Türkiye yaşlıları yeni fark etti

Dünyada yerel yönetimlerin yaşlılarla ilgili çalışmaları olduğunu anlatan Doç. Dr. Murat Şentürk, Türkiye’de ise bu konuda yeni yeni bilinç oluşmaya başladığını söylüyor. Öncelikle yaşlanmaya yönelik ekonomik koşulları iyileştirmek üzerine çalışıldığını ifade eden Şentürk, sosyal ve kültürel etkinliklerle yaşlıları toplumsal hayatın içinde tutmaya çalışan yerel yönetim uygulamaları da olduğunun altını çiziyor.

Yaşlılık, ömrü yetecek olan bütün insanların nihayetinde içinde bulunacağı yaş aralığı. Ve bu aralıktaki oran gittikçe artıyor. Demograflar, yaşlılık oranındaki artışın önüne geçmenin pek mümkün olmadığını söylüyor. Çünkü gelişmiş toplumlarda, gelişmiş ülkelerde ölüm süreleri uzuyor. Tıp ilminin gelişmesiyle birlikte hastalıklara çareler arttı ve insanlar daha uzun yaşamaya başladı. Doğum oranlarının azalması da genç nüfusun azalması anlamına geldiği için uzun süredir Batı ülkelerinde yaşanan yaşlı nüfusun artışı ve onların sorunları, artık ülkemizde de konuşulmayı gerektirecek düzeye geldi.
Türkiye’de ve dünyada yaşlılığın artışı sebebiyle farkındalık oluşturmak isteyen İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Araştırma Merkezi, Galatasaray Üniversitesi, İstanbul Şehir Üniversitesi, Yalova Üniversitesi ve 65+ Yaşlı Hakları Derneği iş birliği ile 1-2 Ekim tarihlerinde Yaşlılık Atölyesi düzenledi. Atölyeye akademisyenlerin yanı sıra, kamu kuruluşlarından, özel sektörden ve STK’lardan birçok yetkin insan katıldı. Atölyenin ilk gününde, Teknoloji ve Yaşlılık, Yaşlılık ve Sağlık başlıkları altında konuşmalar düzenlenirken ikinci gününde Kent, Mimari ve Yaşlılık, Demografi ve Yaşlılık, Yaşlılık ve Göç başlıkları altında konuşmalar yapıldı. Yaşlılığın temel meselelerinin konuşulduğu programlardan anlaşılan o ki, yaşlılık yeni yeni fark edilip ilgilenilen ve önem taşıyan bir meselemiz.

YAŞLILIĞI BİR DÖNEM OLARAK KABUL ETMİYORUZ

Yaşlılık Atölyesi Düzenleme Kurulu’ndan Doç. Dr. Murat Şentürk, Yaşlılık Atölyesini ilk olarak 2015’te gerçekleştirdiklerini ve bu sene ikincisini tertip ettiklerini belirterek konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Bu organizasyonun yaşlılık atölyesi olmasının temel meselelerinden bir tanesi sadece akademik bir çalışma olmasını istemeyişimiz. Meselenin tüm taraflarıyla ilgilenen ama gerçekçi bir şekilde konuştuğumuz bir zemin olsun diye böyle bir organizasyon düzenledik.
‘En temel yaşlılık meselesi nedir‘ diye sorulduğunda, yaşlılığı diğer dönemler gibi bir dönem olarak kabul etmeyişimiz olduğunu söylüyorum. Aslında bu hepimizin içinden geçeceği doğal bir süreç. Nasıl gençsek, yarın orta yaşlı olacaksak, öbür gün de yaşlı olacağız Allah ömür verirse. Ve bu aslında bebeklik gibi, çocukluk gibi kendine has tarafları olan ama bir süreç olarak hiçbirinden farkı olmayan bir yaş grubu. Bunu kabul edebilsek birçok sorun kendiliğinden çözülür. Çünkü kamu yöneticileri meseleye böyle baktığında politikalar geliştirir. Akademisyenler böyle baktığında yaşlılar ve yaşlılık meselesinin üzerine gider. Özel sektör onlar için de bir takım şeyler üretmeye çalışır. Siyasetçiler onları dikkate alır. Dolayısıyla bunu herkesin bu şekilde kabul ediyor olması lazım. En temel meselemiz bu aslında.

