Ekonomik tedbirlerin revaçta olduğu şu günlerde, alternatifsiz olmadığımızın farkına varmak önemli. Daha az almak ve fazla olan her şeyden kurtulma isteği yeni bir mesele değil, ama güncelliğini de yitirmeyen bir konu. Bunları takas sistemiyle kullanılır hale getirmek de öyle. Ekonomide daralmayı öngörerek değiş tokuş sistemini ticarette hayata geçiren KOBİ’ler dolar kurundan etkilenmeden ticaretlerini sürdürüyorlar. Tüketmek istemeyen ya da fazla eşyalarının işe yaramasını isteyen insanlar ise eşyalarını takas ederek hem istedikleri ürüne sahip oluyor hem de paraları ceplerinde kalıyor.
Dolar kurunun yükselmesi iş adamından, işçisine ülkedeki herkesi tedirgin ederken, bir özeleştiri yapma zorunluluğunu da getirdi. Her yıl bir üst modele geçilerek yenilenen akıllı telefonlar, tabletler, kredilerle borçlanılarak alınan gereksiz ihtiyaçlar, alınıp sadece bir kez kullanılıp bir kenara atılan eşyalar birer birer gözlerimizin önünden geçti.
Uzmanlar dolar kurunun yükselmesinin getirdiği ekonomik daralmayı tasarruf tedbirleriyle aşabileceğimizi söylüyorlar. Ülkemizde zaten bir süredir gerek ticaret yaparken, gerekse ev eşyalarını yenilerken değiş tokuş yöntemini kullananlar var. Sürekli satın almanın önüne geçmek için eşya paylaşım gruplarına girdiklerini ifade eden insanlar sosyal medya üzerinden eşya takası yöntemini kullanıyor. Sadece tüketmek istemeyenler değil ekonomide daralma olacağını düşünen, faizden uzak durmak isteyen girişimciler de kendilerine yeni yöntemler bulmuş durumda. Değiş tokuş sistemini yeniden gündeme getiren Desnet Teknoloji Genel Müdürü Ömer Ekinci geliştirdikleri sistemi şöyle özetliyor: “Değiş tokuşu tekrar başlattık. Rakibimle anlaşıyoruz. Ben onun deposuna gidip ‘Şunları bana ver’ diyorum, sonra bizim depoya geçiyoruz, bende olup ona yarayacak olanları da o istiyor. Rakipler kaynaşıyor, samimiyet artıyor.”
Ömer Ekinci, değiş tokuş sistemine ekonomide gerçekleşebilecek bir daralmayı ön görerek borçlarını kapatmasıyla başladığını söylüyor. Ekinci, “2016 yılında 1 yıla bölerek bütün bankalara borçlarımı kapattım. İşimi 1.2 milyon TL kredi borcundan, kredi kartı kullanmaz hale getirdim. Öyle ki kredi kartı bile çekmiyoruz artık. Ne ben faiz ödüyorum, ne müşterime ödetiyorum. Çok ısrar edene de anlatıyorum ‘bankaya vereceğim komisyonu sana indirim yapayım nakit öde’ diyorum. Bu krize kendimize gelmemiz için ihtiyacımız vardı. ‘Talep var, nasılsa satarım’ diye ev fiyatları sürekli artıyordu. Şimdi hepsi balon gibi sönüyor.”
DÖNEM KANKA RAKİPLER DÖNEMİ
Rakipleriyle iletişim kurup yakınlığını artıran Ekinci, onlarla bir de Whatsapp grubu kurmuş. Gruptakileri birbiriyle arkadaş haline getirdiğini ifade ederek aralarındaki ticaretin de arttığına dikkat çeken Ekinci, “Son 1 senedir, her rakibimi depoma davet ediyorum. Normalde mahremdir kimse kimseyi deposuna götürmez, ben o şeffaflığı sağlayınca onlar da bana deposunu açtı. Benim satamadığım ürün ona lazım oluyor, onun satamadığı ürün bana lazım oluyor. Böylece aramızda ticaretin tadını aldık” diyor.
Kanka rakipler döneminin başladığını söyleyen Ekinci, kârın işleyişini de şu şekilde anlatıyor: “Gençler iş dünyasına girdikçe o buzlar eriyor. Babalar 40 yıl hiç görüşmemiş diyelim, çocukları görüşüyor. Rekabetin artık düşmanlık olmadığını biliyorlar. Mesela o Whatsapp grubu üzerinden konuşarak, ayrı ayrı alacağımız 100 ürün için birimiz gidip pazarlık yapıyor. Pazarlığı yapan kişi 10 kişi adına kişi başına 100 tane olmak üzere bin tane ürün pazarlığı yapıyor. Alınan ürünleri de rakiplerine aldığı fiyattan dağıtıyor. 100 tanesini 10 liraya alırken, bin tanesi için 6 lira fiyat yakalanmış oluyor. O 4 lira da hepimizin cebinde kalıyor.”
