Suriyeli çocuklar artık devlet okullarında

Savaştan sonra Türkiye’ye gelen Suriyelilerin en büyük sorunlarının başında iaşe, barınma, sağlık ve eğitim geliyor. Türkiye bütün kurumlarıyla birlikte bu sorunları çözmek için 6 yıldır çalışsa da, 3 milyonun üzerindeki mülteci nüfus için her şey süt liman değil. Yardım edeceğiz diyen dünya ülkeleri ise uzaktan izlemekle yetiniyor. Suriye savaşının başlamasıyla birlikte ülkemize gelen Suriyelilere ‘geçici’ gözüyle bakıldığı için, yapılan düzenlemeler de ‘geçici’ perspektifinden oldu. Fakat 2015 itibariyle artık geçici olmadıkları kabul edildi. Geçici düzenlemelerde yavaş yavaş kalıcı değişikliğe gidilerek, entegrasyonu hızlandırma çalışmaları yapılmaya başlandı bile.

Geçici olarak bakılıp, daha sonra kalıcı olduğu anlaşıldığında düzenlemelere gidilen konulardan birisi de Suriyeli çocukların eğitimi. Savaştan sonra eğitimlerine ara vermemek için bazen bir STK’nın tahsis ettiği mekanda, bazen bir okulda veya özel bir binada Arapça ve Suriye müfredatına göre, Suriyeli öğretmenlerle eğitim gören Suriyeli çocuklar için artık farklı alternatifler düşünülüyor. Geçici Eğitim Merkezleri (GEM) denilen bu yerlerin kapanıp, Türk Eğitim Sistemine adaptasyonları sağlanacak. Bunun için harekete geçen Milli Eğitim Bakanlığı, 2016’dan itibaren ilk önce STK’ların açtığı GEM’leri kapatmaya başladı. Üç sene içerisinde de tedrici olarak bütün GEM’lerin kapatılması planlanıyor.

En önemli sorun dil

Mültecilerin eğitimiyle ilgili en önemli sorun dil meselesi. Suriyeli çocuklar her ne kadar Türkçeyi öğrense bile, eğitim görecek kadar yeterli değil. Bu da sınıflardaki uyumu ister istemez engelliyor. Özellikle ilk ve ortaokul çağındaki çocukların birbirlerine karşı acımasızlığı düşünülünce, dil bilmedikleri için alay edilen, aşağılanan mülteci çocuklar okuldan soğuma riskiyle karşı karşıya. Milli Eğitim bu sorunların giderilmesi için de ilave çalışmalar yapıyor. Türkçe dil derslerine yoğunlaşıp, telafi kursları açmak gibi. Savaşın acımasızlığında mağdur olan Suriyeli çocukların, savaş sonrasında da mağduriyet yaşamamaları için eğitim almaları şart. GEM’lerin aşamalı olarak kaldırılarak Türk Eğitim Sistemine geçilmesi sorunların tamamen çözülmesi anlamına gelmese de, geçiş sürecinin yavaşlatılması, devlet ve sivil teşekküllerin birlikte hareket etmesi mülteci çocukların Türk çocuklarına, Türk çocukların da mülteci çocuklarına uyumunu kolaylaştıracaktır.

Geçici Eğitim aşaması bitmeli

Suriyelilerin entegrasyonuyla ilgili çalışmalar yapan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ercan Demirci, Suriyelilerin kalıcı oldukları anlaşıldığı için, Geçici Eğitim Merkezlerinin onların ihtiyacını karşılamadığını ifade ediyor. GEM’leri tedrici olarak kapatmayı hedeflediklerini söyleyen Demirci, entegrasyon faaliyetlerinin tam hız devam ettiğini vurguluyor. “Suriye savaşının ilk dönemlerinde bütün dünya ile beraber Türkiye olarak Suriye savaşının kısa süreli olduğunu düşünmüştük. Türkiye kamu kurumları ve STK’lar, savaşın kısa sürede biteceği öngörüsü üzerinden insani yardım perspektifiyle başta iaşe, sonrasında barınma, sonrasında sağlıkla alakalı seferberlik ilan etti. Gelen kitle içerisinde eğitimini yarıda bırakan çocukların da ülkelerine döndüklerinde eğitim motivasyonlarını ayakta tutmayı hedefleyen ve ayrıca zaman kaybetmemelerini merkeze alan, bıraktıkları okuldaki dersleri, müfredatı ve içeriği dikkate alarak bir takım eğitim ortamları oluşturuldu. Geçici Eğitim Merkezleri konseptinin temelini bu yaklaşım vücuda getirdi.

