Son bir yıldır Alman Dışişleri Bakanı Afrika ülkelerinde adeta mekik dokuyor. Neredeyse gitmediği Afrika ülkesi kalmadı gibi. Bu gezilerinden en dikkat çekeni bir yıl içerisinde Etiyopya’yı iki kez ziyaret etmesiydi. Almanya başbakanı Markel’in son bir yıl içerisindeki açıklamalarında da hep Etiyopya vurgusu önemini korudu. Akdeniz’de yaşanan Afrika’dan Avrupa’ya göçlerin bile çözümünü Etiyopya hükümeti ile işbirliğinde aranması dikkat çekiciydi.
Etiyopya’nın gerek stratejik gerek jeopolitik açıdan önemi herkesçe malum. Etiyopya 100 milyonu aşan nüfusu ile tüketim açısından büyük bir potansiyel oluşturuyor. Doğu Afrika’nın en istikrarlı ülkesi de Etiyopya. Aynı zamanda Addis Ababa, Afrika Birliği’nin de başkentliğini yapıyor.
Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel iki günlük gezisinde Etiyopya Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve Afrika birliği Sekreteri Musa Fakih’le bir dizi görüşme yaptı. Somali Devlet Başkanı Muhammed Farmacu’nun da ziyaretinin aynı güne rastlaması sanırım tesadüf değildi.
Gerek Almanya gerek Etiyopya tarafının basın açıklamalarına baktığımızda görüşmeler karşılıklı ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi, mülteci sorunu, bölgesel güvenlik sorunu gibi konular etrafında gerçekleştiği bildirildi. İki ülke arasında bu tür görüşmelerin olması diplomasinin bir gereği. Kimse neden Almanya, Etiyopya ile ilişkilerini geliştirmek istiyor şeklinde bir soru da sormaz. Çünkü iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihi bir geçmişi ve ticaretten sanayiye, sosyal çalışmalardan kültürel faaliyetlere birçok alanda karşılıklı işbirliği var.
Şunu da unutmamak gerek Etiyopya diasporasının en güçlü olduğu ülkelerden biri de Almanya. Almanya’da Amharik ve Oramiya dilinde yayın yapan radyo ve gazeteler var. Etiyopyalı iş adamlarının Almanya tarafından korunduğu, Etiyopya’ya döviz girişinin Almanya’da çalışan Etiyopyalılar kanalı ile olduğunu da biliyoruz.
Tabii ki bu ilişkilerde görünen ve görünmeyen yönler olacaktır, öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Alman vakıflarının en yoğun faaliyette olduğu ülkelerin başında Etiyopya geliyor. Etiyopya’nın neresine giderseniz gidin Alman vakıflarının faaliyetlerini, Alman yardım kuruluşlarının çalışmalarını görmek mümkün. Bu faaliyetlerin masumiyet içermediğini, yalnız iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerle sınırlı olmadığını da çok rahat fark edebilirsiniz.
Almanya’nın, özelde Etiyopya genelde Afrika ilişkilerinde Türkiye’ye karşı bir tavrın olduğunu söyleyebiliriz. Almanya Başbakanı veya Dışişleri Bakanı hangi Afrika ülkesine ziyarette bulunduysa; o ülke ile Türkiye arasında bazı pürüzler ortaya çıktı. Özellikle -dışişlerinin demiyorum- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel gayretleri ile pürüzler atlatıldı, Türkiye her defasında kazançlı çıkmayı başardı. Etiyopya ile de Almanya’nın Türkiye’ye karşı hamlesinden yine başarı ile çıkılacağını umuyorum. Fakat bu Alman yetkililerinin Etiyopya ziyaretini dikkatlice düşünmek de gerekiyor.
