“Mısır’ın özgür halkına benden selam söyleyin. Onlara deyin ki, Mursi sonuna kadar direnecek. Dinimi dünyalığa satmayacağım” dedi ve son nefesine kadar sözünde durdu. İnandığı İslam dâvâsı uğruna bir an bile tereddüt etmedi. Yeri geldi meydanlara çelik yeleksiz çıkarak direndi, yeri geldi daracık zindanda taş zeminde yattı. Halkının yanında durmayı, milleti için savaşmayı bir an bile ihmal etmedi.
“Bizim gözümüzde Mursi, dâvâsı uğruna verdiği mücadele sırasında hayatını kaybeden Aziz bir şehiddir! Tarih, onu esir alıp, idamla tehdit edenleri ve şehadetine yol açan zalimleri asla unutmayacaktır” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, mücadele hayatında ‘kardeşim’ dediği Mursi ile hep kıyaslandı. Arada çok büyük bir benzerlik olmasa da, Mursi ile Erdoğan benzetmesi, mazlumun yanında durmak, hak, hukuk, özgürlük ve âdalet mücadelesi açısından önemli bir benzetmeydi.
Halkının yanında durdular
“Ben bu yola kefenimi giyip çıktım” diyen Erdoğan da inandığı davası uğruna siyaset sahnesine çıktığı ilk günden beri direndi. Şiir okuduğu için hapse atıldı, Gezi kalkışmasından beri kendisine kurulan komplolarla hayatı pahasına mücadele etti. 15 Temmuz günü korkup saklanmak yerine, halkını mücadeleye davet etti. Başkomutan olarak önden kendisi gitti. Darbecilerin hedefi olduğu halde, “Milletçe meydanlarda, havalimanında toplanalım ve bunlar, o azınlık grubu, tanklarıyla, toplarıyla gelsinler ne yapacaklarsa halka orada yapsınlar. Halkın gücünün üstünde bir güç ben tanımadım bugüne kadar. Ben de Başkomutan olarak meydana geliyorum” diyerek iç savaş ve işgal girişimine karşı direndi.
Mısır’ın ilk ve tek seçilmiş meşru Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, Mübarek’in dikta rejimine karşı durmak için 2011 Mısır Devrimi’ne muhalif bir lider olarak destek verdi, 30 Nisan 2011 tarihinde Müslüman Kardeşler’in kurduğu Özgürlük ve Adalet Partisi’nin başkanı seçildi. 2012’de Mısır’ın ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı oldu. Seçilmesinin ardından yeminini kendisini coşku ile karşılayan halkın önünde Tahrir Meydanı’nda yapan Mursi, halka sokağın sesinin önemli olduğunu ifade etti.
Erdoğan’ın politikalarını örnek aldı
Muhammed Mursi, Erdoğan’ın izinden giden politikalara imza atarak halkının sevgisini kazandı. Erdoğan’ın çıkardığı 100 günlük eylem planı gibi bir eylem planı hazırladı. Erdoğan “Hedef, sivil, demokratik ve anayasal bir Türkiye” demişti, Mursi de aynı hedefi belirledi. Mısır ordusundaki cunta zihniyetini tıpkı Erdoğan gibi ekarte etmeyi başardı. Mursi iktidardayken Mısırlılar ilk kez ülkelerini sivil hissetmeye başlamıştı. Ancak bu çok da uzun sürmedi. İsrail ve Suriye dışında tüm ülkelerle görüşen Mursi, Mübarek gibi İsrail ve ABD’yle görüşerek bir yol çizmedi. Erdoğan’ın başbakanlığı dönemini örnek alarak dışarıya çok geniş ve etkili bir biçimde açıldı. Ziyarete gittiği tüm Avrupa ülkelerindeki liderlere (hakaret filmi konusunda) özür dileterek kınama yayınlattı.
