Muhammed Mursi hükümetinde Enformasyon Bakanı olarak görev yapan, bakan olmadan önce de Mursi’nin basın danışmanlığını yapan Salah Abdulmaksud’la konuştuk. Mursi hükümeti döneminde dış güçlerin muhalif medyaya 1 milyar dolar aktardığını söyleyen Abdulmaksud, “Muhalif medyanın yalanlarına karşılık verebiliyorduk. Fakat karşılık veremediğimiz bir şeyle ortaya çıktılar. Askeri üzerimize sürdüler. Tanka, topa, tüfeğe neyle karşılık verecektik?” dedi.
Arap Baharı döneminde Mısır başta olmak üzere pek çok ülkede medya ve bilhassa bir sosyal medya hareketliliği söz konusuydu. O günleri yaşayan biri olarak neler söylemek istersiniz?
Arap Baharı’nın etkilediği tüm ülkelerde sosyal medyanın etkisini görebilmek mümkün. Baskıcı rejimlere karşı elde edilen başarılarda sosyal medyanın katkısı gerçekten büyük. Örnek verecek olursak Mısır devriminin başlangıcında sosyal medya vardır. Mübarek rejimine karşı direniş çağrıları sosyal medya üzerinden Mısır halkına ulaştı. Rejim El-Cezire gibi bazı televizyon kanallarını kapatıp muhabirleri tutuklama yoluna gidince sosyal medya alternatif haber kaynağı işlevi gördü. Zaten Mübarek baktı ki olmuyor, protesto gösterileri sosyal medya aracılığıyla daha da yayılıyor, internet erişimini kesmek durumunda kaldı. Böylece kendisine karşı gelişen muhalefeti durdurabileceği yanılgısına kapıldı. Fakat bu da fayda etmeyince az zaman sonra yeniden internet erişimini açmak zorunda hissetti. Sosyal medya halkımıza nefeslenme, kendini ifade etme imkanı sağladı.
SOSYAL MEDYA DEVRİMİ
Arap Baharı için kısaca “bir sosyal medya devrimiydi” diyebilir miyiz?
Elbette. Bildiğiniz gibi daha önce gazete, radyo, televizyon ve kitapla sınırlı bir bilgi edinme ortamı mevcuttu. Bütün bunlarla iştigal etmek çok vakit aldığı gibi tek yönlü bir iletişim söz konusuydu. İnsanlar kendi fikirlerini bu mecralarda dile getirme imkanına sahip değildi. Verilenle yetinmek durumundaydılar. Sosyal medya sıradan vatandaşa kendi düşüncesini özgür bir şekilde dile getirme fırsatı sundu. Kabul edelim, şu an ‘sıradan vatandaş medyası’ çağındayız. Herhangi bir sorunla yüzleşen vatandaş doğrudan sosyal medya hesabına yazıp başına geleni on binlerce kişiyle anında paylaşabiliyor. Halbuki daha önceden bunu yapabilmek için gayet pahalı bir kameraya, teknik ekibe, bunu yayınlayacak televizyon gibi bir platforma ihtiyaç vardı ve takdir edersiniz ki, sıradan bir vatandaş için bütün bunlar imkansız gibi bir şeydi. Evet, bugün enformasyon devrimi çağındayız. Sıradan vatandaşa fikrini duyurma imkanı sağladığı için ‘doğrudan demokrasi’ çağı da denilebilir.
HER GÖRÜŞE İMKAN SAĞLADIK
Fakat şöyle bir durum yok mu? Arap Baharı’nda demokrasi diye ortalığı inletenler, ilk kez yapılan demokratik seçimler sonucu Mursi başa gelince bir anda demokrasiyi unutup darbe çağrısı yapmaya başladılar. Bu ikiyüzlülüğü nasıl açıklayacağız?
Bakın size bir hâdiseyi anlatayım. Rahmetli Mursi seçildi, ben Enformasyon Bakanı oldum. Bakanlıkta ilk defa geniş katılımlı bir toplantı düzenledik. Önde gelen medya kuruluşlarının ve siyasi hareketlerin temsilcilerini, yaklaşık 70 kişiyi bir araya getirdik. O toplantıda şöyle bir konuşma yaptım: “Medya, halkın medyasıdır. Hükümetin veya Cumhurbaşkanı’nın medyası değildir. Hepimizin bu alanda eşit sorumluluğu bulunmaktadır. Sorumluluk noktasında Cumhurbaşkanımız ile herhangi bir medya kuruluşunun temsilcisi aynı yerde durmaktadır. Kimse ayrıcalıklı değildir.”
Nitekim biz iktidara gelince her görüşün kendini temsil edebilmesi için televizyon ve radyo açabilmesine imkan sağladık. En önemlisi de, medya mensuplarının tepesinde demoklesin kılıcı gibi sallanan bir yasayı değiştirip özgürlükler yolunda daha önce atılmamış büyük bir adımı attık.