KURUN ÖNEMİ KALMIYOR
Tüm iş dünyasının finans temelli konuştuğunu vurgulayan Ekinci, takas yöntemiyle herkesin kendi işine ve ürününe odaklandığının altını çiziyor. “Takas 1+1’den 3 çıkarmak demek. Tek bir harekette iki ticari işlem üretmek, almaya motive etmek, raftaki ürününü değerlendirmek, atıl kapasiteyi aktif kapasiteye çevirmek demek, kısacası her yönüyle kâr. Üstelik kur baskısı olmadan, sürekli döviz kaç lira olmuş diye bakmadan. İşine bakma fırsatı veriyor, gerçek ürününe odaklanmaya imkân veriyor. Öteki türlü tüm iş dünyası bankacı gibi finans çevreleri gibi para konuşuyor, kur konuşuyor, kimse üretim, iş gücü konuşmuyor.”
Diğer tüccarlarla dolar kurunu sabit fiyat üzerinden yaptıklarını da ifade eden Ekinci, durumu şöyle açıklıyor: “O işin esprisi, karşılıklı alışveriş olduğu için kuru 10 TL den de alsak kimse kimseye para ödemiyor 5 bin TL = 5 bin TL ya da 10 bin TL = 10 bin TL gibi. Kurun önemi kalmıyor.”
ELDEN ELE DEĞİŞİM OLUYOR
Değiş tokuş sadece Ömer Ekinci’nin yaptığıyla sınırlı kalmıyor. Yurtdışında bir akım şeklinde yayılan fazla eşyalardan arınma yöntemi, insanları gereksiz olan eşyaları atmaya ve ihtiyaç fazlası tüketimi kontrol altına alarak azaltmalarına teşvik ediyor. İnsanlar, sosyal medya grupları başta olmak üzere fazla eşyalarını birbirleriyle uygun fiyattan paylaşıyor. İkinci el eşya satma uygulamaları gibi işleyen bu gruplar, öncelikle yakın arkadaşların kendi eşyalarını birbirleri arasında takas etmesiyle başlıyor. Gruba tanıdıklarını ekleyerek halkayı genişleten “takasçılar” zaman zaman elden de kıyafet ve eşya değişimi yapıyor.
Facebook’ta “Daha fazla tüketme daha fazla paylaş” grubunun sahibi olan Nagehan Pakdamar Tüzgen takas yönteminin yeni bir akım gibi sunulduğunu ifade ediyor, Tüzgen “Sürekli artan ihtiyaçlar, kısa sürede kullanılamaz hale gelen ürünler hayatımızı öyle kontrol altına alıyor ki, bir an durup baktığımızda yıllarımızı para kazanıp bir şeyler satın alma sistemi üzerine harcadığımızı fark ediyoruz. Her ne kadar yeni bir akım gibi sunuluyor olsa da, bu bizim geleneğimiz. Kardeşinin kıyafetini giymek, komşusunun bebek arabasını kullanmak, arkadaşının bavulunu ödünç almak; bunlar bizim için yeni şeyler değil ki. Özümüze dönüyoruz” diyor.
YEREL MARKALAR ÖNCELİĞİM
Öğrencilik hayatındaki paylaşım geleneğini mezun olduktan sonra da devam ettiren Tüzgen, 2011 yılında kurduğu Facebook grubuna arkadaşlarını alarak paylaşımlarını buradan sürdürmüş. Amacının paylaşma kültürünü yakın çevresi üzerinden gelecek nesillere taşımak ve tüketim toplumuna karşı bir duruş sergilemek olduğunu da ekliyor. “Hayatımın her alanı bu paylaşımdan etkilendi. Bir şeye ihtiyacım varsa onu temin etmek için alternatif yolları gözden geçiriyorum, ödünç alırım ya da kendim yaparım diye düşünüyorum. Tercih ettiğim markalarda yerel olanlara öncelik veriyorum. ”
Gruptaki paylaşımların güven ve samimiyet çerçevesinde gerçekleşmesi hedeflerinden dolayı referansı olmayanı gruba almadıklarını söylüyor Nagehan Tüzgen. “Şu an referansla üye eklediğimiz kapalı grubumuz 2 bin kişiye yaklaştı. Grubumuzda kitaplar, her türlü ev eşyaları, kıyafetler, bebek eşyaları, oyuncaklar paylaşılıyor. Bazen grup içinde değişime sokuluyor, ödünç veriliyor. Gruba referansla üye almamızın sebebi de tüm alışverişlerde karşılıklı güven ve samimiyeti hâkim kılmak. Grup üyeleri kendi ihtiyacı olmayan ama başkasının ihtiyaç duyabileceği şeyleri satarak, kimi zaman sembolik bir fiyat vererek, kimisi de başka bir şeyle takas ederek sürece katılabiliyor. Bu yöntemlerin hepsinin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum, çünkü hepsi farkındalığın bir göstergesi. Gösterilen her çabanın, toplumsal değişime etkisi olacağını düşünüyorum.”
