildir genellikle. Fakat İzmir Bahattin Abi’nin gönül zenginliğini sunar size. Çünkü o İzmir’i değiştirmeye hatta dönüştürmeye çalışmamış, İzmir’e ne olduğunu hatırlatmaya, kendinden bir şeyler katmaya çalışmıştır.
İzmir, Bahattin Abi’nin ve bizim çocukların şehridir. O köhne yapısına karşı İslamî düşüncenin, İslamî aksiyonerliğin filiz bulduğu şehrin adıdır.
FETÖ’nün en popüler olduğu dönemde bile, bu örgütle arasına kalın bir çizgi koymuş olan Bahattin Abi’nin yaşamaktan feyiz aldığı umut beslediği gençleri yetiştirdiği şehrin adıdır İzmir.
Artık İzmir kendi öz dinamikleri ile buluşacak Anadolu sesinin daha gür duyulacağı, farklılıklarla bir arada yaşayan bir dönüşümün başlangıcında. Bu İzmir belki de Bahattin Abi’nin düşünü kurduğu İzmir olacak. “Bizim çocuklar” Bahattin Abi’nin İzmir’ini yaşatmak için uğraş verecekler, Dumlu Abi’nin bir türlü vaz geçemediği şehir, asli kökenleri ile bulaşacak bu “bizim çocuklar” sayesinde…