Malatya Uluslararası Film Festivali özellikle bu yıl gösterdi ki, yerli kodlara sahip bir dokuyla uluslararası klasmanda film festivali yapılabilir. Politik angajmanlara girmeden, slogan atmadan bunun yapılabileceğini göstermek önemliydi. Açılış gecesinde takdim edilen onur ödülleri, Şener Şen ile Cem Yılmaz’ın aynı sahnede olması ve yarışan filmlerin seviyesi de MUFF’un artık sadece Türkiye’de değil dünya çapında ivme yakaladığının göstergesi.
Sinemanın can damarlarından biridir festivaller. Özellikle Türkiye gibi sektörel olarak da gelenek olarak da sinemada çok yol alması gereken ülkelerde bir festivalin sadece bir festival olmadığını vurgulamak gerekir.
Antalya Film Festivali’nde ulusal yarışma kategorisinin kaldırılması, Adana Film Festivali’nde yaşanan organizasyon aksaklıkları ve başka bazı etkenlerden ötürü Malatya Uluslararası Film Festivali (MUFF) bir adım öne çıktı. MUFF bu avantajı değerlendirdi ve ibreyi kendine çevirdi. MUFF’ta öne çıkan meseleleri ve filmleri, bir haftalık festival sürecinin genel manzarasını okumak için önce bunu hatırlatmak isterim.
Göreceli de olsa kendi kulvarında böylesi bir boşluk bulan MUFF –tabiri caiz ise- pozisyonu gole çevirmeyi bildi. Nuri Bilge Ceylan’ın uluslararası jüri başkanı olması ve ‘masterclass’ denen ‘ustalık sınıfı’ atölyesi yapması MUFF’un en çok parlayan yıldızıydı. Açılış gecesinde takdim edilen onur ödülleri, Şener Şen ile Cem Yılmaz’ın aynı sahnede olması ve yarışan filmlerin seviyesi de MUFF’un artık sadece Türkiye’de değil dünya çapında ivme yakaladığının göstergesi.
Geride kalmış bir festivali değerlendirirken son adımdan başlamak gerek. MUFF ödül töreni pek sürpriz yaşatmadı ama heyecanı hep diri kaldı.
ÖDÜL HEYECANINI İKİ FİLM ÇOKÇA HİSSETTİ
Festivalin en iddialı yapımı Anons idi. Mahmut Fazıl Coşkun’un 3. uzun metraj filmi daha başka festivallerde de ödül almıştı. Malatya’da da büyük ödüllerden birini alacağına kesin gözüyle bakıyorduk. Öyle de oldu. Beklediğimizden fazla oldu. 6 ödül ile geceye damgasını vuran Anons en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi sanat yönetmeni, en iyi görüntü yönetmeni, SİYAD özel ve FİLMYÖN en iyi yönetmen ödüllerine layık görüldü. Bütün olarak film dilindeki özeni ve tutarlılığıyla Anons üst düzey bir yönetmenlik işi olarak ödülleri hak etti diyebiliriz.
Gecenin bir diğer yıldızı ise Güvercin oldu. Banu Sıvacı’nın ilk uzun metraj filmi en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı. Kemal Burak Alper, filmin sahici ve samimi diline katkısıyla bu taltifi hak etti. Güvercin ayrıca en iyi kurgu, en iyi film müziği, en iyi yardımcı erkek oyuncu, Ulvi Saran Jüri Özel Ödülü ile de başarısını taçlandırdı.
Abdurrahman Öner’in Aydede filmi de Malatya’dan önemli ödüllerle döndü. Umut vaat eden erkek oyuncu ödülünü alan küçük oyuncu Bilal Çelik sempatik açıklamalarıyla geceye renk kattı. Aydede filmi ayrıca en iyi senaryo ve en iyi kadın oyuncu ödüllerini de topladı.
MUFF’u akranlarından ayıran bir özellik olarak kısa film yarışma ödülleri ve kısa film destek ödülleri de sahiplerini buldu. Belki de festivalin en güzel aşamalarıydı. Genç sinemacılar günlerce foruma katıldı, sunumlarını yaptı, dertlerini ve sinemaya bakışlarını anlattı ve ödül töreninde ödüllerine kavuştu.
Tıpkı kısa filmde olduğu gibi Malatya Film Platformu’nun destek çalışmaları da umut verdi. TRT’nin desteğiyle verilen Ertem Eğilmez Aile Filmleri, TRT Ön Alım ve Uluslararası Senaryo Yazım Desteği kategorilerinin sinemamıza kan verecek bir geleneği başlattığını umut ediyorum.
