10 Soruda patlamış mısır çatlağı

Mars Group ile yapımcılar arasında patlayan mısır tartışması geçen haftanın en çok tartışılan konularının başına yerleşti. Biz de ‘kampanyalı bilet’ sebebiyle yaşanan tartışmayı mercek altına aldık. Sinema sektörü ile sinama yapımcılarını karşı karşıya getiren mısır patlağının yanına ‘sinema bileti dayatması’nı sektörün en önemli isimlerinden Yönetmen İsmail Güneş’e sorduk. İşte Güneş’in sektörde kopan fırtınaya dair görüşleri:

1- Nedir bu ‘patlamış mısır’ tartışmasının aslı?

Sinema salonları, müşteriye bilet keserken onu gişede mısır ve gazlı içecek almaya zorluyor. Bu da müşterinin planladığından daha yüksek bir bedel ödemesine yol açıyor. Bu kazığı bir kez yiyen seyirci ya yılda seyredeceği film sayısını azaltıyor ya da filmin televizyonda gösterilmesini bekliyor. Sinema salonları büfeleri bilindiği gibi çok pahalı alanlar. Bir gazoz, dışarıdaki fiyatının beş altı misli fiyata satılıyor. Keza mısır ürünü de aynı. Buraya kadar olan kısmı bir bileti pahalı kılan unsurlar. Kavgayı açığa çıkaran asıl neden, biletin satılmasını sağlayan mamulün film eseri oluşu ve bu biletten alacağı pay.

2- Bir filmde yapımcının ve sinema işletmecisinin payları ne kadar olmalı?

Normal olarak bir bilet yalın olarak yüzde 40’ı yapımcının, yüzde 50’si dağıtımcının ve yüzde 10’u da Sinema Filmlerinin Desteklenmesini sağlayan bütçenin gelirlerinden oluşuyor. Fakat üzerine yüklü bir miktarda promosyon adında mısır ve gazlı içecek maliyeti koyan sinema işletmecisi, gelirin sadece film kısmının yapımcı payını ödüyor. Oysa burada bu bileti oluşturan ürün bir film. Bence en adil bölüşüm, bir biletin üzerinden gerçekten yarı yarıya bölüşmek olmalıdır. Yani hem rüsum giderleri hem dağıtımcı payı hem de tanıtım giderleri eşit şekilde bölüşülmelidir. Ayrıca promosyon adı altında herhangi bir ürün bu maliyete ilave edilemez. Üstelik zorunlu olması bir dayatmadır ve bunun da yasalara aykırı olduğunu düşünüyorum.

3- Sinemacılar bileti izleyiciye gazozların yanında promosyon olarak mı veriyor?

Bu kampanya müşteriye zorunlu olarak dayatılmasa bir sorun yok. Zorunluluk, seyircinin alım gücünü azalttığı için filmin gişesine yansıyan bir olumsuzluk olarak karşımıza çıkıyor. Aslında bu rantı oluşturan filmin bu gelirden pay alması gerekir. Mısırı ve gazlı içeceği beş altı katına sattıran ürün bir film ve yapımcısı bundan pay alamıyor. Üstelik seyirci sayısını da düşüren bir uygulama.

4- O halde yapımcıların gerçek paylarını alamadıkları fikrine siz de katılıyorsunuz…

Elbette… Bilet üzerindeki paylaşma sanki yarı yarıya pay ediliyormuş gibi duruyor ama bu gelirden sadece sinema işletmecisi aldığını “net” alabiliyor. Bu uyanıklıkla oranı değişken olan dağıtımcı payı ve rüsum vergisi dediğimiz pay da yapımcıya yükleniyor. Asıl önemlisi her tarafın para kazandığı ürünün tanıtımına ne sinema işletmecisinin, ne de dağıtım şirketinin desteği var. Yapımcının yaptığı reklamla sinema işletmecisi ve dağıtımcısı seyirci kazanıyor olmasına karşın bu kaleme ödeme yapmıyorlar. Asıl önemlisi filmin gelecek program olarak tanıtımını yapması gereken salon işletmecisi, bu tanıtımı yapmak yerine, bu alanı reklama ayırıp büyük paralar kazanıyor. Bu ortamı oluşturan filmin kendisine bir kuruş gelir sağlamıyor. Oysa filmin tanıtım filmi mevcut seyirciye layıkıyla gösterilse, seyirci artabilir.

