Avrupalı tarihçiler, Afrika’nın tarihini kölelikle başlattılar. Afrika’yı uzun yıllar gereksinim duydukları kölelerin geldiği yer olarak gördüler. Antik Mısır dışındaki Afrika’yı bir medeniyet havzası, kültür zenginliğinin neşet ettiği bir yer olarak benimsemediler. Avrupa için Afrika her zaman geri olan temsiliydi. Ekonominin zayıf olduğu, insanca yaşamanın mümkün olmadığı fakat yağmalanacak, sömürge imparatorlukları kurulabilecek bir yer…
Kölelik aslında erken modern döneme ait bir uygulamadır. Afrika’nın tarihinde kölelik yoktur. Köleliğin olması için, yozlaşmanın, insan haklarını inkâr etmenin, başkasını sömürmenin kabalığı vardır. Afrika hiçbir zaman böylesi bir süreci yaşamamış aksine yaşattırılmıştır.
Bazı Avrupalılar, modern dönemde Afrika’da başlayan sömürgeciliğin olumlu bir etkisini söyleyebilecek kadar ileri gitmişlerdir. Siyasal anlamda Avrupa’nın sömürgecilik anlayışı Afrika’ya “farklı” ve “yeni” bir şey getirmemiş aksine var olan siyasal sistemleri bozmuş darmadağın etmiştir. Tanzanyalı bir siyasetçi bu durumu şu şekilde açıklar. “Beyazlar Afrika’ya geldiklerinde bizim büyük sorunlarımız yoktu, küçük sorunlarımız vardı, anlaşamadığımız durumlarda bir ağacın altında bir araya gelir o sorunumuzu konuşur, anlaşıncaya kadar kalkmazdık. Şimdi adına “demokrasi” diye bir sistemden bahsedip, bütün sorunlarımızı çözeceğinden bahsediyorlar. Oysaki bu “demokrasi” sorunlarımızı daha da büyütüyor ve çözümsüz hale getiriyor” diyordu.
Avrupa hep kendinde olanı zorla kabul ettirme yoluna gitti. İkna etme, paylaşım, seçme özgürlüklerini vermedi. Sömürgecilik yolunu kullanarak kendi tarihsel birikimini ithal etmeye çalıştı. Bireycilik, sermaye, kapitalizm, sosyalizm, yolsuzluk Afrikalının Avrupa’dan aldığı, daha doğru tabirle zorla kabul ettirildiği değerlerdi.
Bugünkü Afrika haritası, hatta başkentleri bile sömürgeciliğin Afrika’da hala nasıl devam ettiğini gösteriyor. 1884’de Alman Başbakanı Bismarck’ın çağrısı üzerine toplanan Berlin Konferansı’nda belirlenen sınırlara göre Afrika siyasal varlığını devam ettiriyor. Avrupalılar bu konferansta Afrika sorunlarını çözmekten ziyade kendi aralarındaki Afrika konusundaki uyuşmazlıkları çözmek için bir araya gelmişlerdi. Bir bakıma sömürgeciliği uluslararası hukuka taşıyarak meşrulaştırmaya çalışmışlardır.
Tanzanya, Nijerya, Sudan, Mozambik, Kongo, Gana, Nijerya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Angola’da sınırlar bu konferansla belirlenmiştir. Bağımsızlık sonrası kurulan Afrika devletlerinin sınırları dahi bu konferansa göre belirlenmiştir. Başkentler İngilizlerin, Fransızların, Almanların, Portekizlilerin kurduğu şehirlerdir. Buradaki amaç eski olanı hatırlatmayarak kendilerinden olanı kabullendirmektir.
20. yüzyıla kadar Afrika’da Nairobi, Pretoria, Dakar, Accra, Lusaka, Addis Ababa, Mogadişu, Hartum gibi başkent olabilecek büyük şehirler yoktu. Sömürgeciler Mombasa’ya karşı Nairobi’yi kurmuşlardır. Kano’ya karşı Lagos’u, Sevakin’e karşı Port Sudan’ı, Omdurman’a karşı Hartum’u kurmuşlardır.