Neydi bu? Mesela bir gazeteci yaptığı haberde Cumhurbaşkanı hakkında olumsuz bir ifade kullandı. Bizden önce yasa gereği doğrudan hapis cezasına çarptırılıyordu. Düşünün, mahkemeye bile çıkarmadan ceza veriliyordu. Daha da çarpık olanını söyleyeyim. Bu yasa, o an Mısır’da bulunması koşuluyla yabancı devlet başkanları için de geçerliydi. Mesela Trump Mısır’ı ziyaret ediyorken hakkında olumsuz ifadeler kullandınız diyelim. Yine aynı hapis cezasına muhatap kalıyordunuz. Fakat ülkesindeyken Trump hakkında söylenen sözler ceza gerektirmiyordu. Garabete bakar mısınız?
GAZETECİLERE GERÇEK ÖZGÜRLÜĞÜ MURSİ VERDİ
Mursi’nin gazetecilerle böyle bir meselesi oldu mu?
Olmaz olur mu? Elbette oldu. Bir gazeteci Mursi hakkında ağıza alınmayacak ifadeler kullandı. Mahkeme yasa gereği bu gazeteci hakkında hapis cezasına hükmetti. Adını da verelim, Düstur gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni İslam Afifi’den bahsediyoruz. Adalet Bakanı ile birlikteydik, derhal Cumhurbaşkanı Mursi ile iletişime geçtik.
“Sayın Cumhurbaşkanı, bir sorunumuz var. Mahkeme biraz önce bir gazetecinin hapsedilmesine karar verdi. Sizin yönetiminizde böyle bir şey olmasına lütfen izin vermeyin” dedik.
“Peki, bu işi nasıl çözelim?” şeklinde bize soru yöneltti.
“Mahkemeyi bu kararı almaya sevkeden yasayı yürürlükten kaldıralım, ne dersiniz?” diyerek çözüm önerdik.
“Tamam, öyle yapın. Bir yasa tasarısı hazırlayın ve bana gönderin. Gereken neyse yapalım” talimatını verdi.
Biz de Adalet Bakanı ile hemen bir yasa tasarısı hazırlayıp kendisine ilettik. Nitekim aynı gün yasa çıktı ve Cumhurbaşkanı hakkında olumsuz ifadeler kullanmak doğrudan hapis cezası kapsamından çıkarıldı. Gazeteci İslam Afifi de cezaevine girmekten kurtulmuş oldu.
ŞİMDİ HERKES GÖLGESİNDEN KORKUYOR
Sisi devrinde medyanın durumu ne minvalde?
Rahmetli Mursi’nin devri mumla aranıyor desek yeridir. Bugün Sisi’nin zindanlarında yüzü aşkın gazeteci var. Suçları ne peki? Sisi yönetimi hakkında hoşa gitmeyen şeyleri yazmak. Yani tamamen şakşakçı olacaksınız. Medya mensubuna başka bir imkan bırakılmamış.
Gelinen noktaya bakın. Kendisini eleştiren gazeteciyi vatandaşlıktan atan bir zihniyet var bugün Mısır’da. Buna örnek olarak El Cezire muhabiri Muhammed Fehmi’yi verebiliriz. Yaptığı haberlerden dolayı Sisi yönetimi Fehmi’yi 10 yıl hapis cezasına çarptırınca Kanada hükümeti devreye girdi. Çünkü aynı zamanda Kanada vatandaşlığı vardı.
Rejim “Madem öyle, Fehmi’yi serbest bırakacağız. Fakat bir şartla. Kanada’ya gidecek ve Mısır vatandaşlığından çıkacak” dedi. Sisi yönetimi işte bu!… Darbe yapılır yapılmaz 13 televizyon kanalını kapattılar. Darbenin daha ilk saatlerinde… Hürriyet ve Adalet, Halk gazetesi gibi pek çok gazetenin yayınına son verildi. Elbette herhangi bir mahkeme sürecine gerek duyulmadı. Tamamen keyfi bir icraat söz konusuydu.
Bugün Sisi’yi övmeyene gazetecilik yapmak tamamen yasak. Zaten Mısır televizyonlarını izlediğiniz zaman çoğunun magazin ve belgesel kanallarına dönüştüğünü görebilirsiniz. Siyaset tehlikeli çünkü. Övmeye çalışırsın, “Bu nasıl övmek, rejim böyle mi övülür” deyip tepene her an çökebilirler. Böyle bir tehlike söz konusu. Sadece medya değil, rejim sıradan vatandaşı bile fena hâlde sindirdi. İnsanlar sokakta siyaset konuşmaya çekinir hâle geldi. Şimdi herkes gölgesinden korkuyor.
TARAFSIZ VE ADİL BİR YÖNETİM GÖSTERDİK
Bakanlığınız döneminde muhalif medya ile ilişkileriniz ne düzeyde oldu? Onlarla görüşüyor muydunuz?