Grupta ilginç paylaşımların da olduğunu örneklerle anlatan Tüzgen, “Teki kırılmış tuzluğunun eşini bulmaktan, bir deney için alınıp elde kalmış bakır sülfata, buzu çözülmüş ama artmış böreklik iç malzemeden, sadece bir bölümü yenmiş taze yaş pastaya kadar birçok şey paylaşıldı grupta” diyor.
FAZLA EŞYA SIRTIMIZA KAMBUR
Hayatının bir dönemini satın almak ve tüketmekle geçiren insanlar, bir müddet sonra elden çıkarma ve takas etme yöntemlerine başvuruyor. O insanlardan birisi de Adana’da yaşayan öğretmen Yasemin Yaşar. AVM’ye cüzdan almadan gittiğini ve alışverişe gittiğinde liste dışına çıkmadığını söyleyen Yaşar, çok sık ev taşıdığı için eşyalarını takas yöntemiyle bir bir elden çıkarmaya başlamış. “Bir dönem o kadar sık taşındım ki artık eşya toplamak ve onları sığdırmak sabrımı taşırdı. En sonunda bunlardan kurtulmam gerektiğini düşündüm. Her taşınma dönemimde bir eşyaya karşılık başka bir şey aldım. Mesela Adana’ya taşınacağım zaman gereğinden büyük bir dolabım ve ranzam vardı. İkinci el dükkânına onları verip, para almadan ve ödemeden bir baza aldım kendime.”
Eşyaların insanın sırtına kambur olduğunu belirten Yasemin öğretmen, alışveriş yapmamaya da bu düşünceyle başladığını söylüyor. “Bana göre eşyalar sırtımızda taşıdığımız bir kambur. Şu an bu kadar rahat konuşuyorum ama AVM’ye cüzdan almadan gidiyor, dışarıya çıktığımda yanımda cüzi miktar para bulunduruyordum. Belirli bir süre sonra alışveriş listesi yapmaya başladım. Çünkü insan gerçekten neye ihtiyacı olduğunu bilince ona göre alışveriş yapıyor.”
Dolar kurunun yükselmesinin takas için herhangi bir etki yapmayacağını söyleyen Yasemin Yaşar, takas sisteminin kur hareketlerine karşı çözüm olabileceğini söylüyor. “Netice itibariyle takas sisteminde para kullanmıyorum. O nedenle dolar kurunun etkisini pek görmüyorum ama piyasa koşulları kötü etkileniyor takip ettiğim kadarıyla. Takasın, sistemli bir şekilde ekonomiye yerleşmesi bana göre uzun vadede yarar sağlayacak.”
YORULDUM VE KARAR VERDİM
İnstagram hesabından sadeleşme paylaşımları yapan evindeki fazlalık eşyalardan kurtulmaya çalışan Birgül Kalın da eşyaların kendisini yorduğundan bahsediyor. Kalın, çocukları doğduktan sonra eşyalara ayıracak zaman bulamadığını ve ailesiyle daha fazla zaman geçirmek için sadeleşmeye gittiğini anlatıyor. “Çocuklar olduktan sonra eşyalar beni yormaya başladı artık ve eşyalarımı en aza indirmeye karar verdim. Zorunlu ihtiyaçlar dışında neredeyse hiçbir şey almadım. Dışarıya her çıktığımda poşetle dönerdim. Alışverişi bırakınca para biriktirmeye yöneldim.”
Fazla eşyaları elden çıkarmaya oturduğu sitenin sosyal medya sayfasında başladığını söyleyen Kalın, eşyaların kölesi olmamak gerektiğini de sözlerine ekliyor. “Sitenin Facebook’taki ikinci el satış sayfasında başladım eşyalarımı elden çıkarmaya. Yine farklı sayfalardan gelinliğimi, abiyelerimi ve ayakkabılarımı isteyen kişilere ücretsiz bir şekilde verdim. Şimdi ise farklı uygulamalarla kullanmadığım eşyaları elden teslim yöntemiyle satıyorum. Bu sayede bin lira biriktirdim. Eskiden kalma alışkanlıklarımızı artık aşmalıyız. Misafir için aldığımız takımları ayda yılda bir kullanmak üzere bir köşede bekletiyor ve sonra o eşyalara kölelik yapıyoruz.”