5-Biletle birlikte mısır kampanyası yapmanın tek amacı yüksek gelir mi?

Şüphesiz öyle… Üstelik böyle yaparak bindikleri dalı kesiyorlar.

6- Bu durumda “izleyici ve yapımcı kaybediyor, sadece sinemacı kazanıyor” demek mümkün mü?

Meselenin özeti tam da bu! Film izlemeye gelmiş bir kişiye çok pahalı mısır ve gazlı içeceği dayattığınızda bunun tek kazanını sinema sahibi. Film seyretmeye gelen birinin ille de mısır ve gazlı içecek tüketme mecburiyetinde olması ona fazladan, üstelik çok pahalı gider olmaktan başka ne faydası olabilir ki?

7- Mars Group’un sinema salonlarında kartel oluşturduğu fikrine katılır mısınız?

Evet kartel oldular. Yıllar önce bu grup birleşirken ben şiddetle karşı koydum. Rekabet Kurulu bizi ciddiye almadığı gibi bizim görüşümüzü de onlara gösterdiler. Bana husumetleri o zamandan… Ülkenin en önemli sinema mekânları onların elinde. Bugüne kadar büyük(!) yapımcılarla hareket ediyorlardı. Her iki taraf da halinden memnundu. Bağımsız yapımcılar ise medyada karşılık bulamıyordu. Çatışmanın böyle bir faydası oldu hiç olmazsa.

8- Sinema kartelinin sektöre ne gibi zararları dokunur?

Doğrudan mısır ve gazlı içecek sorunu olmasa da çoktandır, özellikle bağımsız film üretmeye çalışan yapımcı yönetmenlerin bu grupla ciddi meseleleri zardı zaten. Uzun süredir bu filmlere salon imkânı tanınmıyor. Tanınsa bile her film için zorunlu tutulan 650 ABD Doları söz konusu. Hem bu parayı talep ediyor hem de filmi adil bir sürede gösterimde tutmadığı gibi bazen başka ticari filmlere seans kaçırıyor. Sinema salonu işletmeciliği kamu vazifedir ve yapımcı bunu kendi başına yapamaz. Ayrıca bu alana sadece para kazanılan bir alan olarak bakılamaz. Burası kültürel bir alandır ve kültür her insanın eşit tüketebileceği mecraları bulmak durumundadır.

9-Şu an mecliste hazırlanan kanun teklifine göre sinemalarda oynatılan reklam sürelerinin de kısıtlanması düşünülüyor. Sinemada oynanan reklam gelirinden yapımcı pay almalı mı?

Reklam sürelerinin azaltılıp tanıtım filmlerinin gösterilme zorunluluğu bu fakirin şahsî gayretlerinin bir neticesi olarak kanun teklifine girdi ve sektörün diğer bileşenleri de destek verdiler. Eğer son anda bu kartel bir müdahalede bulunmazsa, reklam süreleri en fazla 15 dakika, film tanıtımı süreleri de beş dakikadan aşağı olmayacak. Reklam gelirlerinden şüphesiz eser sahiplerinin pay alması gerekiyor, ama bunun imkânsız olduğunu düşünüyorum. Eser sahipleri hak ettikleri teliflerini bile alamıyorlar, bunu nasıl alsınlar?

10- Sinemaya gidilmemesinden şikâyet ediliyor ama bilet fiyatları çok yüksek. Mısır olmasa bile 25-30 lira gibi bir film bileti fiyatı çok yüksek değil mi, sizce mâkul olan nedir?

Seyircinin düşük olmasını bilet fiyatlarına bağlayamayız. Kaldı ki 25-30 TL’lik biletlerin olduğu yerler bilindik AVM’lerdeki sinemalar. Herkes ortalamanın 10 lira olduğunu biliyor. Burada asıl sıkıntı seyirci sayısında… 82 milyonluk ülkenin 60 milyon seyircisi var. Bu durum da ülkemizde 15-20 milyon civarında seyirci olduğunu gösteriyor. Biz Amerikan filmlerini geçtiğimizle seviniyoruz. Aradaki farkın yüzde 11’le Recep İvedik olduğunu düşünürsek, durumumuzun vahameti iyice açığa çıkar. Rakamlar gösteriyor ki, ülkemizde 60 milyon insan ömrü hayatında sinema salonundan içeri hiç girmemiş.

Benzer konular