Meleklerin Koruyucusu şaşırttı!
İyilik, insanlık ve umudun filmi Meleklerin Koruyucusu… Belgesel olmasına rağmen sinema kıstaslarında ve müthiş bir duyguya sahip. ABD’de yaşayan Muhammed Bzeek’in, 30 yıldır 80 çocuğa koruyucu babalık yapma hikayesinin neticesi olarak şu an ‘koruduğu’ Samantha ile duygusunu irdeliyor. İyi bir insan olmanın, iyi bir Müslüman olmanın mücessem hali olan Bzeek’in hikayesini ajite etmeden hayata geçiren Ensar Altay, TRT World yapımcılığında bu insanüstü çabayı perdeye taşıyor. MUFF’un dikkat çeken filmlerinden olmasına rağmen ödül almamasına şaşırdım.
MUFF’TAN BANA KALAN FİLMLER…
Bir sinema organizasyonunu bizim nazarımızda “Festival gibisin, katılmak istiyorum” dedirtecek noktaya getiren şeylerin başında filmler geliyor elbet. MUFF’ta bu yıl neredeyse yok yok. Perdede Filistin’den İran’a, Avrupa’dan Amerika kıtasına kadar uzanan bir yelpazede film seçkisiyle karşılaşıyoruz.
BİR FİLİSTİN PANORAMASI
Düğün Davetiyesi… Annemarie Jacir’in yönettiği film, bir düğün öncesi baba oğulun davetiye dağıtırkenki hesaplaşmasına şahitlik ediyoruz. Büyük kısmı arabada geçen film izleyici için yorucu. Davetiye bırakılmak istenen her evde şaşıracağınız ‘birbirinden farklı Filistin portreleri’yle karşılaşıyorsunuz. Baba ile oğul arasındaki çekişme ya da çatışma da bu manzarayı tamamlıyor. Arthouse sinemanın ürünü olarak çok sıkmasa da orta kısımlarında kendini tekrara düşen film, son 15 dakikası ile mesajını ve ritmini toparlıyor.
YUSUF ZİNDANDA, KIZ KARDEŞ NEREDE?
Festivalde yarışan ve bu yıl bazı festivallerden ödüller alan Kardeşler de göze çarpan filmlerden… Töre cinayeti üzerinden kadın meselesini ele alan film, iki erkek kardeş üzerinden olayların sonrasına ve hiç bitmeyecek yanına ışık tutmaya çalışıyor. Kardeşler’in parlayan oyunculuklarını vurgulamak gerek. Yiğit Ege Yazar ve Caner Şahin, filmin duygusuna uygun bir performans ile izleyiciye göz kırpıyor.
İYİLİK SORGULANIR MI?
Vuslat Saraçoğlu’nun yeni filmi Borç, Lütfi Akad En İyi İlk Film ödülünü aldı. ‘İyilik sorgulaması’ üzerine bina edilmiş olan filmin başarısı duygusunda. Kadın yönetmen elinden çıkmış bir filmi Borç. İyiliğin hangi şartlarda kimlere karşı takınılacak bir tavır olduğu ya da böylesi planlı şekilde takınılabilecek bir tavır, erdem olup olmadığı üzerinden ele alınan hikayeye sahip. Başarılı oyunculuklarının da katkısıyla olgun bir duygunun perdeye geldi film, yönetmenin ilerideki emin adımlarına da işaret ediyor.
YOZGAT’TA BİR ANTİKAHRAMAN!
MUFF’un ulusal ana yarışma kategorisinde yarışan filmlerden biri olan Güvercin Hırsızları, yönetmen Osman Nail Doğan’ın yöntem ve ritim duygusunu sorgulatıyor. Yozgat’ta güvercin merakı olan ve bir komşusunun mağduriyetini gidermek için güvercinleri çalıp satarak gerekli kaynağı sağlama yolunu seçen Mahmut’un peşinde bir Anadolu şehrinin ruhuna da şahitlik ediyoruz. Hollywood’un çok sık başvurduğu antikahraman yönteminin bir taşra hikayesinde aksak şekilde kurgulandığını söyleyebiliriz. Filmde belgesel nitelik oluşturan amatör oyuncu tercihi ise filme sahicilik katıyor.