YAŞLI ORANI GİTTİKÇE ARTIYOR

Bunu kabul ettikten sonra benzer meseleler var. Mesela gençler de yalnız değil mi? Ya da gençlere yönelik bir takım ayrımcılıklar yok mu? Var. Ya da gençlerin kentle, mekânla ilgili problemleri yok mu? O da var. Aslına bakarsanız hepimiz aynı gündelik hayatı tecrübe ediyoruz. Fakat yaşımıza göre bazı hususiyetler var ve bu hususiyetler değişebiliyor. Bunu fark edip ona göre hareket etmek gerektiğini düşünüyorum. Atölyede biz bunlara dikkat çekmeye çalışıyoruz. Bir taraftan da bu işi sadece kendimiz yapmamaya çalışıyoruz. İşte birkaç üniversite ile iş birliği içerisinde yapıyoruz. Bunun da yine Türkiye’nin temel ihtiyaçlarından biri olduğunu düşünüyoruz. Beraber iş yapma kültürünü geliştirmek üniversitelerle, STK’larla birlikte olmak için yaptığımız şey bu yani.
Öte yandan demograflar, yaşlılık oranındaki artışın önüne geçmenin pek mümkün olmadığını söylüyor. Kadınların çalışma hayatında daha fazla yer almasıyla beraber çocuk sayısındaki azalma, nüfusun önemli bir kısmının yaşlılardan oluşmasına neden oluyor. Bunu önlemeye çalışan bir takım ülkeler var. Doğum politikalarını teşvik edici, nüfusu en azından kendini yenileyebilir oranda tutmak için çalışan ülkeler var. İkinci husus, dışarıdan göç almak. Göçmenlerle bunu çözmeye çalışan gelişmiş ülkeler var. Dolayısıyla ülkelerin bu sorunları nasıl tanımladıkları önemli. Çünkü kendi toplumsal ve iş hayatlarını sürdürebilmek için belli bir nüfus dinamiğine ihtiyaç var. Bazen doğumu teşvik eden politikalarla, bazen göçmenleri alarak nüfusun dinamik bir şekilde kalmasını sağlamaya çalışıyorlar. En temelde yapılan şeyler bunlar.”

YOKSUL YAŞLILARA YÖNELİK ÇALIŞMALAR

Yerel yönetimlerin Türkiye’de bu konulara yeni yeni ilgi duyduğunu belirten Şentürk, onları yasal olarak zorunlu kılan bir çerçeve olmadığını, fakat teşvik olduğunu söylüyor. “Yerel Yönetimlerde özellikle ilgili ilin ya da ilçenin nüfusunda önemli bir değişim yaşanıyorsa bu dinamiği hem hizmet götürmek anlamında hem siyaset anlamında dikkate almak durumundalar. Dünyada da aslında yerel yönetimler bu konularda bir şeyler yapıyor. Türkiye’de yeni yeni başladığımız için birtakım uygulamalar var ama kötü durumda mıyız, hayır. Fakat daha yol almamız gereken şeyler var. Yaşlanmaya yönelik öncelikle ekonomik koşulları iyileştirmekle ilgili bir takım işler yapılıyor. Bunun dışında toplumsal kapsayıcılık denen, sosyal içerme denen daha sosyal, kültürel etkinliklerle yaşlıları toplumsal hayatın içinde tutmaya çalışan yerel yönetim uygulamaları var.
Bir diğeri de özellikle bakıma muhtaç olan yaşlıların evde bakımını sağlamaya ve sağlık koşullarını iyileştirmeye, evle ilgili ihtiyaçlarını gidermeye dönük destekler üretmeye çalışıyorlar. Aslına bakarsanız daha çok özellikle yalnız yaşayan, yoksul yaşlılara yönelik bir takım çalışmalar üretiyorlar. Belediyeler bütçe ve personel açısından da çok yeterli değil. Bazen de bu işin önemini yeterince kavrayamayabiliyorlar. Hem ülkedeki farkındalıkların artması lazım, hem de belediyelerin kendi kapasitelerini arttırmaya yönelik çalışmalar yapması. Burada özellikle merkezi hükümetin de bakanlıklar aracılığıyla kapasite oluşturması gerekiyor. Bu işleri bilen personel yetiştirmek, hizmet içi eğitimlerin sürekli güncellenmesi, adaptasyonun sağlanması, bir de finansman araçlarının oluşturulması gerekiyor. Yerel yönetimlere ancak bu şekilde katkı sağlanabileceğini düşünüyorum.”

