Asıl usul vusul ve AK Parti

31 Mart 2019 Pazar günü seçim var. Sandığa giderek mahalli idarecilerimizi seçeceğiz. Seçimlere ilişkin hazırlıklar zaten epeydir yürüyor. Aday adaylığı başvurularını almaya başlayan partilere her geçen gün yenileri katılıyor. Aday adaylığı kriterlerine ilişkin açıklamalar duyuyoruz. Seçim takvimi de belirlendi. Aday olmak isteyenlerin çalışmalarına tanıklık edeceğiz bir süre. İttifak tartışmaları da sanırım önümüzdeki süreçte en çok gündemimizde yer alacak hususlardan olacak. Her parti karşısındaki en güçlü rakibe göre pozisyon alarak aday belirleme hususunda bir tavır geliştirmiş olacak. Hareketli zamanlar bizi bekliyor olacak.
Bense bütün bunların dışında bir noktadan yazma niyetindeyim bugün. Söylemek istediklerimi anlatabilmek için geçtiğimiz hafta yaşanan üç farklı olaya değinmek isterim.
AK Parti’nin her ne kadar son dönemlerde karar mekanizmalarında yer almıyor olsa da önemli isimlerinden olan birisi hakkında artık bir köşesi bulunmayan, ismi kimi mahfillerde AK Parti ile özdeşleşmiş eski bir köşe yazarı;
“Twitter’den +18 porno paylaşım yapan ….. ….. mı bana terbiyeden, edepten, ahlaktan söz ediyor? Büro çalışanı bir hanımı hamile bıraktığı, sonra da çocuğuna sahip çıkmadığı iddia edilen ….. mı? AK Parti camiasında herkesin bildiği ama konuşmaktan korktuğu bir vaka bu…” diye bir tweet atarak bir iddiada bulundu.
Bunun üzerine bahse konu metinde kendisi hakkında iddiada bulunulmuş olan AK Partili siyasetçi şunları yazarak bir cevap verdi;
“Çamur üslubu ve çirkefliği karakter haline getirmiş, kendi fantezi dünyasında yaşayan, ağzından irin damlayan, çirkin iftiralarla beni hedef alan ilkesiz, kişiliksiz şahıslarla yargı önünde hesaplaşacağım.
Hamd olsun yıllardır siyasi arenada ve toplum önünde özel hayatı, aile yaşantısı ve fikirleri didik edilmiş; sonucunda güzel ahlaktan, güzel örneklerden başka hiçbir şey bulunamamış bir insanım. Böylesi edepten, ahlaktan nasipsiz kişilerin iftirası benim üstüme yapışmaz. Dostlarımız ve sevenlerimiz müsterih olsunlar.”
Sonrasında, AK Parti adına ekranlarda görmeye alıştığımız bir isim, AK Parti’nin önemli isimlerinden birinin şimdi milletvekili olan oğlu tarafından saldırıya uğradığını şu satırlarla duyurdu;
“Az önce Ankara Esenboğa Havalimanı VİP salonunda …. ….’ın oğlu AK Parti Milletvekili ….. ….. herkesin içinde şahsıma terbiyesizce laflar eşliğinde saldırıda bulunmak istedi. Bu çirkin saldırının siyasi bedeli olmayacaksa yazıklar olsun!”
Bir süre sonrasında bu tweet silinse de tweetin muhatabı olan milletvekilinden bir açıklama gelmesi gecikmedi;
“Bugün öğlen Esenboğa Havalimanında …. …. denen şahısla aramızda geçen olayın temelinde; köşe yazılarındaki aileme fiziksel şiddetle tehdit edecek kadar ileri giden çirkin üslubu yer almaktadır.
Kendisine söylemiş olduğum tüm cümlelerin tamamen arkasındayım, hepsini fazlasıyla hak etmektedir. Sarf ettiğim cümlelerin hepsini kamuoyuyla paylaşma konusunda da özgürdür.
Şahsı, aramızda geçen diyaloğun ardından göremedim ve tweet attığına da şahit olmadım. Olaya bazı kıymetli milletvekillerimiz şahit olmuşlardır. Şahıs gerekli mercilere başvurabilir.
Ahlaksızlığı kendilerine fıtrat edinmiş bu ve bunun gibi çamur üsluplu şahısların prim yapma çabalarının farkındayız. Kamuoyunun bilgisine.”
Son olarak, Refah partisi ve AK Parti dönemlerinde bir Büyükşehir Belediyesinin uzun yıllar belediye başkanlığını yapmış ve sonrasında görevden ayrılmak durumunda kalmış bir ismin bu defa AK Parti dışında bir partiden adaylığının dolaşıma sokulması üzerine yaşanan bir hadiseyi de alıntılamış olayım;
AK Parti yönetim kadrosundan bir ismin canlı yayınında gündeme ilişkin yaptığı değerlendirmelerde “…..’in görevden alınması iş olsun diye istenmedi. Bunun ötesinde bir yorum yapmayacağım” demiş buna mukabil olarak ilgili şahıs da şu cümleleri kurmuştu;
“Ya sabır celle celalühü… davama zarar vermemek için susmaya devam ediyorum…
Benimle ilgili kamuoyunun önüne çıkamayacak bir suçum varsa açıklamazsan namertsin…
Hadi yiğitsen devam et… sabrımı taşırma… vallahi tozunu atarım…”
Elbette benim son bir hafta içerisinde karşılaştığım ve yazıma konu ettiğim bu üç hadiseye benzer onlarca örneği sizler de sıralayabilirsiniz, ama gerek yok.
Kişisel olarak rahatsız olduğum için yazdım bu satırları. Ve iyi biliyorum ki, benim duyduğum rahatsızlığı benimle birlikte paylaşan çok sayıda isim söz konusu.
Bir de bunların üzerine, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin beyanını da alıntılayayım buraya;
“Biz seçimi aday açıklandığım gün kaybettik. ‘Gel bakalım Muharrem’le kaybettik. Çift başlı görüntü verdik. Seçimi orada kaybettik biz. Ama yapacağım bir şey yoktu. Çift başlı görüntü yaramadı. İnsanlar bizi daha dirayetli bulabilirdi. Gel bakalım Muharrem de tuzu biberi oldu”
Ve hemen akabinde Recep Tayyip Erdoğan’ın Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan ettiği cümlelere kulak verelim;
“11. Cumhurbaşkanı adaylığı için yaptığım son değerlendirmeler, bütün bu araştırmalar neticesinde bir ismi ortaya çıkarmıştır. O da değerli, bugüne kadar beraber bu yolda olduğumuz, bu hareketi beraber kurduğumuz Abdullah Gül kardeşimdir.”
İşte bu aradaki fark AK Parti’ye kazandıran şeydir.
Usul asıldan çoğunlukla önemlidir. Çünkü usulsüzlük vusulsüzlüğe açılan kapıdır. Aslolanın hürmetine oluşturulan usuldür vusule götüren. Usul yoksunluğu ve üslup problemi hedefsizlik anlamına gelir.
AK Parti kurulduğu günden bugüne kadar varlık sebebinin farkındalığıyla oluşturduğu usul, üslup ve tarz geliştirmiş ve yoluna bu şekilde devam etmiştir. Bu yüzden usul, üslup ve tarz anlamında yukarıda örneklerini verdiğim biçimdeki bozulmalar AK Partiye gönül vermiş insanları üzmektedir. Eğer bu hususta gerektiği biçimde bir önlem alınmayacak olursa korkarım ki AK Parti için gece gündüz dua eden insanlar topluluğu çok üzülecektir.