Afrika’da medya şart

Geçen hafta Somali’de meclis seçimleri yapılacaktı, fakat aday olacak ve oy kullanacak aşiret temsilcileri belirlenemediği için, hükümet temsilcileri tarafından seçimin yapılamadığı açıklandı. Oysaki seçimin yapılamayışının en önemli nedeni Şebab tehdidiydi.

Türkiye’nin 2011’den beri bariz bir şekilde ortada olan ve dünyanın takdir ettiği bir Somali politikası var. Son beş yılda Türkiye altyapıdan eğitime, sağlıktan bayındırlık hizmetlerine kadar çok geniş alanda faaliyet göstererek Somali’deki kalkınma ve yeniden yapılandırmanın en büyük mimarı oldu. Fakat bütün bu yatırımlara ve Somali’yi destekleyici projelere rağmen Somali yönetiminden gerekli desteği gördü mü, bilemiyorum… Somali’nin en büyük destekçisi olan Türkiye’ye ve vatandaşlarına karşı hala vize uygulanıyor. Türk sivil yardım kuruluşları faaliyetlerini bin bir zorlukla yerine getirmeye çalışıyor. Üstelik Şebab, geçen Ağustos ayında en büyük düşman olarak Türkiye’yi gördüklerini, Türkiye ve vatandaşlarına karşı saldırıda bulunma konusunda tereddüt etmeyeceklerini açıkladı.

Özellikle örneklikleri Somali üzerinden başlatmak istedim. Çünkü Somali artık Türkiye için bir Kudüs, bir Bosna, bir İstanbul’dan farklı değil. Bu ülkede var olmak, bu bölgelerde var olmak ve aynı hissiyatı paylaşmak demek.

Türkiye Somali’de Afrika’yı yakından tanıma, Afrika’da etkili olma biçimlerini öğrendi. Fakat Somali, Afrika’nın tamamını temsil etmiyor, bölgeler olarak Afrika birbirinden çok farklılıklar içeriyor. Bu farklılıklara rağmen kazanılan tecrübe çok kısa bir zamanda gerçekleşti ve diğer Afrika ülkeleri için de bir örneklik oluşturdu.

Artık daha da ilerisine gitmek gerekiyor. Yardım ve kalkınma politikalarının yanı sıra, iletişim ve medyada da Afrika’da var olmak, etkili olmak gerekli. Çünkü Afrika’da yapılan birçok şey, medya desteği sağlanmadığı için gündeme getirilemiyor. 21. yüzyıl biraz da enformasyon yüzyılı. Eğer sizin yaptıklarınız medyada yeterince gözükmüyorsa fazla da etkili olamazsınız.

FETÖ terör örgütü yıllar önce bu gerçeği görmüş olacak ki devlet imkanlarını da kullanarak Mısır, Demokratik Kongo, Kenya, Nijerya gibi ülkelerde medya üzerine örgütlenmeye başladı. Radyolar, dergiler, televizyonlar kurdular. Bu televizyonlardan biri, hala faaliyetini sürdüren Kenya’daki Ebru TV. Artık onların ne yaptıklarından çok bizim ne yapacağımız önem kazanıyor. Afrika’nın gelecek günlerde zorlu bir mücadeleye sahne olması bekleniyor; bu mücadeleyi kazanmanın yolu da medyadan geçiyor.

Mogadişu eğer bize bir İstanbul kadar, bir Bosna kadar yakın ise, oradaki olayları Türkiye’ye ve dünyaya bizim aktarmamız gerekiyor. Öncelikle Afrika’da bir televizyon kanalına ihtiyaç var. Bu televizyon kanalı neden TRT Afrika olmasın. Televizyonun Afrika’da yeni yeni yaygınlaşmaya başladığı doğru. Ancak, 2017’de Etiyopya’daki Nahda Barajı’nın birkaç sene içinde tamamlanmasıyla neredeyse bölgedeki bütün kasaba ve şehirlerde elektrik olacak. Artık her eve televizyon girebilecek. Afrika’da Türkiye’yi öğrenmeye yönelik yoğun bir çaba gözlemliyorum. Bunu sağlamanın en iyi yolunun televizyon olduğunu dikkatlerden uzak tutmamalıyız.

Türk dizilerinin Afrika’ya getirilmesine çok sıcak bakmasam da, neredeyse karşılaştığımız her Afrikalının bazı Türk dizi oyuncularını, kendi yönetici ve sanatçılarından daha iyi bildiğini gördük. Birçok Afrika ülkesinde Türk dizileri geniş bir seyirci kitlesi tarafından izleniyor.

