10 soruda Latin Amerika Müslümanları

1-Latin Amerika İslamiyet’le ne zaman tanışmaya başladı. Bu bölgeye İslam nasıl ulaştı?

Latin Amerika’ya İslam’ın gelişi 17. yüzyılın başlarında olmakla beraber, görünür hale gelmesi daha çok 1920’ler ve 1960’larda üç dalga halinde kıtaya gelen Arap kökenli Osmanlı vatandaşlarıyla başlar. Kıtada Suriyeli, Filistinli, Lübnanlı ve diğer Osmanlı coğrafyasından gelen Müslümanlar vardır. Bunlara Los Turcos derler ve bundan dolayı Türkiye’de Arapça konuşulduğunu düşünür herkes.

2-Yerli Müslüman nüfusun yaş aralığı ne ? Genellikle hangi ülkelerden?

Latin Amerika 18-24 yaşlarında gençlerin İslam dinine girdiği bir coğrafya olarak dikkat çekiyor. İşin ilginci İslamiyet’i kabul edenlerin çoğu da kadınlar. İnsanlar isimlerini genelde değiştirmiyor, ama gençler arasında oransal olarak ciddi bir artış var. Genelde her ay şehadetlere camilerde şahit olmak mümkün. Meksika’dan Arjantin’e, Kolombiya’dan Brezilya’ya bütün ülkelerde bu eğilim var. Bu konuda İslam dünyasının kıtaya çok yoğun ve yakın bir ilgi göstermesi lazım.

3-Toplam Müslüman nüfusu ne kadar? Yayılma var mı?

Tüm kıtanın nüfusu yaklaşık 625 milyon civarında. Müslümanların tüm kıtadaki sayısının yaklaşık 5 milyon olduğu tahmin ediliyor. Bu sayıya Arap kökenliler ve İslam’a yeni girenler dâhil. Fakat gerçek bir sayım zor olduğundan, genel artışı dikkate alınca, bu sayının daha fazla olduğunu düşünmek gerekiyor. Önümüzdeki süreçte özellikle gençler arasında daha fazla bir şekilde İslam’ın yayılma ihtimali var.

4-Cami eksikliği yaşanıyor mu? Hangi ülkelerde kaç cami-mescit var?

Genellikle her ülkenin başkentinde mescit var. Bazı başkentlerde bu sayı 3-4 iken bazılarında bir tane. Fakat başkentler dışındaki şehirlerde genellikle küçük ve genelde apartmanların altına yapılan mescitler var. Diyanet’in Latin Amerika’daki ülkelerin ikinci büyük şehirlerine Balkanlardaki gibi 150-200 kişilik küçük fakat mimari anlamda cazibe merkezi olacak camiler yaptırması lazım. Başkentlerde yaptırmasını tavsiye etmiyorum çünkü zaten ibadet mekânı var. Bir de başkentlerdeki dini gruplarda “dini otoritenin kim olacağı” mealinde anlamsız kavgalara yol açabilir. Onun yerine, alanın boş olduğu ve hizmetin gerekli olduğu yerlere Türkiye’den kuruluşların girmesi çok önemli. Latin Amerika’da cami sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda insanların İslam’ı tanıdığı, gördüğü ve ilgi duyduğu bir mekân olabilir. Mimari yapısı dolayısıyla turistik bir yer olma ihtimali de çok yüksek. Tüm bunlar düşünülünce Latin Amerika’da yapılacak bir cami, başka bir yerde yapılacak camiden çok daha farklı amaçlara sahip, bir nevi “görünen tebliğ merkezi” konumundadır. Bunu doğru okuyup ona göre Latin Amerika’ya Türkiye’deki dini cemaatlerin ve vakıfların yaklaşması lazım.

5-Latin Amerikalı Müslümanların cemaatleri ya da diyanet gibi bir kurumları mevcut mu?

Latin Amerika’daki Müslümanların liderleri genelde camilerdeki imamlar ve yöneticilerden oluşuyor. Her yıl bir ülkede toplanıp kendi aralarında fikir alışverişinde bulunuyorlar, ama kıtasal bir örgütlenmek yok. Ayrıca hem aynı ülke içinde hem de kıtada çeşitli bölünmeler olabiliyor. Bunlar ya kişisel sebepler ya da siyasal anlamda farklı duruşlardan olabiliyor. Fakat bunlar genelde çok keskin değil, çünkü aynı şey için çalışıyorlar. Tebliğ Cemaati’nin üyelerini birçok camide görmek mümkün, ayrıca Selefiler yavaş yavaş kıtaya giriş yapıyorlar. İspanyolca İslami literatür çok eksik, özellikle bunun üzerine eğilmek gerekiyor. Bir de kıtasal anlamda yapılanmaları her yıl daha da güçleniyor. Papa’nın Arjantinli olması sebebiyle bu yıl Latin Amerika dini liderler toplantısının Roma’da yapılması ve orada Vatikan tarafından kıtadaki Müslüman liderlerin kabul edilmesi ihtimali var. Bu konuda Papa ve Vatikan tarafında bir süreç yürütüldüğünü ve Arjantin’deki Müslüman liderlerle Papa’nın eskiden kişisel dostlukları olduğu konuşuluyor. Türkiye’den her yıl yapılan bu toplantıya Diyanet tarafından bir üst düzey yetkilinin katılıp istişarelerde bulunması ve gelişmeleri yakından takip etmesi artık bir gereklilik.