Geri dönecekler paradigması çöktü

2015 yılıyla beraber artık ‘geri dönecekler’ üzerinden şekillenen eğitim paradigması çöktü. O zaman bütün yaptıklarımızı masaya yatırdık. Eğer kısa ve orta vadede dönmeyeceklerse GEM’lerde verilen eğitimin başta çocuklar olmak üzere Türkiye’nin sosyal, siyasal yapısı açısından büyük riskleri var. GEM’lerde verilen eğitim Arapça eğitim olduğu için bu çocukların Türkiye’de mevcut eğitim sistemi içerisinde hareket etmeleri, yükselmeleri, yer edinmeleri, gelecekte hayata tutunacakları mesleklerine ulaşmaları çok da mümkün değildi. Bu gerçeklik ışığında Türk Eğitim Sistemine entegrasyonun bu çocuklar açısından en doğru yöntem olduğunu çeşitli çalışmalar neticesinde karara bağladık. 2016 itibari ile Geçici Eğitim Merkezlerini bir nevi  ‘Geçiş Eğitim  Merkezi’ konseptiyle tekrar ele alacağımızı kamuoyu ile paylaşarak ifade ettik. Üç sene içerisinde GEM’lere olan ihtiyacın en aza indirilerek dönüştürülmesini planladık. Suriyeli çocukların Türk eğitim sistemine entegrasyonuyla alakalı kapıları da sonuna kadar açtık. Bu sene itibariyle 390 bin Suriyeli öğrenciye Türkçe eğitim verildi. Geçen sene bu kararı verdiğimizde okullarımızda 40 bin öğrenci vardı, şu anda yaklaşık 193 bin öğrenci var. GEM’lerde ise hali hazırda 293 bin öğrenci eğitim görmekte. Entegrasyonla ilgili istihdam ettiğimiz yaklaşık yedi bin civarında öğretmen sadece ve sadece Suriyeli çocukların Türkçe eğitimi için çalıştılar. Yaz dönemi ve gelecek sene de çalışacaklar. İlaveten sistemden kaynaklı telafi programları işletiyoruz.

Devlet okullarına beklentinin üzerinde ilgi var

GEM’lerde verilen sertifika bizim açımızdan telore edilebilir, dünya açısından ise kabul edilmeyen bir sertifika. Dolayısıyla çocuk 8-10 sene eğitim aldıktan sonra bir kağıt parçasıyla ayrılıyor. Savaşın travmasını en üst seviyede yaşamış olan çocuklara savaştan sonra böyle bir bedel ödetmemeliyiz. Lakin bu esnada kültürlerini, tarihlerini, dillerini koruyabilmeleri için de tedbirimizi alıyoruz. STK’lara da çocuklar açısından en reel ve nitelikli yol haritamızda bizimle beraber mevzi almalarını söylüyoruz. GEM’lerde ticarileşme, farklı bir takım fikirlerin sirayet etmesi gibi sorunlar da dikkate alındığında, kararımızı uygulamadaki motivasyonumuz artıyor. Bu senenin tecrübesini de masaya yatırdığımızda ben bu konuda ümitliyim. Suriyeli aileler ve Suriyeli çocuklar Türk Eğitim Sisteminde okumaya dair bizim beklentimizin üzerinde ilgi gösterdiler. Velev ki savaş bitti, Türk eğitim sistemi içerisinden çıkan bir çocuk ülkesine döndüğünde Suriye’ye entegrasyon sorunu yaşamayacaktır. Fakat Arapça eğitimin cari olduğu bir iklim sonrasında ülkelerine dönemedikleri takdirde, bu netice onlar için de ülkemiz içinde büyük riskler barındırır.”

Öğrenci, öğretmen ve veli uyumu

Türkiye’deki Suriyeli Çocukların Eğitimi: Sorunlar ve Çözüm Önerileri Projesi’ni hazırlayan İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden, Prof. Dr. Ayşegül Komsuoğlu ve Doç. Dr. Yeşer Yeşim Özer, GEM’lerin kapatılmasıyla ilgili programı doğru bulduklarını ifade ediyor. Geçicilikten kalıcılığa uzanan süreçte devlet okullarına geçişin planlı ve aşamalı olarak mutlaka gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulayan Komsuoğlu ve Özer, öğrenci, öğretmen ve veli ekseninde üç boyutlu uyum programının oluşturulması gerektiğinin altını çiziyor. “Suriyeli çocukların ulusal eğitim sistemine dahil edilmesinin gerektirdiği büyük çaplı yatırım ve planlamanın hazırlanabilmesi ve toplumsal kabulün sağlanabilmesi açısından GEM’lerin eğitim sistemine dahil edilmesi için üç senelik geçiş süreci sürdürülebilir ve kapsayıcı eğitimin inşasında çok önemli bir adımdır. Bu süre zarfında eğitim sisteminin hem kendi yurttaşlarının hem de eşit birer birey olarak topluma uyum sağlaması beklenen yeni gelen Suriyelilerin ihtiyaçları ve talepleri doğrultusunda ele alması, yerel farklılıkları dikkate alarak düzenlemesi ve hak kaybına yol açmayacak biçimde geleceğe yönelik planlaması gerekmektedir.