Bizim zamanızda muhalefet elbette özgürdü. Fakat medyada karşıt tezleri dile getirmeden tek taraflı yayıncılığın doğru olmadığını müteaddit kereler hatırlatmak durumunda kaldık. Mesela bir kanalda program yapılıyorsa, sunucu ve konuğu elbette Cumhurbaşkanı’nın icraatlarını eleştirebilme özgürlüğüne sahipti. Fakat aynı ortamda karşıt görüşün temsilcisi bulunmadan bunun yapılması hakkaniyete sığacak gibi değildi. O nedenle bu tarz programlarda karşıt görüşlerin eşit derecede temsil edilmesine ihtimam gösterdik. Hiçbir siyasi görüşün, hiçbir siyasi figürün gıyabında eleştiri yapılmasını hoş görmedik. Televizyon ve radyo sahiplerine bu husustaki tavrımızı net olarak ilettik. Kesinlikle âdil ve tarafsız bir yaklaşım gösterdik.
Bir televizyon veya radyo kanalı bu tarafsız yaklaşıma riayet etmedi diyelim. Herhangi bir ceza gündeme geldi mi?
Hayır, kesinlikle ceza yöntemine başvurulmadı. Bizim zamanımızda ne bir televizyon, ne bir radyo, ne de bir gazete kapatıldı. Savcılık 5 gazeteci hakkında dava açmıştı. Rahmetli Mursi durumu öğrenir öğrenmez “Hayır! Benim yüzümden kimsenin ceza almasını istemiyorum” şeklinde bir açıklama yaptı.
Gelelim can alıcı soruya. Mısır medyası ne kadar özgür? Mesela bir İsrail veya Körfez etkisinden bahsetmek mümkün mü?
Bakın size bir rakam vereyim. Bizim dönemimizde, Mursi hükümetinde dış güçlerin muhalif medyaya aktardığı para tam 6 milyar Mısır cüneyhi. Dolara vurulduğunda 1 MİLYAR DOLAR… Bunun 1 buçuk milyar cüneyhi ithalat kalemi şeklinde, teknik ekipman vs. diyelim. Geriye kalanı, 4,5 milyar cüneyhi ise doğrudan nakit para. Körfez ülkelerinden, İsrail ile derin ilişkileri bulunan Mısırlı işadamlarından gelen bağışlar bunlar. Bu para niye verildi? Gazetelerde, televizyonlarda her gün Mursi’ye muhalefet yapılsın diye…
Toplam basının kaçta kaçına tekabül ediyor bu?
Medyanın en az yüzde ellisi bu durumda diyebiliriz. Sayı olarak yüzde elli fakat imkaniyet açısından güçlü olan bunlar. Dış güçler tarafından sürekli yemlenen, palazlanan bir kesim bu.
DEVLET MEDYASI BİLE CUMHURBAŞKANI’NIN ALEYHİNDE
Planlama Bakanı Dr. Amr Derrac ile de konuştuk. “Bırakın özel medya kuruluşlarını devlet medyası bile rahmetli Mursi’ye sürekli muhalefet ediyordu” şeklinde bir cümlesi var.
Doğru söylemiş, kesinlikle öyleydi. Devletin resmi yayın organları sabah akşam Cumhurbaşkanı Mursi aleyhinde, bizim aleyhimizde yayın yapıyordu. Devletin memuru, devletin tepesine bildiğin meydan okuyordu. Biz özgürlük ülkede maya tutsun diye çalışırken maalesef birileri sürekli olarak bu özgürlüğü kötüye kullanma eğilimindeydi.
Yine de inancımız şuydu: Hakikat, sahte olanı silip süpürür. Doğru habercilik, yalanı muhakkak ortadan kaldırır. O nedenle biz de elimizdeki medya imkanıyla bu yalanlara cevap veriyorduk. Onlar her gün yeni bir yalan uyduruyordu. Biz de her gün bu yalanları ifşa ediyor, doğrusunu net bir şekilde kamuoyuna duyuruyorduk. Bu noktada bizim sıkıntımız yoktu. Muhalif medyanın yalanlarına karşılık verebiliyorduk. Fakat karşılık veremediğimiz bir şeyle ortaya çıktılar. Askeri üzerimize sürdüler. Tanka, topa, tüfeğe neyle karşılık verecektik?
Sisi medyası hakkında tek cümle kurun desem, ne söylerdiniz?
Cümleye gerek yok, tek kelime yeterli: Omurgasızlık. Rahmetli Mursi’nin Cumhurbaşkanlığı devrinde sözlerini tam sayfa manşetten veren Mısır’ın en büyük gazetesi, Mursi mahkeme salonunda katledildiği zaman bunu nasıl haberleştirdi, biliyor musunuz? Tek sütuna sığan altı satırlık kupkuru bir yazı… Bu küçücük yazıda koskoca cumhurbaşkanı ünvanından ve ömrünü adayarak sahip olduğu akademik titrinden, profesörlüğünden tek bahis geçmedi. Çok sevdiği ülkesine mensubiyeti bile çok görüldü. Ne yazdılar peki? “Muhammed Mursi mahkemede öldü.” Mısır’da haberciliğin 5N1K kuralını, ahlakı ve vefayı hiçe sayacak kadar kendinden geçmiş, şirazesini yitirmiş bir medya var bugün.