Her fırsatta Suriye halkının yanında olduğunu söyleyen Mursi, Suriye politikasında da Erdoğan’ın izinden gitti. Mursi, “Suriye rejimi tarihten ders almalıdır. Suriye konusunda biz harekete geçmezsek, dünya da harekete geçmez. Artık Suriye’de dönem reform değil, değişim dönemidir” diyerek Suriye ve Filistin halklarının özgürlükleri için mücadele ettiğinin altını çizdi.
Dindar cumhurbaşkanları
Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin Kâbe’de gözyaşlarıyla kıldığı sabah namazının görüntüleri sosyal paylaşım sayfalarında tıklanma rekoru kırmıştı. Bu siyasi bir şov değil, aksine onun en samimi ve içten hâliydi. Mursi hafızdı, ibadetlerine düşkün bir muvahhitti. Erdoğan’da aynı çizgideydi.
Ancak bir sorun vardı ki, ne Mısır’ı uzaktan kumanda edenler, ne de Türkiye’deki rejimin bekçileri dindar başkan sevmezlerdi. Hele de uluslararası dengeleri alt üst edecek, mazlumun hakkını koruyacak, bir de üstelik dindar olacak… Kabul edilebilir bir şey değildi. Nitekim her iki lidere de uzaktan müdahaleler başladı. Uyuyan hücreler uyandırıldı, her iki ülkenin yok olması pahasına iki lidere de operasyonlar çekildi.
Görevinin ilk yılından itibaren Mursi için itibarsızlaştırma çalışmaları başlatıldı. Tahrir Meydanı Mursi’yi istemeyen bazı grupların gösterilerine sahne oldu. Mübarek’in devrilme sürecine ev sahipliği yapan Tahrir Meydanı bu kez Nisan 2013’de Mursi karşıtlarının gösteri alanı oldu. 30 Haziran 2013 tarihindeki muhaliflerin kitlesel protestoları, darbeye ulaşan yolun son adımı oldu. Mısır’da demokrasi sadece bir yıl sürdü. Dünyaya inat Mısır’daki darbeye “darbe” diyen tek büyük ülke Türkiye, tek lider de Erdoğan oldu.
Time’a kapak olan hedef oldu
Yine aynı tarihlerde Türkiye’de de gezi kalkışması adı altında Erdoğan’a darbe yapılmaya çalışıldı. Öncesinde tıpkı Mursi gibi itibarsızlaştırma kampanyaları yapıldı. Erdoğan ve Türk halkı direnmeseydi, bugün Mısır’da yaşananlar Türkiye’de de ayniyle cereyan edecekti. Çünkü her iki lider de halkının özgürlüğü için mücadeleden bir an bile geri durmadı. “Ülkem kazanacaksa ben kaybetmeye hazırım” diyen Erdoğan gibi Mursi de “Bu haklarımızın bedeli için benim kanım akacaksa ben kurban olmaya hazırım” demişti.
Her iki lider de kendilerine oynanan oyunlar öncesi Time dergisine kapak olarak en etkili lider olarak gösterildi. Recep Tayyip Erdoğan 2011 yılında Time’a kapak oldu ve hatta internette düzenlenen anketlerde yılın en etkili insanlarından biri olarak seçildi. Daha sonraki süreçte Gezi kalkışması, 17-25 Aralık, 15 Temmuz ve her türlü ekonomik darbeyle yıkılmak istenen Erdoğan hala direnmeye devam ediyor. O direndikçe Türkiye halkı ona destek vermeye ve bağrına basmaya devam edecek.
2012 yılında Time Dergisine kapak olan Muhammed Mursi üzerinde oynanan oyunlar hedefi buldu. Ortadoğu’nun en güçlü adamı ilan edilen Mursi, Batı ve Körfez’in desteklediği darbeyle görevinden uzaklaştırıldı. Darbe sonrası girdiği hapishanede 5 kez kalp krizi geçirdiği halde hastaneye götürülmedi. 6 yıl hapis yattı. Çıkartıldığı mahkemede fenalaşarak hayatını kaybetti. Halkı için ölüme yürüyen Muhammed Mursi ölmedi, öldürüldü. “Çocuklarımız bizler için ‘onlar adamdı’ diyecekler” sözüyle tarihe geçti.