Geçici olarak planlanan GEM’lerin, kalıcılık düşünüldüğünde yetersiz kaldığı ortada. Suriyeli öğrencilerin çokluğundan dolayı hızlı bir geçiş yapmak maddi olarak da mümkün değil. Aşamalı olarak düşünülen entegrasyon programı sürece yayıldığı takdirde yeterli olacaktır. Bu doğrultuda Suriyeli öğrencilere yönelik ana dilde ek dersler dışında, Arapça bilen eğitim ve öğretim personeli istihdamı ile desteklenmeyen eğitim sisteminin düşük okullaşma oranları veya okul bırakma oranlarında artışa neden olacağı açık. Diğer taraftan, Türkçe dil desteği gibi akademik ve toplumsal uyuma yönelik programlarının eksikliği, dil yetersizliği, yüksek öğretime adaptasyon, yabancılaşma gibi ciddi sorunları beraberinde getirecektir. Öğretmen ve idari personelin, ayrımcılığa karşı bilinçlendirilmeleri farklı kültürden öğrencilerle bir arada olma gibi konularda yeterliliklerinin geliştirilmesine yönelik hazırlıklar da bu süreçte unutulmamalıdır. Yine bu süreçte toplumsal kabul unutulmadan, sadece öğrenciler için değil, veliler için de tüm bu sürece yönelik bilgilendirilmelerin yapılması ve sürecin ortak etkinlikler ile desteklenmesi gerekir. Elbette sorunlar olabilir, ama devletimizin ve sivil toplum kuruluşlarımızın mültecilerin eğitim sistemine dahil olmalarında edindiği tecrübe, ortak projelerle geçiş sürecini kolaylaştırmak ve öğrencilerin okullarına uyumunu desteklemek için kullanılabilir. ”

Aşağılanan çocuk artık okula gitmiyor

Suriye Nur Derneği başkanı Mehdi Davut ise bu sürecin biraz daha yumuşak olması gerektiğini düşünüyor. Türkçe eğitim dilini öğrenmeden, hızlı bir şekilde entegre eğitime alınan çocukların, dil bilmedikleri için diğer çocuklar tarafından aşağılanıp okuldan soğuyabileceğinin altını çiziyor. “Bazı geçici okulların kapanması geçen sene başladı. Bunların içinde ticaret için açılanlar yolunu bulup bir şekilde eğitime devam ettiler. Fakat Suriyeli öğrenciler, özellikle ara sınıfta olanlar bu süreçte çok mağdur oldu. Birinci sınıfa giden öğrenci için de bir takım zorluklar vardır fakat ara sınıftaki öğrenci daha çok zorlanıyor. Çünkü geçmişte edindiği bilgiler Türk sınıflarındaki yaşıtlarına göre çok eksik. Anne babalar da çocuklarına destek çıkamıyor. O yüzden Suriyeli aileler ne yapıp edip o paralı okullara gönderdiler. Parası olmayan da Türk okullarına gönderdi. Türk okullarına giden çocuklar, her ne kadar Türkiye ile ortak kültürümüz olsa bile, dil bilmedikleri için eziliyor. Dünyanın her yerinde çocuklar arasında bir şamata ortamı olduğunu bilirsiniz. Veliler bana gelip çocukların psikolojisinin bozulduğunu söylüyor. Türkçe bilmedikleri için dalga geçilen çocuk, artık okula gitmiyor.

Daha yumuşak bir geçiş

Geçen seneden itibaren okulların içinde Türkçe kursları açıldı, ama sokak diliyle okul dili aynı olmaz. Çocuk ‘nasılsın iyi misin’ diyebiliyor, ama matematik terimlerini bilmiyor. Coğrafyayı bilmiyor. Eğitim dili ile sokak dili çok farklı. Geçici merkezler zaten Milli Eğitimle ortak projeler. Bu süreç daha yumuşak geçilebilirdi. Bir iki sene okullara hazırlık olan yoğun bir Türkçe eğitim ile geçilseydi, öğrenciler için daha rahat olurdu. Bu sene biz okulu kapatıp dershane gibi çalıştık. Öğleden önce çocukların eksik olduğu derslere takviye ve okulda kullanabilecekleri Türkçe eğitimi verdik. Öğleden sonra zaten çocukların okulu vardı. STK’lara eğitimle ilgili bu görev düşüyor artık. Çocuk Türk sınıflarda dersini görüyor, fakat eve gidince anne baba Türkçe bilmediği için ödevlerine yardımcı olamıyor.

Suriyeli çocuklar bu geçiş sürecini yumuşak atlatırlarsa, ileriki yıllarda ana dillerinde eğitim almamış olmaları bir sorun oluşturmaz. Mesela Almanya’ya giden Türklerin çocukları her halükarda Türkçe öğreniyor. Çocuklarına Arapça öğretmek isteyen Suriyeliler de her şekilde öğretir. Fakat çocuklar narin varlıklardır. O yüzden biraz daha dikkat ve özen istiyor. Bir olumsuzluk olduğunda çocuk kırılıp, küsüyor. Psikolojisi bozulan çocuk okula gitmek istemiyor. Zorla bir gün, iki gün gönderirsin, devamı gelmez. Bu konu hem Suriyeliler hem Türkiyeliler için çok önemli. Eğitim alamayan çocuk sokakta büyür, bu da Türkiye ve Türk toplumu için tehlike oluşturur.”

Benzer konular