Sinemayı gönülden sevip de Mecid Mecidi ismini bilmeyen kimse yok gibidir. Yönetmenlik macerası 1992’de çektiği Baduk filmiyle başlayan İranlı yönetmenin Cennetin Çocukları (Bacheha-Ye Aseman), Cennet’in Rengi (Rang-e Khoda), Baran ve Serçelerin Şarkısı (Avaze Gonjeshk-ha) gibi filmleri hem dünya çapında festivallerde ödüller kazandı, hem de sinemaseverlerin hafızasında kalıcı yer etti.
Şimdiye dek küçük prodüksiyonlarla insan hikâyeleri anlatan Mecidi’nin, Hz. Peygamber’in hayatını anlatacak dev bütçeli bir film için kollarını sıvadığı haberi hem sinemaseverleri heyecanlandırmış, hem de İslam dünyasında halen devam eden sert tartışmaların fitilini ateşlemişti. Özellikle mezhep çatışmalarının ön planda olduğu bunca karışıklık ve savaş yüzünden gerilimli günlerin yaşandığı Arap/Ortadoğu coğrafyasında, Hz. Muhammed (sav)’in hayatının İran’ın hamiliğindeki prodüksiyonla anlatılacak olması başlı başına bir kavga nedeniydi.
Aslolan İslam dünyasının mutabakatı
Mecidi, sert tepkilerle karşılaşacağını bildiği için filmle alakalı tüm söyleşilerde son derece yapıcı bir dil kullanıyor, filmin herhangi bir mezhebin karşıtı ya da taraftarı olarak algılanabilecek hiçbir unsur barındırmayacağını özellikle vurguluyordu. Fakat buna rağmen bazı ülkeler, daha film çekim aşamasındayken kesin bir tavır aldılar ve filmin hiçbir şartta ülkelerinde gösterime girmeyeceğini ilan ettiler. Oysa Mecidi, bu filmi çekmeye karar verme hikâyesini anlatırken “İslam dünyasının mutabakatı” vurgusunu öne çıkarıyordu.
“Yıllar önce Danimarka’da filmlerimin gösterileceği ve ödül alacağım bir festivale davet edildim. Ancak tam gideceğim sırada karikatür krizi ortaya çıktı ve ben yetkililere bu festivale katılmayacağımı bildirdim. Ama bu yeterli bir tepki değildi. Tüm dünyada hâkim olmaya başlayan İslamofobi karşısında bir şey yapmalıydık. Hz. Musa ve İsa hakkında yüzlerce, Buda hakkında ise 40 film çekilmişken, bizim peygamberimiz hakkında sadece bir film vardı. Böylece tüm İslam âleminin mutabık olacağı bir film çekmeye karar verdim.”
Filmin etrafındaki esrar perdesi
Proje öncesinde ve yapım aşamasında dönen tartışmalara rağmen “Allah’ın Elçisi Muhammed” filmi bundan yaklaşık bir yıl önce tamamlandı ve farklı ülkelerde bazı özel gösterimlerle belirli isimlere izletildi. Fakat bundan sonra filmin etrafını bir esrar perdesi kapladı. Şöyle ki: Filmin gösterim tarihi sürekli erteleniyor, farklı fragman ve teaser’ları yayınlanmıyordu. Üstüne üstlük filmi izleyen isimler merak edilen hususlar hakkında ya hiç konuşmuyor, ya da sorulanları yuvarlak cevaplarla geçiştiriyordu. Örneğin “Peygamber Efendimiz’in yüzü görülüyor mu” sorusuna “Evet” ya da “Hayır” yerine, “O meseleyi sorun olmayacak bir biçimde halletmiş” cevabı veriliyordu.
Dağıtımcı firmanın duyurduğu ilk gösterim tarihi 12 Şubat 2015’ti. Ondan sonra defalarca yeni tarih duyuruldu ancak aradan 15 ay geçmesine rağmen film (hiçbir açıklama yapılmadan) bir türlü gösterime sokulmadı. Bunun neden böyle olduğuna dair hiçbir elle tutulur açıklama yapılmadı; dolayısıyla muhtelif rivayetler var. Bu rivayetler içinde iki tanesi akla yatkın görünüyor: Birincisi, özellikle Suriye üzerinde açığa çıkan güç savaşından dolayı, İran yapımı bir filmin (ki alelade bir film değil mevzubahis) Şii propagandasına malzeme edileceği endişesi. İkinci rivayet ise Hz. Peygamber’in çocukluk görüntülerinde yüzünün göründüğü ve bunun İslam dünyasında oldukça sertleşmesi muhtemel kavgalara yol açabileceği.
Netice itibariyle, hâlâ yeni gösterim tarihleri açıklanıyor ve biz hâlâ filmi bekliyoruz. Sadece Müslüman kimliğiyle değil üstelik, “Mecidisever” sinema âşıkları olarak…