BİR GÖRSEL ŞÖLEN: AGA
Aga, MUFF’ta uluslararası kategoride jüri özel ödülünü aldı. Bulgar yönetmen Milko Lazarov’un Yakutistan’da çektiği film aile kavramının önemini zor doğa şartları altında kutba yakın bölgede hayat mücadelesi veren bir ihtiyar çift üzerinden anlatıyor. Görselliği ile dikkat çeken film, izleyenin içine işleyen ve müthiş sıcak oyunculuklarının etkisi ve yönetmenin çok başarılı yöntemleriyle bir adım öne çıkıyor.
HURAFENİN FİLMİ: SÜLEYMAN DAĞI
Rus-Kırgız ortak yapımı olan Süleyman Dağı da MUFF uluslararası kategorinin iddialı yapımlarından… Müslüman bir toplumun İslam anlayışına sinmiş Şaman alışkanlıklarını ve bundan rant devşiren bir karakterin sağlıksız aile yapısını omurga edinen hikayede çocuk karakter üzerinden hurafelerin hayatımıza ve din anlayışımıza olumsuz yansımalarını görüyoruz. Esasında ataerkil toplum eleştirisi yapıyor film. Başarılı sinematografisi ve güçlü oyunculuklarıyla dikkat çeken film uluslararası kategoride ödül alamasa da adından söz ettirdi.
NBC VARSA…
Bütün bu yoğunluk içerisinde en dikkat çekici olanı hiç şüphesiz Nuri Bilge Ceylan’ın (NBC) ‘Masterclass’ diye nitelenen ‘ustalık sınıfı’ faaliyetiydi. 500 civarı kişinin katıldığı programda NBC kendi zaviyesinden sinemaya ve irtibatlı olduğu alanlara sorular çerçevesinden cevaplar verdi. Sinema sürecini ve bağlantılı olarak var oluşsal sorgu macerasını izah etti. Her yönetmenin sinemada bir çeşit itiraf yolculuğunda olduğunu söyledi. Sinemanın kendisi için itiraf mekanına dönüştüğünü vurguladı. Zaman zaman sinemadan bıktığını, her film sonrası bir sinema yapmama aşamasına geldiğini belirtti. İlginç karşılandı. Dünya markası olmuş biri neden bunları söylerdi ki!
MARİFET İLTİFATA TABİ
Açılışından itibaren taltif mekanizmasının geniş çerçevede işlediği MUFF’ta Şener Şen’e onur ödülünü Cem Yılmaz takdim etti. Perran Kutman ve Osman Sınav da onur ödülü takdim edilenler arasındaydı. Bu isimlerin aynı anda sahnede olması bile MUFF’u bu yıl festivaller arasında ön plana çıkarmaya yeter.
Sinemanın görünmeyen yıldızları da sahneye çıktı ve ödül aldı. Malatya’daki Yeşil Sinemaları’nı onlarca yıldır ayakta tutan Hüseyin Yeşil’e ‘Türk Sinemasına Katkı’ ödülü verildi. Fono Film Yönetim Kurulu Başkanı ve Taff Yapım Kurucu ortağı Cemal Okan aynı ödüle layık görüldü. Makyöz Derya Ergün’e verilen emek ödülü de anlamlıydı.
Üniversite öğrencilerinin MUFF’ta ağırlanması da takdire şayandı. Ülkenin dört bir yanından gelen üniversite öğrencilerinin festivali takip etmelerinin sağlanması, gencecik dimağların festival heyecanına ortak olması önemliydi.
MUFF’ta her uzun metraj film öncesi bir kısa film gösterilmesi kıymetli bir uygulama.
Bir festivalin şehre neler katabileceği, katması gerektiği noktasında da MUFF’ta güzel şeyler var. Okullara, köylere, kasabalara filmler götürüldü.
BU BİR EKİP İŞİ
Bir Anadolu şehrinde uluslararası standartta iş yapmak kolay değil. Tümevarın ya da tümden gelin manzara değişmez. Yerelden ulusala ve oradan uluslararasına uzanan birçok dengeyi ve şahıstan kitlelere uzanan yaklaşımları göz önünde bulundurmanız gerekir. Suat Köçer ve ekibi, geçen yılki ilk tecrübe sonrası artık organizasyon kabiliyetini yükseltti. Genç bir ekiple bunu başarmak önemli. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. MUFF özellikle bu yıl gösterdi ki, yerli kodlara sahip bir dokuyla uluslararası klasmanda film festivali yapılabilir. Politik angajmanlara girmeden, slogan atmadan bunun yapılabileceğini göstermek önemliydi. Festivali olmayan büyük ve bölgesel çerçevede önemli merkezlerin de artık benzer organizasyonlara soyunması ve sinemanın başı çektiği kültür sanat faaliyetlerinde üzerine düşeni yapması gerekiyor.