6-İslami yaşam konusunda sorun yaşıyorlar mı?

Latin Amerika’da Müslümanlar yaşamları konusunda genelde sıkıntı çekmiyor. En çok iki konuda sorun yaşadıklarını söylemek mümkün: helal et ve İslami giyim mağazaları. Giyim meselesini genelde seyahatlerle çözüyorlar ama genelde buldukları çözüm yerel bir çözümden öte, biraz kopya kaçıyor. Dolayısıyla Latin Amerika’da İslami giyim konusunu her ülkenin kendi iklim ve kültürel şartları da dikkate alınarak çalışılması gerekiyor.

7-Oradaki Müslümanların en çok neye ihtiyacı var?

En büyük eksiklik İslami eğitim. Bu kitap eksikliğinden tutun da eğitim alacakları okullara kadar uzanıyor. İslam dünyası çok uzak olduğu için maddi anlamda birilerinin gelip eğitim alması çok kolay değil. Latin Müslümanları için Mısır, Suudi Arabistan gibi ülkeler burslu öğrenci götürmeye çalışsa da bu yeterli değil. Diyanet de bu konuda bazı insanları Türkiye’ye eğitim için götürmüştü.

8-Sosyal hayattaki durumları nasıl?

Ticaret hayatında çok başarılılar, dolayısıyla toplumdaki konumları gayet iyi. Saygınlıkları var. Ekvator ve Arjantin cumhurbaşkanı çıkardı, Venezuela’da çok milletvekili var. Genel olarak sosyal entegrasyonda başarılılar, fakat bu başarıları ister istemez dini anlamda bir zayıflığa yol açıyor, çünkü Latin kültürü çok baskın ve güçlü bir kültür.

9-Bölgedeki Katoliklerin Müslümanlara bakış açısı nasıl?

İlişkileri gayet iyi, herhangi bir negatif algı yok. Bazı küçük gruplar 11 Eylül havasının da etkisiyle bazı Müslümanları terörizme yakın göstermeye çalışmıştı, ama bu başarılı olmadı.

10-Latin Amerika’daki siyaset anlayışıyla Orta Doğu’daki siyaset anlayışı arasında benzerlikler var mı?

Latin Amerika’yla Orta Doğu’nun kaderi büyük oranda birbirine benziyor. O da şu, 1950’lerden sonra ciddi bir şekilde her iki kıtada da siyaset batı karşıtlığı üzerinden yapılıyordu. Ortadoğu’da İslamcılar, Latin Amerika’da da sol hareket bu karşıtlığın temsilcileriydi. Fakat her iki tarafta da hatırlarsanız askeri darbeler derken batının ciddi müdahalesi vardı. 1990’dan sonra başlayan ve özellikle 2000’lerden sonra netleşen üç tür siyaset yapım tarzı geliştirildi her iki tarafta da. Bunlardan ilki olan batı karşıtlığı siyaseti Ortadoğu’da savunan İran iken Latin Amerika’da Venezuela bu işi yapıyordu. İkinci olan Batı taraftarı siyaset tarzını Ortadoğu’da Mısır, Latin Amerika’da ise Kolombiya temsil etti. Kolombiya zaten İsrail ve Mısır’dan sonra batıdan en çok yardım alan ülkelerden bir tanesi. Bu iki siyaset tarzı da karşıtlık üzerine kuruluydu. Dolayısıyla diğer bir üçüncü tür siyaset yapma tarzı gerekiyordu ve bu da bir nevi bölgesel-küresel çıkarlar ve dengeler üzerine kurulu siyaset yapma tarzıydı. Latin Amerika’da bu siyaset tarzını Brezilya’da Lula da Silva temsil etti. Ortadoğu’da ise Türkiye, Erdoğan temsil etti. Gelinen noktada bu aslında üç siyasi rekabetin yani siyaset yapım tarzının mücadelesi ve Erdoğan-Lula modeli kazanmış durumda.

Benzer konular