Alman Dışişleri Bakanının Etiyopya ile ekonomik ilişkilerini geliştirmek istemesi anlamlı ve işin masum tarafını gösteren yönlerinden biri. Fakat Türkiye’nin Afrika’da açılımlarını önlemeye yönelikse bu durum Türk yetkililerce üzerinde düşünülmesi gerekiyor. Türkiye’nin Etiyopya’da ciddi yatırımları ve hatırı sayılır bir ticari ilişkisi var. Başlangıçta Almanya tarafında bu açılımları sekteye uğratacak bir çaba gözükmüyor olsa da, gelecekte Türkiye’nin ekonomik çıkarlarını etkileyecek atılımlar içinde oldukları da gözden kaçmıyor. Türkiye eğer Etiyopya’da birkaç tekstil ve inşaat şirketi ile yoluna devam edecekse Almanlar açısından sorun yok, fakat Çin kadar Etiyopya’da etkili olmak istiyorsa, karşısına Almanya çıkacaktır. Almanya’nın Afrika Birliği sekreteri ile yaptığı gizli görüşmelerde Çin ve Türkiye’yi Avrupa Birliği kartını oynayarak saf dışı etmeye çalışacaktır. Avrupa Birliği ile Afrika Birliği arasındaki ilişkinin Almanya üzerinden yürütülmesi bu kartın sadece Etiyopya için değil diğer Afrika ülkeleri için de uygulanacağından kuşku yok.
Alman Dışişleri Bakanının Etiyopya ziyaretinin bir nedeni de FETÖ terör örgütüne bağlı okulların Maarif Vakfına devredilmesini önlemeye yönelik olma olasılığı var. Etiyopya Cumhurbaşkanı Türkiye ziyaretinde bu okulların devredileceğini söylemesine rağmen henüz somut bir adım atılmadı. Oysaki diğer Afrika ülkelerinde benzer açıklamalardan hemen sonra okulların devredilme işlemleri başlamışken Etiyopya’nın ağırdan alması düşündürücü. Etiyopya Cumhurbaşkanının okulları devredileceğinin açıklanmasından kısa bir süre sonra bu okullar Alman vakıflar ile ilişkili olan Türk kökenli Alman işadamlarına(! ) satıldı. Etiyopya hükümeti söz vermesine rağmen bu satış işlemine nasıl göz yumdu? Hala neden Etiyopyalı yetkililer bu okullarla ilgili basına demeç vermekten kaçınıyorlar?
Afrika’da Türkiye’nin rakibi Çin olmayacaktır, Avrupa özelinde de Almanya olacaktır. Almanya her fırsatta Türkiye’nin Afrika ilişkilerini baltalamaya devam edecek Türkiye’yi Afrika’da zor durumda bırakacak faaliyetler yapacaktır. Diplomaside Türkiye eğer bu girişimleri fark eder önlemler alıp karşı hamleler yaparsa başarılı olabilir, yoksa iyi niyet ilişkileri geliştirmekle başarı sağlayamaz.
Almanya neredeyse Afrika’da 150 yıldır var, biz ise tarihsel derin ilişkilerimiz olmasına rağmen yeniyiz.
Türkiye, 15 Temmuz ruhunu Afrika’da da canlı tutmak mecburiyetinde. Çünkü Afrika’da Türkiye hem FETÖ’cülerle hem de onları koruyan, kollayan Almanya gibi devletlerle başa çıkmak zorunda. 15 Temmuz’da FETÖ’cü kanlı terör darbesini önleyen şehitler ve gazilerdi. Afrika’da FETÖ’ye ve onlara destek olanlara karşı mücadele, iki 15 Temmuz gazisi işadamına randevu bile vermeyen, yeni Türkiye’yi temsil edemeyen yurt dışı temsilcileri ile olmaz. Ancak bu mücadele Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısına uyarak bedenlerini ve canlarını tanklara karşı siper edenlerle olur.
Almanya’nın Etiyopya’da en önemli işi ne ticaret, ne mülteciler ne de Afrika Birliği ile ilişkileri değil. Almanya’nın istediği Türkiye’yi Afrika’da zor durumda bırakarak Türkiye’nin Afrika’daki açılımlarına darbe indirmek ve FETÖ’cülere kol kanat germek. Fakat Türkiye 15 Temmuz ruhu ile Afrika’ya gelmeye, yatırımlar yapmaya, kalkınmasına katkıda bulunmaya devam edecek. Çünkü bu Anadolu’nun 1000 yıl öncesinden gelen diriliş ruhudur. Etiyopya’da Almanların bu girişimlerine karşı mücadele bu diriliş ruhunu benimsemiş Maarif, Diyanet, TİKA, insani yardım için Anadolu’dan gelen onlarca sivil toplum kuruluşunun gönüllü temsilcileri ile olacaktır.