Afrikalı başkentler hala sömürgecilerin esintilerini taşır. Şehrin en işlek en görkemli binaları Avrupalıların yaptıklarıdır. Buralarda Afrika bağımsızlık savaşçılarının değil sömürgecilerin heykelleri bulunur. Cape Town’da Mandela’nın heykeli bile ancak 2015’de dikilebilmiş olup halen Bartolomeu Dias’ın, Cecil Rhodes’in heykelleri vardır. Afrika’daki birçok şehir hala sömürgecilerin adıyla anılır.
Afrika’da 2019’a girmemize rağmen sömürgecilik hala devam ediyor. 49 Sahra Altı Afrika ülkesinden yalnız Etiyopya’nın resmi dili kendilerine ait. Arapçayı yabancı dil olarak saymazsak İngilizce, Fransızca, Portekizce hala bu devletlerin resmi dili. Hala ülkeler Fransız veya İngiliz ülkesi diye isimlendiriliyor.
Sömürgecilik Afrika dillerinin yaşamasına, yazılı dil olmasına izin vermiyor. Hausa ve Swahilicenin yaygınlaşmasının önüne geçmek istiyor. İngiliz müfredatını uygulayan Tanzanya ve Kenya gibi ülklerde Swahilice dili öğretilmemeye çalışılıyor, Swahilicenin içindeki Arapça kelimeler ayıklanıp, İngilizce kelimeler yerleştirilmeye çalışılıyor.
Sömürgecilik Afrika’da devam ediyor. Afrika’daki anlaşmazlıkları gideremediler. Bu yüzden Somali, İngiliz, Fransız, İtalyan Somalisi olarak bölünmüş durumda. 2019’a girerken Kamerun’da Anglofon ve Frankofon ayrımı hala sürüyor ve Anglofon ayrılıkçılar bağımsızlık istiyor.
Afrika’da sömürgecilik bütün hızıyla kültürel, siyasi, sosyal hatta ekonomik olarak devam ediyor. Nijer’de uranyum yatakları Fransız şirketler tarafından idare ediliyor. Zimbabwe’de İngilizler elmas çıkarmaya devam ediyor, Güney Afrika’da altın ve platin madenleri hala İngilizlerin elinde. Angola ve Mozambik’te ekonominin büyük bir bölümü hala Portekizli şirketlerin elinde.
Fildişi Sahili ya da Burkina Faso’da yatırımları Fransa belirliyor, yatırım yapacak küresel şirketler önce Fransa’nın onayını almak zorunda. Fransa 21 Afrika ülkesinden hala sömürge vergisi alma devam ediyor. Her yıl Afrika ülkeleri 60 ile 100 milyar arasında toplam vergi ödemeye devam ediyor.
İngiliz petrol şirketi BP, Nijerya petrollerinde tekel. Nijerya’nın yüzde 52 petrol geliri İngilizlere gidiyor. Bankacılık sistemi tamamen İngiltere’nin kontrolünde. Nijerya’daki para trafiği bile Londra’dan yönetiliyor. Nijerya’nın İngiliz bankalarında yaklaşık 500 milyar dolar parası bulunuyor.
Afrika’da sömürgecilik sona ermedi aksine artarak ve değişime uğrayarak devam etmekte. Artık elleri, ayakları bağlanmış köleler yok. Fakat İngiltere’de içilen bir fincan kahve için bir ay çalışan Ugandalı modern köleler var.
Beyaz adamın ürettiği her şeyi kullanmak zorunda olan ve daha fazla bedel ödeyen Afrikalılar var. Sadece karın tokluğuna çalışan köleler yok, ruhları ve zihinleri de sömürgeleştirmek isteyen Batının empoze ettiği yeni bir sömürgecilik var.
Çin Afrika’yı sömürgeleştirmede yeni bir aktör olarak ortaya çıkıyor. En az 50 yıl Afrikalı yaşamları kendisine bağımlı hala getirerek Afrika’nın geleceğinde rol kapmak istiyor.
Umut edelim ki, 2019 Afrika’da sömürgeciliğin sona ermeye başladığı yıl olsun. Ümit edelim ki Afrika modern barbarlara karşı direnişe geçebilsin ve kendi Rönesans’ını sağlayabilsin…
2019’a girerken Afrika’da sömürgecilik