Aslında dramalardan çok, haber programlarının Afrika’da daha etkili olacağını düşünenlerdenim ben. Çünkü Türkiye’nin politik tecrübesine, Afrika ülkelerinin ihtiyacı var. Bu tecrübeyi kazanma yollarından biri de nitelikli yayın yapan bir Afrika kanalından geçiyor.

TRT Afrika kurulursa, Türkiye Afrika’ya getirileceği gibi Afrika da Türkiye’ye getirilecektir. Halklar birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı bulacaklardır. Bugün birçok küresel güç, Afrika’da televizyonlar kurdu ve bu televizyonlarda hazırlanan programlarda “sizin haberinizi size biz veririz, sizi ancak biz eğlendirebiliriz, iyi vakit geçirmenizi sağlayabiliriz” mesajı verilmek isteniyor. TRT Afrika’nın yerine getireceği en önemli misyon belki de bu olacak; Afrikalıların kendi dilini kullanarak mesajlarını dünyaya vermelerini sağlamak.

TRT’nin böyle bir niyeti var mı bilmiyorum, yalnız en az TRT Afrika gibi Afrika’ya hitap eden bir haber sitesine de ihtiyaç var. Hatta bu siteden onlarca olmalı. İngilizce, Fransızca, Portekizce, Swahli, Hausa vs dillerinde de yayın yapabilmeli. İnternet artık Afrika’da yaygınlaşıyor; eğer Türkiye Afrika’da daha güçlü olmak istiyorsa, öncelikle bu tür Afrika merkezli haber sitelerinin açılması gerekiyor.

Haber sitelerini devletin kurumlarının kurması gerekmiyor, Türkiye’de basın yayın faaliyetleri gerçekleştirenler de bu çalışmayı yapabilir. Örneğin 15 Temmuz sonrasında birkaç genç gönüllü arkadaş tarafından “Crescent Star Africa” diye twitter ve facebookta bir hesap kuruldu. Türkiye’deki gelişmeleri an be an Afrikalılara aktardılar. Artık bu sosyal medya hesabı sadece Türkiye’deki gelişmeleri değil, Afrika’daki gelişmeleri de aktarıyor. Afrika’nın birçok ülkesinden başbakan, bakan, milletvekili, gazeteci bu hesabı takip ediyor. Şimdiden Afrika’da önemli bir yer edindi ve takip edilir bir duruma geldi. Crescent Star Africa gibi onlarca, yüzlerce hesap olsa, belki Afrika’daki etkimiz daha da güçlü olacak.

Afrika’da haber siteleri özellikle genç kuşak, politikacı ve gazeteciler tarafından iyi takip ediliyor. Eğer Afrika’da geniş kesimlere ulaşacak bir haber portalı kurulabilirse Afrika’nın sesi dünyaya daha iyi duyurulabilir. Artık Türkiye yardım politikalarından bir adım daha öne geçerek kalkınma politikalarına girdi. Kalkınma politikalarının en önemli ayaklarından biri ise medya ayağıdır. Eğer medya ayağınız güçlüyse, Afrika’da “varım” diyebilirsiniz. Yoksa bütün çalışmalarınız önemsizleşir ve sadece yapmış olmakla yetinirsiniz.

Radyoculuk, internet ve televizyon gibi kitle iletişim araçlarının yayılmasına rağmen hala etkili. Özellikle başkentlerden uzak bölgelerde radyonun en çok kullanılan iletişim kitle aracı olduğunu görürsünüz. Afrika’da radyo yayıncılığına da başlamak gerekli. Ancak radyo yayınları İngilizce, Fransızca yerine yerel dillerde olmalı.

Bu bağlamda Nijerya’da Yoruba, Hausa, İhbo dillerinde, Güney Afrika’da Zulu ve XKosa, Kenya, Uganda, Tanzanya ve Demoktarik Kongo’da Swahili dilinde yayın yapan radyolar açılabilir. Peki, burada çalışacak kadroları nereden bulacağız. Aslında bu kadrolar hazır, sadece Türkiye’de yetkili kurumlardan bir ışık bekliyorlar. YTB (Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları ) son 5-6 senede yüzlerce belki binlerce Afrikalı öğrencinin Türkiye’de okuması için önemli bir çalışma yaptı. Şimdi yapmamız gereken, mezun olup ülkelerine giden öğrencilerle Türkiye ve Afrika için güzel işlere imza atmak.

Medya Afrika’da şart! Haydi, yola çıkıyoruz…