Afrika’da DAİŞ…

Afrika’da, son beş yılda İstanbul’daki terör saldırısına benzer çok sayıda terör olayı gerçekleşti. Bu saldırıların bedelini en fazla siviller ödedi. Son beş yılda Nijerya’da Boko Haram tarafından düzenlenen saldırılarda 10 binden fazla sivil hayatını kaybetti. Öldürülen sivillerin büyük kısmı da Müslümandı. Boko Haram, Nijerya hükümetini bahane ederek bazen camide namaz kılanları, bazen markette alışveriş yapanları, bazen de günde iki dolar kazanmak için hayat mücadelesi veren balıkçıları hedef alıyordu. Bu saldırıları da son zamanlarda özellikle yaşları 7 ila 13 arasında değişen kız çocuklarını intihar bombacısı olarak kullanarak gerçekleştiriyordu.

Boko Haram, geçen yıl Mart ayında DAİŞ’e biat ettiğini açıklayarak, kendilerini Batı Afrika’nın DAİŞ kolu olarak nitelemişti. Özellikle bu açıklamadan sonra Boko Haram saldırılarında önemli bir farklılık oldu. Boko Haram, hem kırsal alanda hükümet güçleri ile savaşıyor, hem de köy ve kasabalarda yaşayan sivil halka karşı saldırılar düzenliyordu. Aynı zamanda şehirlerde de özellikle cami, market ve otobüs duraklarına saldırıyordu. Boko Haram, terör eylemlerini sadece Nijerya’ya değil, Kamerun, Nijer ve Çad’a da taşıdı. Senegal ve Benin’de intihar saldırıları düzenleyeceği tehditlerinde bulundu.

Boko Haram, DAİŞ’e biat etmesine rağmen, bu örgütün bağımsız, daha bölgesel bir örgüt olduğunu söyleyebiliriz. Genelde DAİŞ’in yapılanmasındaki prototip, Boko Haram’da yok. Boko Haram’ı daha çok DAİŞ olmaya özenen, ona bağlılığını göstermeye çalışan bir örgüt olarak da değerlendirebiliriz. Çünkü Boko Haram’ın hiyerarşik yapısı DAİŞ’e göre biraz daha karmaşık ve girift. Birbirinden bağımsız, birbirinden farklı, hatta birbirini kabul etmeyen çok sayıda Boko Haram olmasına rağmen Suriye, Irak ve Libya’da daha çok DAİŞ’in benzer özelliklerine sahip yapıda olduğunu söyleyebiliriz.

Afrika’da bir diğer DAİŞ yapılanması, Somali’de Eş-Şebab’tan ayrılan bir grup tarafından başlatıldı. Eş-Şebab, El-Kaide’ye bağlı olduklarını, DAİŞ’le ilgili olmadıklarını açıkladı. Geçen yıl Ağustos’ta Uganda’da bir örgüt, DAİŞ’e katıldıklarını açıkladı ve bir köy baskını gerçekleştirerek 6 kişiyi öldürdü.

DAİŞ’in Afrika’da yapılanmak istemesine rağmen Sahra-altı Afrika ülkelerinde yeterince örgütlenmediği biliniyor. Bunun en önemli nedeni DAİŞ’in etki alanına girecek potansiyelin, El- Kaide ve benzeri unsurlarla çalışması. Henüz DAİŞ kendini Afrika’da betimleyecek, farklılığını ortaya koyabilecek yönleri hareketi geçiremedi. Fakat DAİŞ’in kısa süre içinde bölgede çok sayıda farklı grubu kendine eklemleyebileceği de aşikâr. Selefi tarzı eğilimler, özellikle şiddet yanlısı gruplar tarafından kolayca benimsenebilir. El – Kaide DAİŞ’e göre bu konuda daha hassas davranıyor çünkü kendisine ait bazı kurallar çerçevesinde hareket edebiliyor.