YAŞLILARA WHATSAPP KULLANMAYI ÖĞRETİN

Kırsal kesimlerde yaşayan bazı yaşlıların daha yüksek yaşam kalitesine sahip olmasına, yaş ortalamasının daha yüksek olmasına, stresten uzak şekilde yaşamalarına rağmen kendilerine göre sosyal ihtiyaçlarının olduğunu belirten Şentürk, kırsaldaki insanların sağlık hizmetlerine erişimlerinin çok kolay olmadığını ifade ediyor. “Şehirdeki insan, sağlık ocağına yürüyerek gidebilirken kırsaldaki insan bu gibi imkânlardan uzakta. Şehirdeki insan, teknik donanımları daha yüksek bir hastanede tedavi olabilirken kırsaldaki insan bundan mahrum. Kırsalın kendine göre artıları olduğu gibi kendine özgü ihtiyaçları da var.
İnsanların iklim veya coğrafi olarak bir takım şeylere mesela kültürel olanaklara erişimi problemli olabiliyor. Kırsaldaki hayatı değiştirmeden ama yaşam koşullarını da iyileştirerek bir takım küçük uygulamaların oradaki hayatı biraz daha iyileştirebileceğini düşünüyorum. Mesela şöyle düşünelim, bu insanların çocukları genellikle farklı yerlerde yaşıyor. Teknoloji ile araları iyi olsa çocuklarıyla daha rahat bir şekilde görüşebilirler. Böylece kendilerini yalnız hissetmeyeceklerdir. Onlara basit teknoloji eğitimi verilebilir, işte Skype’tan, WhatsApp’tan nasıl görüşülür, anlatılabilir.”

EN ÇOK ONLAR ETKİLENİYOR

Şehirlerdeki değişimin en fazla yaşlıları etkilediğini ifade eden Murat Şentürk, bu durumu yaşlılarla mekân arasındaki ilişkinin diğer yaş gruplarına göre daha fazla olmasına bağlıyor. “Uyum, hafıza ve mekâna dayalı ilişkiler konularında hassas oldukları için değişimler onları doğrudan etkiliyor. Onları yerinde tutarak uygun yaşam koşulları oluşturulabilir. Yeşil alana yakın olmaları söz konusu olabilir, böylece sosyal ilişkilerini daha rahat geliştirilebilirler.”

***

GÖÇMENLERİN YAŞLILIĞINI DA DÜŞÜNMELİYİZ

Göç eden yaşlıların sorunlarıyla ilgili yapılan atölyede moderatörlük yapan Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, Yaşlıların göç etmesini konuşmamızın yanı sıra göç edilen yerdeki yaşlanmayı da konuşmamız gerektiğinin altını çiziyor. “Şu anda Suriyeli nüfus çok genç. Biz sosyal politikalarımızı, akademik çalışmaları, hep eğitim, entegrasyon gibi konularda yoğunlaştırıyoruz ama bir taraftan da buradaki insanların yaşlanacağını ve bakıma muhtaç hale geleceğini göz önünde bulundurarak politika üretmemiz gerekiyor. Suriyeli göçmenlerin yaşlı oranları yüzde 2 diyelim. Yüzde 2 ne demek, 100 binde 2 bin. 1 milyonda 20 bin. 3,5 milyon varsa 70 bin yaşlı. Bu az bir rakam değil. 70 bin tane yardıma ve bakıma muhtaç Suriyeli var demektir. Bunlara kim bakacak? Kentleşmeyle beraber yaşlıların hayatı zorlaşıyor. Aile içinde bakım güç hale gelebiliyor. Biz şimdi Türklerin yaşlılara bakımı ne şekilde yürüteceğini, bu hizmetleri konuşuyorsak, bir süre sonra Suriyelilerin bakımını da, sisteme nasıl adapte edileceklerini de konuşmamız gerekecek.”

İLERİYE DÖNÜK POLİTİKALAR GELİŞTİRMELİYİZ

Yaşlı Suriyelilere dönük henüz bir bakım çalışması bulunmadığını ifade eden Adıgüzel “Slogan şöyle, gençlere bakamıyoruz, yaşlılara nasıl bakacağız. Bunu niçin söylüyorum? Sağlamlarını okutamıyoruz ki engellilerini okutabiliyoruz diyecekler. Engelli oranı nedir ortalama bir toplumda? Yüzde 5 ile 10 orası bir rakam. Yüzde 5 deseniz dahi 3 milyonda yine ciddi bir rakam yapar. Eğitim çağındaki kaç engelli Suriyeli çocuk okula gidebiliyor mesela? Engelli olmayı dezavantajlılık olarak tanımlıyoruz. Göçmen olmakla ikisi birleşince de daha büyük bir sorunla karşılaşmış oluyoruz. 2 kere dezavantajlılık ortaya çıkmış oluyor. Bu insanların göz ardı edilmemesi lazım. Onlara yönelik bir politika geliştirmemiz gerek diye düşünüyorum. Şimdi ileriye dönük bir politika geliştirmezsek ileride güç bir durumla karşı karşıya kalabilir bu ülke. Dolayısıyla bu konuda en azından akademik çalışmalar yapılması ve sosyal politika üretimlerinin geliştirilmesi lazım. Yaşlı göçmenlerle ilgili neler yapılması gerektiği konusunda kafa yorulması lazım diye düşünüyorum” diyor.

Benzer konular