Aslında Batı ve Doğu Afrika’da Sünni, Sufi ve geleneksel eğilimler son 20 yıla kadar bölgelerde etkinken, yerini şiddet yanlısı selefi gruplara bırakmasını sorgulamak gerek. Örneğin Senegal’de Sufi hareketler halkla, devletle bütünleşmiş bir durumda iken yeni neslin bu tür örgütlere kaymasında, Afrika’da yönetimlerde görülen yolsuzluk, çürüme, rüşvet, İslam’a karşı politikalarda, Sufi unsurların bir çözümün yanında olmak yerine var olan sistemle kurdukları güçlü bağlarla yönetimleri meşrulaştırma siyasetlerinin katkısı büyük. Bu nedenle son yıllarda ortaya çıkan hareketler sistem karşıtı olmakla birlikte, toplumun sorunlarına bir yenisini ekleyerek daha fazla ayrışmaya neden oluyor.

Afrika’da DAİŞ gibi terör gruplarının hızlı bir şekilde büyüme riskleri olduğu gibi çözülme olasılıkları da yüksek. Afrika’da başkaları adına çalışacak başkaları için kendi halklarını öldürebilecek potansiyel gruplar var. Fakat bu gruplar yerelleşmediğinde kendi içinde çözülmeleri de o kadar hızlı olacaktır. Başta Boko Haram olmak üzere bu tür örgütler aslında Afrika’nın tarihinde her zaman var oldular. Sadece bu örgütlerin yaptığı saldırılar değil, beslenme kaynakları değişti. Afrika’da her örgütün tarihi bir temeli var, bu örgütler bazen sol bazen demokrasi yanlısı bazen aşırı Hıristiyan bazen de Selefi olup şiddet yanlısı örgütler olarak kendini sunabiliyor. Bunların eylem biçimlerinde aslında çok farklılık da yok. Örneğin Nijerya’da Boko Haram’ın yaptığını Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde fundamentalist Hıristiyan örgüt, Tanrının Kurtuluş Ordusu yapabilirken, Güney Sudan’da isyancı bir hareket kendi halkına karşı Şebab’ın yaptığı saldırıları yapabiliyor.

Asıl sorun sayıları yaklaşık 1000 civarında olan Afrika kökenli DAİŞ üyelerinin Irak, Suriye ve Libya’dan kendi ülkelerine döndüklerinde yaşanacak. DAİŞ’e katılmak için giden Afrikalılar genellikle Güney Afrika, Moritanya, Nijer, Somali, Kenya gibi ülkelerden gidenlerden oluşuyor. Bu örgüte katılanların büyük bir bölümü, daha önce herhangi bir örgüt içerisinde yer almamış, yaşları özellikle 14 ila 25 arasındaki gençlerden oluşuyor.

Güney Afrika’da DAİŞ’e katılmak için yola çıkmış fakat katılmadan yakalanmış bir kızın ailesi ile röportaj yapmıştık. Ailesi kızlarının Müslüman olmasına rağmen İslami ibadetlerle fazla ilgisi olmadığını ve içine kapanık birisi olduğunu vaktini daha çok bilgisayar başında geçirdiğini söylemişti. Bu durum için bir genelleme zor olsa da Afrika’daki DAİŞ’e katılanların, yalnızlık içerisinde olan genç kuşak olduğunu söyleyebiliriz.

Şimdilik DAİŞ, Afrika’da doğrudan bir yapılanma içine girmeyecek daha çok adam devşirmek için Afrika’yı kullanacaktır. Bu potansiyel de Afrika’da var olmakla birlikte Afrika’daki gençlerin bu tür nerede patlayacağı bilinmeyen mayınlara dönüşmeleri zor gözüküyor. Afrika’da gençlerin sağduyulu davranacağı küresel terörün piyonları olmayacağı ümidini taşıyorum. Çünkü onlar kendilerine dayatılan ihale yerine Afrika’nın hak ve özgürlüğe ulaşmasında mücadele edecek ve Batı’nın dayattığı yeni sömürgeciliği ve masumları hedef alan terörizmi reddedeceklerdir.